İnsanların pek fazla fotoğrafını çekmedim, çünkü onlar kendilerini saf bir yönelime itiyorlar. | TED | ليس لدي الكثير من صور الناس لأنهم يشكلون عائقاً في نمط الدراسة الصافي |
O saf bembeyaz manzarada yabancı, uzak bir dünyada gibi hissedersin. | Open Subtitles | في ذلك المنظر الابيض الصافي تشعر وكأنك في عالم غريب بعيد |
Ve, yanında, saf kokain bulunan büyük bir poşet çıkmasıda, yine büyük şanssızlık. | Open Subtitles | و من حظك السيء أيضا أننا أمسكنا بك و معك حقيبة من الكوكايين الصافي |
Şu anki pozisyonuna getirildiğinde, senin net değerin 100 milyon doları aşmıştı, bu yüzden ısırığı hissetmeyeceksin bile. | Open Subtitles | ربحك الصافي أكثر من مئة مليون دولار لذا لن تتأثر ثروتك بشئ |
Amity Adası, uzun zamandan beri temiz havası, temiz denizi güzelim kumsalları ile tanınmaktadır. | Open Subtitles | جزيرة اميتي كَانتْ مُنذُ فترة طويلة معروفةَ بهوائها النظيفُ، ومائها الصافي و الشواطئ ذو الرمالِ البيضاءِ الجميلةِ. |
Kampa gidebilmek için, saf kokain satıyoruz. | Open Subtitles | نحن نبيع الكوكايين الصافي لنذهب إلى الحفل الصاخب |
Yani saf altından olduğu söylentileri seni hiç ilgilendirmiyor mu? | Open Subtitles | والحقيقة بأنّ يقولون بأنّه هل يجعل من الذهب الصافي يجعل لا لا يهم إليك؟ |
Ama ölünceye dek bana verdiğin saf sevgi, her zaman orada yanan bir alev gibiydi. | Open Subtitles | لكن الحب الصافي الذي أعطيتني أياه كان مثل الهب دائما موجود ليضيئني |
Bana bir 42 beden uzun siyah, ve saf ipekten başka birşey bu vücuda değemez. | Open Subtitles | ,نعم، سأحتاج بذلة سوداء، بطول 42 .ولا شيء يمس هذا الجسم سوى الحرير الصافي |
Bana bir 42 beden uzun siyah, ve saf ipekten başka birşey bu vücuda değemez. | Open Subtitles | ,نعم، سأحتاج بذلة سوداء، بطول 42 .ولا شيء يمس هذا الجسم سوى الحرير الصافي |
Bizim çocuğumuz. Bizim. Bu yüzden saf kanı bu kadar çok istiyorsun. | Open Subtitles | أنه طفلنا, لذلك لديكِ شهوة تجاه الدم الصافي |
Hastalığın ilerlemesini önlemek için saf oksijen solumaya başladım ama yararlı oluyormuş gibi görünmedi. | Open Subtitles | لإيقاف تعاقب المرض بدأت بتنفّس الأوكسجين الصافي لكنّه لم يجدي بالمساعدة |
temiz yaşamım ve saf kalbim sayesinde herhalde, ha? | Open Subtitles | لابد أنها الحياة النظيفة والقلب الصافي أليس كذلك؟ |
Sabah ele geçen ise birkaç kilo saf, arıtılmış şeker. | Open Subtitles | النتيجة في الصباح بضعة كيلوجرامات من السكر الصافي |
saf aşk tanrıçasından birinin ismidir. | Open Subtitles | إنه إسم أحد التوأمين اللإلهيين اللتان تملكان الحب الجميل الصافي |
Bu isim saf ve güzel olan ikiz aşk tanrıçalarından birinin ismi. | Open Subtitles | إنه إسم أحد التوأمين اللإلهيين اللتان تملكان الحب الجميل الصافي |
Sırf iç çamaşırınıza bakarak bile yıllık net gelirinizi anlarlar. | Open Subtitles | بستطاعتهم ان يخمنوا دخلكِ الصافي السنوي بالنظر فقط إلى ملابسكِ الداخلية |
Sırf iç çamaşırınıza bakarak bile yıllık net gelirinizi anlarlar. | Open Subtitles | هؤلاء النساء خبيرات بستطاعتهم ان يخمنوا دخلكِ الصافي السنوي بالنظر فقط إلى ملابسكِ الداخلية |
ve eğer temiz bir frekans bulamazsak, O zaman hiç kimseyle bağlantı sağlayamayız. | Open Subtitles | وإن فقدنا التردد الصافي حينها لن تتمكن من الاتصال بأحد |
Katışıksız Ölüm Korkusu. | Open Subtitles | الخوف الصافي من الموت |
Ben ner belgeselde gördüm. | Open Subtitles | رأيت ذلك في 'وثائقي معدل الالتحاق الصافي. |
Selobant, 27 metrelik temiz, politen bez. | Open Subtitles | شريط لاصق، 30 ياردة من ورق البولي إيثيلين الصافي |