Bakın, biz düşman değiliz. İkimiz de aynı şeyi istiyoruz. | Open Subtitles | إسمعي، نحن لسنا خصوما هنا كلانا يريد الشيئ نفسه هنا |
Ayrıca bana yardım edersen, en çok istediğin şeyi elde etmeni sağlayabilirim. | Open Subtitles | بجانب، لو ساعدتني، سأعمل على حصولك على الشيئ الوحيد الذي ترغبه بشدة |
Ve bu benim çıkıp beni kurtaracak tek şeyi bulmama engel oluyor. | Open Subtitles | وهو الذي يمنعني من الخروج والحصول على الشيئ الوحيد الذي قد ينقذني |
- Yeşil şeyin ne olduğu hakkında fikri olan var mı? | Open Subtitles | هل لدي أحدهم فكرة عن ما يكون هذا الشيئ الأخضر ؟ |
Tamam. Bu şeyi neyin bu kadar ölümcül yaptığını öğrenelim mi? | Open Subtitles | حسناً، لماذا لا نكتشف ما الذي يجعل هذا الشيئ خطير جدا؟ |
Ya kafanın içindeki ses sana duymak istediğin şeyi söyleyen kendi sesinse? | Open Subtitles | اتعلم، ليست فقط الاصوات في دماغك. التي تخبرك الشيئ الذي تود سماعه؟ |
Patronunu etkilemek için sen de bir müvekkiline aynı şeyi yapardın. | Open Subtitles | كنتِ لتفعلين ذات الشيئ من أجل عميل او لكي تبهري مديركِ |
Burada yardım etmeye çalışıyordum ve önlemeye çalışmakla hayatımı geçirdiğim o şeyi devam ettiriyordum, bir başka kutu daha. | TED | هنا كنت احاول المساعد ة ووقعت في الشيئ الوحيد الذي حاولت تفادية طوال عمري صندوق اخر. |
Ama bir kaç şeyi değiştirdi. Değiştirdiği ilk şey tüm şebeke taşıyıcılarının da gördüğü bir yıl içinde 10 milyon adet sattıkları. | TED | لكن قد غيرت بعض الاشياء. واول تلك الاشياء ان شركات الاتصالات عرفوا انهم باعوا 10 مليون من ذلك الشيئ خلال سنة . |
Aynı şeyi pembe sistem için de yaptık. | TED | وقمنا بتطبيق نفس الشيئ على النظام الوردي |
ve burada bir şeyi daha belirtmek istiyorum.. bunu biz daha önce yaptık | TED | و الشيئ الوحيد الذي اود ان اشير اليه هنا هو اننا قد فعلنا ذلك من قبل |
Sanki bir cüzzamlı bulduğu her şeyi yok ediyor gibiydi. | Open Subtitles | كما لو كان نوع من الجذام المعنوي يأكل الشيئ |
Bu bir kadın sezgisi. Chouji'de hissettiğim şeyin aynısını hissettim. | Open Subtitles | أنه حدس المرأة أشعر بنفس الشيئ عندما أكون مع تشوجي |
Pekâlâ, o şeyin ışık vermeyi sürdürmesini sağla. Haydi, biraz cephane alalım. | Open Subtitles | كل شيئ عللى ما يرام, ابقي ذلك الشيئ مضيئ, لنحصل على الذخيرة |
Ona inanıyor musunuz, efendim? Böyle çarpık, canavarca bir şeye? | Open Subtitles | هل تصدق ما يقول هذا الشيئ الوحشى المنحرف يا سيدى |
Bak anne, şu anda gerçekten çok tuhaf şeyler yapıyorsun. | Open Subtitles | امي انتِ تجعلين من الشيئ المؤكد امراً قابلاً للتساؤل الان |
Güzel. Ama şu benim olanı almam mümkün mü acaba? | Open Subtitles | حسناً ، ولكن متى يمكنني الحصول على هذا الشيئ خاصتي؟ |
Şimdi bununla ilgili vurucu olan şey psikologların bunu 30 yıldır biliyor olması. | TED | الشيئ المفاجئ حول هذا أنه لقد عرف الاطباء النفسيون هذا منذ 30 عاماً |
Telefon taşıyan insanlara aynı şeyleri takmak işi cidden abartmak olur. | TED | إنه من الصعب تخيل وضع الشيئ نفسه على هاتف يحمله إنسان. |
Eğer oraya saygıdeğer bir şeyle dönersem onlar da aynı şekilde icabet edeceklerdir. | Open Subtitles | إن إستطعت العودة بعرض محترم على الأغلب سيظهرون نفس الشيئ |
Ancak gerçek olan şu ki, ben bir trafik polisi olmak istemiyorum. | TED | لكن الشيئ هو , أنا لا أريد أن أكون مثل شرطي المرور |
Çocuklar bir erkeğe dünyadaki her şeyden başka kutsal gelebilen tek şey nedir? | Open Subtitles | أيّها الأطفال، ما الشيئ المقدس للرجل أكثر من أيّ شيئ آخر في العالم؟ |
Benim en iyi arkadaşımdı, tek sevdiğim şeydi. | Open Subtitles | لقد كان صديقي الافضل الشيئ الوحيد الذي احببت |
Derken Zephyr'i Donanma'da tutan son şey de yok oluverdi. | Open Subtitles | وبعد ذلك الشيئ الوحيد الذى كان .يبقيه فى البحريه تدمر |