- röportaj başı için bir çevrinim görüntü alacağız, tamam mı? | Open Subtitles | احمق , عليك اللعنة لقطة لتطويق الحركة في بداية المقابلة حسنا؟ |
Ve röportaj olayında birşeyler söylenmesi gerektiği kısmından sana hiç bahsetmedi, öyle mi? | Open Subtitles | فهمت. وهو لم يذكر جزء المقابلة بالواقع قال لك أن تقول شيء ما؟ |
kızı Lesley'le, genç bir adam olarak çeteye katılmasından hayatının sonraki aşamasında her zaman olması gerektiği gibi bir kadına dönüşmesi üzerine bir görüşme yaptı. | TED | تتحدث في المقابلة مع ابنتها ليسلي عن انضمامها لعصابة كشاب، ثم تحولها جنسيا للمرأة التي طالما تمنت. |
Hıyarcıklı veba olsa iyi olur. Bu röportajı yapacaksın Charlie. | Open Subtitles | ماذا , تشارلي ستحضر تلك المقابلة لااستطيع تحمل هذا المكان |
O görüşmeyi ilk kez öldüğü günün sabahında, saat üçte dinledim. | TED | استمعت لتلك المقابلة للمرة الأولى في الثالثة صباحا، في يوم رحيله. |
Ama sonraki sınav mülakat olacak. | Open Subtitles | ولكن الأختبار التالي هو المقابلة الشخصية |
Dün Go Mi Nam'ın kız olarak bir röportaj yaptığını duydum. | Open Subtitles | سمعت أن غو مي نام ، قبلت المقابلة كـ فتاة بالأمس |
röportaj vermiş bir adam tarafından disiplin edilmeye ihtiyacım olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | ولست متأكدة من حاجتي للتأديب من قبل رجل تخلى عن المقابلة |
röportaj için burada olmayan ajanlar için izin almakla tehdit ediyorlar. | Open Subtitles | إنَّهم يهددون بإصدار مذكرات إحضار لأيِّ عميلٍ ليس هنا لإجراء المقابلة |
Büyük ihtimalle karşılaştığım en büyük zorluğun o gün görüşme veya binaya girmek olduğunu düşünüyorsunuzdur. | TED | قد تعتقدون أصعب تحدي واجهته ذاك اليوم هو المقابلة الشخصية، أو صعودي للدور العلوي. |
Ancak bu küçük alıntı görüşme sırasında söylediklerinin güzel bir özeti. | TED | ولكن هذا الاقتباس الصغير يلخص بشكل ممتاز ما كان يقوله أثناء المقابلة |
Bay Roark, bu görüşme gerekli olmakla beraber benim için çok zor. | Open Subtitles | سيد رورك، هذة المقابلة ضرورية لكنها شديدة الصعوبة بالنسبة لى |
Cep telefonlarımızı aldılar ve adam kaçıranlarla o alanda röportajı yaptık. | TED | أخذوا هواتفنا المحمولة وقمنا بإجراء المقابلة مع الخاطفين في الخارج في ذلك الحقل. |
röportajı yaptığımızda neredeyse 80 yaşındaydı ve işte ikimiz oradayık ve hemen sorulara geçtim. | TED | كانت في الثمانين، تقريبا في يوم المقابلة ذاك. و ها نحن، أنا وهي، جالسين و بدأت أنا في طرح الأسئلة. |
Bu görüşmeyi, birkaç şeyi açıklığa kavuşturmak için kabul ettim. | Open Subtitles | قد وافقت على هذه المقابلة لأننا بحاجة لتوضيح بعض الأمور. |
mülakat başladığından beri bana altı kere kafa tuttun. | Open Subtitles | تحديتني للعراك 6 مرات منذ بداية المقابلة |
Sokağın karşısında yaşayan kız sürekli piyano çalıyor. | Open Subtitles | تلك الفتاة التي تعيش في الجهة المقابلة تعزف البيانو |
Oldukça ikonik bir kulesini kasırgada kaybetmiş tarihi bir kilisenin karşısındaki sokakta yaşıyoruz. | TED | نحن نعيش على الجهة المقابلة من كنيسة تاريخية والتي فقدت برجها الشهير في العاصفة. |
Bu Buluşma tesadüf değil. Oyununuz nedir, Bay Bond? | Open Subtitles | تلك المقابلة ليست بالصدفة ما هى لعبتك ، يا سيد بوند ؟ |
Ben röportajın, Angelo'nun taşınmasına izin vermemin karşılığı olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | اعتقدت أن المقابلة طريقتك لشكري على السماح لأنجيلو بالعيش معنا. |
- görüşmeye ben de geleyim. - Hayır. Jane'i duydun. | Open Subtitles | دعني أقوم بعمل المقابلة معك لا ، أنك سمعت جاين |
Görüşmen iyi geçti mi? | Open Subtitles | هل كانت المقابلة جيدة؟ أكره أن أقول ذلك وأسبب النحس لنفسي |
Onu alıp bizimle bu kayalıkların diğer tarafında buluşmanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدكَ أن تحضره و تقابلنا على الجهة المقابلة لهذه الجروف |
Kapının karşı tarafında mekanik bir boğa üzerinde bir kovboy var. | Open Subtitles | وفي الجهة المقابلة من الباب تجد راعي بقر يعتلي حصاناً جامحاً |
Bu görüşmenin gayesi, üstün kişiliğinizle onu etkilemektir. | Open Subtitles | هذه المقابلة غرضها أن تؤكد له قوة شخصيتك تجعله يحسّ بتفوقك |
Bir çok insanın başından geçmesi dolayısıyla birçok kişi tarafından anlaşılabileceğini düşündüğümüz iş görüşmesi örneğinde karar kıldık. | TED | ومن ثم قررنا أن الموقف الذي يتعلق بأغلب الناس لأن أكثر الناس يمرون به هو المقابلة الوظيفية. |