ويكيبيديا

    "الصدق" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • dürüstlük
        
    • dürüst
        
    • doğru
        
    • doğruyu
        
    • gerçeği
        
    • gerçek
        
    • dürüstlüğe
        
    • Dürüstlüğün
        
    • dürüstlüğü
        
    • dürüstlükten
        
    • Dürüstlükle
        
    • doğruluk
        
    • dürüstçe
        
    • doğruları
        
    • samimiyeti
        
    İyi mizah ve taşlamadan kastım ise, her şeyden önce, doğruluk ve dürüstlük ile yapılmış bir yapıt olmasıdır. TED بالعودة لما أعنيه بأفضل كوميديا وسخرية، أقصد أن أي عمل يصدر في المقام الأول وفي الغالب عن الصدق والنزاهة.
    Şey bu şaşırtıcı değil , ancak biz onları ayrıca dürüstlük, zeka, cana yakınlık, şiddete meyil açısından da yargılamalarını istedik. TED حسناً هذا ليس مفاجئا ، ولكننا طلبنا منهم الحكم على المرضى على الصدق ، الذكاء، الود ، العنف.
    Eğer bu kendinle dürüst olmakla alakalıysa, bütün hayatımın bir başarısızlık olduğuna inanıyorum. Open Subtitles إذا كان هذا حول الصدق مع نفسي أعتقد أن كامل حياتي كانت فشل
    Çocuklar, doğru söylüyor, tamam mı? doğru söylüyor. Uydurmuyor bunu. Open Subtitles إنها الحقيقة يا رفاق إنه يقول الصدق ولا يختلق هذا
    Mathmos'un kendine özgü beslenme yolları var. Karşılığında doğruyu öğretir. Open Subtitles الماثموس لديه أمكانياته فى التغذيه فى المقابل فانه يعلم الصدق
    gerçeği mi söyleyeyim, yoksa kendine duyduğun nefreti hafifletmek için yalan mı söyleyeyim? Open Subtitles أتريد الصدق, أم تريدني أن أكذب عليك لأخفف من العبء من إشمئزازك من نفسك؟
    Şimdi, dürüstlük Afrika'nın dünyanın gerisinde kaldığını ve hızlıca yetişmesi gerektiğini kabul etmeyi gerektirir. TED الآن، إن الصدق يفرض علينا الاعتراف بأن أفريقيا متخلفة عن بقية العالم ويجب عليها التقدم بسرعة للحاق بالركب.
    İşte bu, doğruluk ve dürüstlük örneğidir. Ayrıca Fey'in performansının kalıcı etki yaratmasının nedeni de budur. TED هذا ما يعنيه الصدق والنزاهة، وهو أيضا السبب في أن تشخيص فاي ترك انطباعا دائم.
    H, Honesty - dürüstlük, tabi ki, dediklerinizin doğru, açık ve net olması. TED حرف"ه" يمثل الصدق بالطبع أن تتحرى الصدق فيما تقوله، أن تكون واضحاً وصريحاً.
    Beni idealize etmemelisin. dürüstlük, bir çok açıdan, görecelidir. Open Subtitles لا يجب أن تقلديني، الصدق ماهو إلا مصطلح نسبي
    Bak, dürüst insanlar normal insanlara göre daha fazla yalan söylerler. Open Subtitles إسمعي إن هؤلاء جماعة الصدق يقولون الأكاذيب أكثر من الدب العادي
    Eger birlikte Nancy Drew'lik yapacaksak birbirimize karşi dürüst olmamiz gerektigini düşünüyorum. Open Subtitles لو كنا سنقضي الوقت سوياً، أعتقد أن مستوى معين من الصدق مطلوب
    Ne kadar dürüst bir insansın. Bu kadar dürüst olacak ne var sanki? Open Subtitles أنتِ شخص صادق , لماذا عليكِ أن تكوني بمثل هذا الصدق
    Kutsal kitabı al ve sana sorulacak her şeyi doğru cevaplayacağına yemin et. Open Subtitles خذى الانجيل فى يدك واقسمى ان تقولى الصدق بشأن اى سؤال تسأليه
    Onlar hepimizi öldürmeden çarptık. Bu, dürüstçe, çok doğru. Open Subtitles تَحطّمنَا قبل أن يتمكنوا من قتلنا إنه الصدق للوصول الى حقيقةِ الجيده
    Diğer yarısında da doğruyu söyleyen çocuklar vardı. TED وفي النصف الآخر من الفيديوهات، قال الأطفال الصدق.
    Bak bir anlaşma yapalım gerçeği söylemeye başlarsan....ben de sana yardım ederim Open Subtitles سأعقد معك صفقه اذا قلت الصدق من الآن و صاعدا لن أخبر أمك عن مشكلتك الأخيرة حقا
    Mars ve Venüs'ün ötesine geçme zamanı geldi çünkü gerçek şudur ki erkekler Afrika'dandır ve kadınlar da Afrika'dandır. TED حان الوقت لننتقل لما بعد المريخ والزهرة, لأن الصدق هو أن الرجال من أفريقيا والنساء من أفريقيا
    Seanslarında, dürüstlüğe yüksek prim veriyordun, değil mi Dr. Sweets? Open Subtitles في جلساتنا أنت تعطي الصدق أهمية كبيرة أليس كذلك؟
    Eminim baban sana Dürüstlüğün en iyi politika olduğunu anlatmıştır. Open Subtitles أنا متأكد بأن والدكِ أخبركِ بأن الصدق هو أفضل سياسة
    Şimdi, doğruluğu ve dürüstlüğü genellikle Limbaugh ile bağdaşlaştırmam ama bu noktaya karşı çıkmak çok zor. TED فمن الناذر أن أجمع كلمتي الصدق والنزاهة مع ليمبو، ولكن من الصعب حقا معارضة لب تلك النكتة.
    Sende gelişme var. İçindeki dürüstlükten bir kurtulsan. Open Subtitles أنك تتحسن، ولكن يبدو عليك أنك لا تستطيع التخلص من مسحة الصدق
    Hanımlar, Cheerios seçmelerindeki başarının sırrı gaddar bir Dürüstlükle yapılmasıdır. Open Subtitles آنساتي المفتاح للنجاح في اختبارات التشجيع هو الصدق بطريقة وحشية
    dürüstçe yardım istedi ve fikirlerini sordu. TED ومن ثم طلب المساعدة، الصدق والأفكار بالمقابل
    Karım da gittiğine göre doğruları konuşacak kimsem kalmadı artık. Open Subtitles عندما رحلت زوجتي لم يتبقَ لي أحداً ليقول لي الصدق
    Erkeklerin samimiyeti blöf yapmalarıyla aynıdır. Open Subtitles بالنسبة لرجال , الصدق والتلاعب هو نفس الشيء

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد