Bunun sonuda, kıtamızda daha çok kötü adam parmaklıklar ardına konulacak. | TED | بنهاية الأمر، الكثير من الأشرار في قارتنا سوف يوضعون خلف القضبان. |
Reed üzerinde sürekli takipte olacağız siz de onu tekrar parmaklıklar arkasına koyacak bir yol bulun, Avukat Hanım. | Open Subtitles | لم يكن لدينا لمحاولة قضيتها. سيكون لدينا مراقبة مستمرة على ريد، وسوف تجد وسيلة لوضعه وراء القضبان مرة أخرى، |
Ve buna cinayeti de eklersen, hayatının geri kalanını parmaklıklar arkasında geçireceksin. | Open Subtitles | لو أضفت القتل إلى تلك القائمة فسوف تقضي بقية حياتك خلف القضبان |
New York'da parmaklıkların arkasına tıkılmayı bekleyen çok serseri var. | Open Subtitles | لدي عمل متراكم وأوغاد نيويورك مازِلت أُحاول وضعهم خلف القضبان |
Bir günümü bile parmaklıkların arkasında, ya da düşmanlarımın elinde geçirmedim. | Open Subtitles | , لم أقضي يومًا واحداً خلف القضبان أو في قبضة الأعداء |
Sen bir annesin, onu senden aldığı için Emily parmaklıklar ardında olmalı. | Open Subtitles | أنتِ أم وإيميلي عليها أن تكون خلف القضبان على ما أخذته منكِ |
Şidi eğer onu bulursak hayatının kalanını parmaklıklar arasında geçirecek. | Open Subtitles | الآن، إن عثرنا عليها، فإنها ستقضي بقية حياتها خلف القضبان |
ve bu bir çok insanı parmaklıklar ardına yollamama yardımcı oldu. | TED | وهاذا ساعدني في وضع كثير من الناس وراء القضبان. |
Gördüğünüz gibi, parmaklıklar ardında çocuklarını ne kadar özlediğini ve sevdiğini göstermek için yapabileceği fazla şey yok. | TED | ترون، لم يمتلك الكثير ليقدمه وراء القضبان للتعبير عن اشتياقه وحبه لأطفاله. |
Ona en sevdiği pembe giyisisini giydirmiştim ve burada parmaklıklar ardında bir senelik cezamı çekerken bana eşlik etmek üzereydi. | TED | وقد ألبستها فستانها الأرجواني المفضل، واصطحبتها معي لتقضي معي هذا الحكم بالسجن عامًا خلف القضبان. |
parmaklıklar ardındaki şiddeti gösteren filmleri erkeklere izlettiğimizde eğer şiddet yanlısı iseler bunun bir sonucunun olacağını yüzlerine vurmak istedik. | TED | حين نُري الرجال الأفلام التي تظهر الجناة خلف القضبان نريد عرض حقيقة أنه إن قام رجل بالعنف فسوف تكون هناك تداعيات |
parmaklıkların ardından bile diğer kayıp çocukların ailelerine yalan söylemeye devam ediyordu. | Open Subtitles | حتى من وراء القضبان تابع الكذب على العائلات بشأن أطفال آخرين مفقودين |
Umarım parmaklıkların arkasında kalmak büyümene yardım eder, aynen babanda olduğu gibi. | Open Subtitles | ربما بعض الوقت وراء القضبان سوف تساعدك على النضج كما كان والدك |
Hadi şu adamı bir an önce parmaklıkların arkasına geri yollayalım. | Open Subtitles | دعونا نضع ذلك الرجل مرة أخرى خلف القضبان بأسرع وقت ممكن |
Şu çubuklar 10 dakika içinde çekirdeğe geri dönmezse, şehir yok olmuş olacak. | Open Subtitles | إن لم تُرجع هذه القضبان لداخل النواة خلال عشر دقائق فهذه المدينة ستُدمّر |
Bu çubukları ülke dışına çıkaramayız. O yüzden kullanalım diyoruz. | Open Subtitles | لا يمكننا إخراج القضبان من البلاد، لذلك دعنا نستخدمها كقنبلة إشعاعية |
Gerçekten bize yardım etmek istiyorsan kanıtla. Şu kahrolası parmaklıkları aç. | Open Subtitles | إذا كنت تودّ مساعدتنا فعلاً أثبت ذلك وافتح هذه القضبان اللعينة |
Göz teması kurma, Parmaklıklardan da uzak dur. | Open Subtitles | لا إتصال بالعين، وأريدكِ أن تُبقي مسافة ذراع بينكِ وبين القضبان. |
- Annen cehennemde sik yalıyor Karras! Seni sadakatsiz böcek! | Open Subtitles | أمك تمص القضبان في الجحيم وأنت كاراس خنزير عديم الإيمان |
Yani yüzüme çizilen rahatsız edici... penis resimlerini saymazsak. | Open Subtitles | اعني , ما لم تكن تضن ان تلك القضبان . كانت دقيقة بإتجاه وجهي |
Rayların üstünden geçtik. Annem her seferinde elimi sıkıyordu. | Open Subtitles | لقد مررنا عبر الكثير من القضبان كانت أمي توخزني في يدي في كل مرة |
Ne zaman o çubuklara çıksam, kendimi ruh emen bir kişiliğe bürünüyordum, korkuyordum ve her şeyi mahvediyordum. | Open Subtitles | كل مرة أتقدم فيها إلى تلك القضبان أشعر بوجودها و كأنه يسحب الحياة مني و كأنني أتعرض لشد الشعر |
- Efendim, 2 trende aynı raydalar. Eğer para treni diğerine çarparsa raylardan çıkabilirler. | Open Subtitles | القطاران على نفس القضبان هذه سوف تكون كارثة |
Sonra da o başka biri atladı, ardından cesedi raylara koydular. | Open Subtitles | و ذلك الشخص سقط من القطار ثم وضعوا الجثة على القضبان |
Hatta yatağının kenarındaki demirleri kıracak kadar güçlü olmasının nedenini açıklıyor. | Open Subtitles | يفسر كيف جاءته القوة لتحطيم القضبان فوق فراشه |
Daha fazla duvar, daha fazla parmaklık, daha fazla gardiyan. | Open Subtitles | المزيد من الجدران المزيد من القضبان المزيد من الحراس |
Sabotaj eylemleri sonunda express trenin raydan çıkması ile 20 kişinin ölümünden dolayı grevciler halk desteğini | Open Subtitles | وصلت أعمال الشغب إلى ذروتها بإخراج أحد القطارات السريعة من على القضبان مما تسبب في عشرين حالة وفاة |