Fakat Gerçek şu ki, insanlar internette bir şeylerin aksamasından, ve router kartının çalışmamasından dolayi uçamadı. | TED | لكن في الواقع أن الناس لم يتمكنوا من الاقلاع لأن شيئا ما كان يسير بشكل خاطئ على الإنترنت، وكرت التوجيه كان متعطّلاً. |
Ama Gerçek şu ki kampanyalar açlığı sonlandırmıyor. | TED | لكن الواقع أن توصيل الطعام لا ينهي مسألة الجوع. |
Gerçek şu ki Birleşik Devletler'in Yemen'deki anti-terör takıntısı insan hakları endişesini doğurmuştur. | Open Subtitles | الواقع أن هوس الولايات المتحدة بمكافحة الأرهاب في اليمن تجاوز اهتمامها بحقوق الإنسان... |
Gerçek şu ki, Colosseum öğrencilerinin büyük çoğunluğu, başladıkları zaman öncesinden, ...daha kötü sonuçlanıyor. | Open Subtitles | الواقع أن الغالبية العظمى من طلاب الكولوسيوم ينتهي بهم الأمر أسوأ حالا مما يبدئون |
Gerçek şu ki sivil toplum, gazeteciler ve aktivistler bir yandan radikal gruplar tarafından saldırıya maruz kalıyor ve birçok ülkede kendi devletleri tarafından da saldırıya uğruyor. | TED | الواقع أن المجتمع المدني, الصحفيون والناشطون من جهة , يتعرضون لهجوم من الجماعات المتشددة , وأيضا في العديد من البلدن من قبل حكوماتهم . |
Ama gerçek şu ki: kemikler iyileşir, hatunlar yaraları diker ve A.B.D'de korkusuzlar için en iyi doktorlar var. | Open Subtitles | ولكن الواقع أن عظامك تتعافى، فتيات مثيرات يضمدن الجراح، وتوّلي (أمريكا) أفضل طبيب لمعالجتك |
Gerçek şu ki, Eric'in pencereden kaçacak kadar umutsuz olması her şeyin yolunda olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | الواقع أن (إريك) كان ميؤوسا لدرجة أنه تسلق النافذة يوضح أن كل شئ ناجح |
Gerçek şu ki, oğlum öldü. | Open Subtitles | الواقع أن ولدي قد مات |