ويكيبيديا

    "القدرة" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • gücü
        
    • yeteneği
        
    • güç
        
    • güce
        
    • yeteneğine
        
    • gücüne
        
    • yeteneğini
        
    • kadar
        
    • yetenek
        
    • kapasitesi
        
    • kabiliyeti
        
    • gücüm
        
    • gücün
        
    • gücünü
        
    • yeteneğin
        
    Bu farkındalığın erkekler ve kadınların tıbbi tedavisini değiştirme gücü var. TED لدى هذا الوعي القدرة على تحويل الرعاية الطبية إلى الرجال والنساء.
    Genel tanımı: diğerlerinin hislerini anlama ve paylaşma yeteneği. İkinci niteliği duygusal. TED هذا فقط تعريف قياسي: القدرة على فهم ومشاركة مشاعر الآخر. والجزء العاطفي.
    Ama bu esaslı güç, Kenya'nın ruhuna yardım etme becerisinin altında yatıyor böylece biz nihayet gerçek bir ulus kurabiliriz. TED لكن القوة الحقيقية تكمن في القدرة على مساعدة كينيا في التعافي النفسي، حتى نتمكن في النهاية من بناء أمة حقيقية.
    Sahip olduğumuz tüm bu güce rağmen, neden insanlar bu kadar acı çekiyor? TED مع كل القدرة التي في متناول أيدينا، لماذا لا يزال البشر يعانون بشدة؟
    Çok azımız tamamen ve acımasız olarak dürüst olma yeteneğine sahip. TED قليلون منا لهم القدرة على أن يكونوا صرحاء تماما مع أنفسهم.
    Biri Tanrı için şarkı yazarak bir trajediyi sona erdirme gücüne sahip midir? Open Subtitles من يكتب اغنية لرب ليس لديه القدرة الكافية لايقاف مأساة مثل هذه ؟
    Ölümü yaklaştıkça da taşıyıcının bağışıklık sistemini kontrol etme yeteneğini kaybediyor. Open Subtitles و أثناء موته، يفقد ذلك الطفيل القدرة على التحكم بدفاعات المضيف
    "sır"rı sakladılar; böylece "gücü" kendilerinde tutup, paylaşmadılar ve insanlar bu "sır"rı bilmediler. Open Subtitles كانوا يريدون الاحتفاظ بتلك القدرة وعدم مشاركتها لذلك تركوا الناس جاهلين عن السر
    güç arayışı siyasi gücü yeni bir gruba, orta sınıfa vermişti. Open Subtitles البحث عن القدرة أعطي نفوذ سياسي لطبقة مجتمعية جديدة الطبقة المتوسطة
    Albay BM'nin olayı araştırmak için zamanı veya insan gücü olmadığını söylüyor. Open Subtitles العقيد يعني أن الأمم المتحدة ليس لديها الوقت أو القدرة على التحقيق.
    Ancak bu yeteneği kullanışımız ile mutluluğumuz arasındakı ilişki hala net değil. TED وحتى الآن ليس من الواضح ما العلاقة بين استخدامنا لهذه القدرة وسعادتنا.
    O yeteneği olan biri var o da benim. Bilgisayardan uzak dur! Open Subtitles هناك شخص واحد فقط يملك هذه القدرة أنا إبقى بعيداً عن الحاسوب
    Tanrı bana kodları ruha çevirebilme yeteneği olan bir kız gönderdi. Open Subtitles يد الله جلبت لي فتاة مع القدرة لتحويل كود في الروح.
    - Seyir saptırıcıları yükseliyor. Çarpılma güç sistemlerini aşırı yükledi. Open Subtitles تشويش الثقب الساخن قام بزيادة الحمل على نظام القدرة الرئيسي
    Bu şirketlerin peşinden gidecek güce sahip olmayan regülatörler seçiyoruz. TED فنحن ننتخب مراقبين لا يملكون القدرة على تعقب هذه الشركات.
    Evet, ne yazık ki, tek dürüst olma... yeteneğine sahip olan kişi sensin. Open Subtitles وأنا صادق مع نفسي للأسف أنت الشخص الوحيد الذي لديه القدرة ليكون صادقاً
    Benim krallığımda sonsuz yaşam bahşedebilme gücüne sahip bir kadehin efsanesi bilinir. Open Subtitles في مملكتي، توجد أسطورةٌ عن كوبٍ لديه القدرة على منح حياة أبديّة
    Bana 8 yıldır içinde yaşadığımız dünyayı yaratma yeteneğini verdikleri yer. Open Subtitles وأعطوني القدرة لخلق العالم الذي عشنا به خلال السنوات الثمانية الماضية
    İstediği kişiye istediğini yaptırmasını sağlayan, kayıtsız itaat sağlayan bir yetenek. Open Subtitles القدرة على إعطاء الأوامر لأي شخص القوة التي تفرض الطاعة المطلقة
    Yani DNA'mızın yara iyileştirici mekanizmaların bu şekillerini yapabilme kapasitesi var. TED إذًا فال DNA لديه القدرة على معالجة ذلك النوع من الجراح
    Çekim, saygı, güven, dayanıklılık iletişim kurma isteği ve kabiliyeti. Open Subtitles القدرة و الرغبة للتواصل, أن كل هؤلاء الأجزاء مُحدّدة وراثياً.
    Yapabildiğim hiç bir şey yoktu ...Sadece izledim. Karışmaya gücüm yetmiyordu. Open Subtitles لم أستطع فعل شيء، شاهدت فقط لم يكن لديّ القدرة لأتدخل
    Eğer gerçekten dostum olsaydın ve bunu durduracak gücün olsaydı, durdururdun. Open Subtitles إن كنت فعلاً صديقي و لديك القدرة لإيقاف هذا كنت لتوقفه
    Bu maskeli deli adam insanların bükme gücünü alma yeteneği var Open Subtitles هذا الرجل المجنون لديه القدرة ليحرم الشخص من التسخير بشكل دائم
    İklim değişikliğine karşı koyarken, Alet takımımızda bu yeteneğin olmasının ne kadar önemli olduğunu ispatlayacağına inanıyorum. TED أثناء مواجهتنا لتغير المناخ، أعتقد أن تمتعنا بهذه القدرة ضمن حلولنا المتاحة سيثبُت أهميتها.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد