Bu farkındalığın erkekler ve kadınların tıbbi tedavisini değiştirme gücü var. | TED | لدى هذا الوعي القدرة على تحويل الرعاية الطبية إلى الرجال والنساء. |
Genel tanımı: diğerlerinin hislerini anlama ve paylaşma yeteneği. İkinci niteliği duygusal. | TED | هذا فقط تعريف قياسي: القدرة على فهم ومشاركة مشاعر الآخر. والجزء العاطفي. |
Ama bu esaslı güç, Kenya'nın ruhuna yardım etme becerisinin altında yatıyor böylece biz nihayet gerçek bir ulus kurabiliriz. | TED | لكن القوة الحقيقية تكمن في القدرة على مساعدة كينيا في التعافي النفسي، حتى نتمكن في النهاية من بناء أمة حقيقية. |
Sahip olduğumuz tüm bu güce rağmen, neden insanlar bu kadar acı çekiyor? | TED | مع كل القدرة التي في متناول أيدينا، لماذا لا يزال البشر يعانون بشدة؟ |
Çok azımız tamamen ve acımasız olarak dürüst olma yeteneğine sahip. | TED | قليلون منا لهم القدرة على أن يكونوا صرحاء تماما مع أنفسهم. |
Biri Tanrı için şarkı yazarak bir trajediyi sona erdirme gücüne sahip midir? | Open Subtitles | من يكتب اغنية لرب ليس لديه القدرة الكافية لايقاف مأساة مثل هذه ؟ |
Ölümü yaklaştıkça da taşıyıcının bağışıklık sistemini kontrol etme yeteneğini kaybediyor. | Open Subtitles | و أثناء موته، يفقد ذلك الطفيل القدرة على التحكم بدفاعات المضيف |
"sır"rı sakladılar; böylece "gücü" kendilerinde tutup, paylaşmadılar ve insanlar bu "sır"rı bilmediler. | Open Subtitles | كانوا يريدون الاحتفاظ بتلك القدرة وعدم مشاركتها لذلك تركوا الناس جاهلين عن السر |
güç arayışı siyasi gücü yeni bir gruba, orta sınıfa vermişti. | Open Subtitles | البحث عن القدرة أعطي نفوذ سياسي لطبقة مجتمعية جديدة الطبقة المتوسطة |
Albay BM'nin olayı araştırmak için zamanı veya insan gücü olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | العقيد يعني أن الأمم المتحدة ليس لديها الوقت أو القدرة على التحقيق. |
Ancak bu yeteneği kullanışımız ile mutluluğumuz arasındakı ilişki hala net değil. | TED | وحتى الآن ليس من الواضح ما العلاقة بين استخدامنا لهذه القدرة وسعادتنا. |
O yeteneği olan biri var o da benim. Bilgisayardan uzak dur! | Open Subtitles | هناك شخص واحد فقط يملك هذه القدرة أنا إبقى بعيداً عن الحاسوب |
Tanrı bana kodları ruha çevirebilme yeteneği olan bir kız gönderdi. | Open Subtitles | يد الله جلبت لي فتاة مع القدرة لتحويل كود في الروح. |
- Seyir saptırıcıları yükseliyor. Çarpılma güç sistemlerini aşırı yükledi. | Open Subtitles | تشويش الثقب الساخن قام بزيادة الحمل على نظام القدرة الرئيسي |
Bu şirketlerin peşinden gidecek güce sahip olmayan regülatörler seçiyoruz. | TED | فنحن ننتخب مراقبين لا يملكون القدرة على تعقب هذه الشركات. |
Evet, ne yazık ki, tek dürüst olma... yeteneğine sahip olan kişi sensin. | Open Subtitles | وأنا صادق مع نفسي للأسف أنت الشخص الوحيد الذي لديه القدرة ليكون صادقاً |
Benim krallığımda sonsuz yaşam bahşedebilme gücüne sahip bir kadehin efsanesi bilinir. | Open Subtitles | في مملكتي، توجد أسطورةٌ عن كوبٍ لديه القدرة على منح حياة أبديّة |
Bana 8 yıldır içinde yaşadığımız dünyayı yaratma yeteneğini verdikleri yer. | Open Subtitles | وأعطوني القدرة لخلق العالم الذي عشنا به خلال السنوات الثمانية الماضية |
İstediği kişiye istediğini yaptırmasını sağlayan, kayıtsız itaat sağlayan bir yetenek. | Open Subtitles | القدرة على إعطاء الأوامر لأي شخص القوة التي تفرض الطاعة المطلقة |
Yani DNA'mızın yara iyileştirici mekanizmaların bu şekillerini yapabilme kapasitesi var. | TED | إذًا فال DNA لديه القدرة على معالجة ذلك النوع من الجراح |
Çekim, saygı, güven, dayanıklılık iletişim kurma isteği ve kabiliyeti. | Open Subtitles | القدرة و الرغبة للتواصل, أن كل هؤلاء الأجزاء مُحدّدة وراثياً. |
Yapabildiğim hiç bir şey yoktu ...Sadece izledim. Karışmaya gücüm yetmiyordu. | Open Subtitles | لم أستطع فعل شيء، شاهدت فقط لم يكن لديّ القدرة لأتدخل |
Eğer gerçekten dostum olsaydın ve bunu durduracak gücün olsaydı, durdururdun. | Open Subtitles | إن كنت فعلاً صديقي و لديك القدرة لإيقاف هذا كنت لتوقفه |
Bu maskeli deli adam insanların bükme gücünü alma yeteneği var | Open Subtitles | هذا الرجل المجنون لديه القدرة ليحرم الشخص من التسخير بشكل دائم |
İklim değişikliğine karşı koyarken, Alet takımımızda bu yeteneğin olmasının ne kadar önemli olduğunu ispatlayacağına inanıyorum. | TED | أثناء مواجهتنا لتغير المناخ، أعتقد أن تمتعنا بهذه القدرة ضمن حلولنا المتاحة سيثبُت أهميتها. |