| Sonrasında evin anahtarlarını alıp gerçek dünyaya açılan kapıdan yürür, belki de şehir merkezine toplu taşıma ile gidersiniz. | TED | ثم ستأخذ مفاتيح بيتك، تخرج من الباب إلى العالم الواقعي ومن الممكن أن تستقل المواصلات العامة إلى مركز المدينة |
| gerçek dünyada, benim olduğum yere geldiğinde, düşünmen gereken başka şeyler vardır. | Open Subtitles | في العالم الواقعي.. عندما تصل إلى ما أنا فيه هناك اعتبارات أخرى |
| Babamın gerçekçi dizi vizyonuna bu kadar çabuk ihanet etmesi hayret vericiydi. | Open Subtitles | كان من المذهل مدى السرعة التي خان بها والدي رؤيته للبرنامج الواقعي |
| - Tamam. İsyanları tamamen yok edebileceğimizi düşünmenin gerçekçi olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | أعلم بأنه من غير الواقعي أنه يمكننا منع أحداث الشغب كلياً |
| Şimdi, keşke durum sadece Sarah Palin ve reality show'u gibi olsaydı. | TED | وهذا ماكان هدف برنامج سارة بلين الواقعي |
| ABD Ulusal Bilim Vakfı finansmanlığıyla sanal gerçekliği, kişiselleştirilmiş dijital günlüğüyle kombine edilmiş bir Gerçeklik programı geliştirmeye başladık. | TED | وبتمويل من المؤسسة الوطنية للعلوم، بدأنا في تطوير برنامجنا الواقعي الموسَّع والذي جمع الواقع الافتراضي مع السجل الرقمي الشخصي. |
| Selam. Ve "En İyi realite Şov Programı" ödülü bana geliyor. | Open Subtitles | و جائزة افضل اداء في برنامج التلفاز الواقعي |
| Fikirler, gerçek ya da hayal dünyanızın bir kısmını gönüllü olarak incelediğinizde gün yüzüne çıkar. | TED | تنتج الأفكار عندما يدرس جزء من العالم الواقعي و الخيالي لذاته. |
| gerçek dünyada ara sıra, bazen önemli durumlarda ortaya çıkar. | TED | إنها تظهر لنا من وقت لآخر في العالم الواقعي وأحيانا في ظروف مهمة |
| İşin heyecan verici kısmıysa bu teknolojiyi gerçek hayatta görmeye başlamamız. | TED | المثير أننا بدأنا نرى هذه التكنولوجيا جَلية في العالم الواقعي. |
| gerçek hayatta yarattığınız şeylerden bu tür bir geri bildirim alsanız nasıl olurdu? | TED | ماذا لو كان لديكم هذا النوع من المعلومات التي تأتي اليكم من الأشياء التي تصنعونها في العالم الواقعي. |
| Ama ilaç şirketlerinin sizin benim gibi davranmasını beklemek hiç de gerçekçi değil. | TED | لكن، ليس من الواقعي أن نتوقع شركات الأدوية بأن يتصرفوا مثلك أو ربما مثلي. |
| gerçekçi olmayan iyimserlik kişilerin riskli davranışlarda bulunmasına, ekonomik çöküşe, yanlış planlamaya neden olabilir. | TED | فالتفاؤل غير الواقعي قد يؤدي إلى سلوك متهور، إلى إفلاسٍ ماليّ، إلى تخطيطٍ خاطئ. |
| Bu duruşmalar bizim için çok önemli, ama mümkün olduğu kadar hızlandırmak daha gerçekçi olur. | Open Subtitles | إننا ملتزمون بالمحاكمات لكنني اعتقد أنه سيكون من الواقعي أن يتم تسريعها قدر الإمكان |
| Sen de öyle. reality televizyonculuğuna hoşgeldin | Open Subtitles | وكذلكأنتِ، مرحباً بكِ في التلفاز الواقعي |
| reality show'da, görüntülerinin yayınlanmasına izin ver. | Open Subtitles | اسمع, أظن أن عليك توقيع التنازل لتقوم ببرنامجها الواقعي |
| Yaşamını mahveden hamilelik olayı bir reality show gibi. | Open Subtitles | كونك مراهقة حامل عندما يدمّر ذلك حياتك فقط ولا تحصل على برنامجك الواقعي. |
| Ve buradaki durumda cumhuriyetçi hareketin geleceği, Gerçeklik hissini yitirmiş senin ve adamlarının ellerinde. | Open Subtitles | و الوضع هنا مستقبل الحركية الجمهورية إنه بيدكم أيها الرجال الذين فقدتم كل حسكم الواقعي |
| Ve buradaki durumda cumhuriyetçi hareketin geleceği, Gerçeklik hissini yitirmiş senin ve adamlarının ellerinde. | Open Subtitles | و الوضع هنا مستقبل الحركية الجمهورية إنه بيدكم أيها الرجال الذين فقدتم كل حسكم الواقعي |
| Eminim Gerçeklik şovunun bebekle ilgili bölümünün ölümcül reytingleri olacaktır. | Open Subtitles | متأكدة أن حلقة متلازمة موت الرضع المفاجئ لبرنامجك الواقعي ستحظى بتقيمات هائلة |
| Güven bana, mesele bu adamlar ve realite şovlarıyla ilgiliyse hiçbir şey bedavaya gelmez. | Open Subtitles | ثقي بي لا شيئ مجاني عندما يأتي الامر الى هولاء الاشخاص وعرضهم الواقعي البسيط |
| Bu tip bir işle, Emmy ödülünü falan kazanamayacağımız da ortada. realite tarzı programlardan elimizi çekmeye çalışıyoruz. | Open Subtitles | بهذا لن نربح أيّ مال مِن هذا الهراء بل سيخرجنا هذا مِن العمل الواقعي. |