Pekâlâ Bay Grin, beni Olabildiğince hızlı bir şekilde Londra'ya götürmeni istiyorum. | Open Subtitles | حسناً، سيد جرين ، أريدك أن تطير بي إلى لندن بأقصى سرعتك |
Olabildiğince çabuk buldum seni. Etrafında olmam bunu açıklıyor zaten. | Open Subtitles | لقد وجدتك بأقصى سرعة ممكنة لقد بحثت عنك الولاية كلها |
Komuta/Manevra: en kısa sürede itici güç harekete geçirilecek. Peki, efendim. | Open Subtitles | من المحركات للتحكم إستعادة القوة الدافعة بأقصى سرعة ، حاضر سيدي |
Yani şu anda sahneyi aydınlık tutmak için 15 at tam güç koşuyorlar. | TED | إذا نحتاج إلى 15 حصان يركضون بأقصى سرعة فقط لإبقاء إضاءة المسرح |
Ailelerinizi, sürülerinizi toplayın. son sürat gitmeliyiz. | Open Subtitles | إجمعوا عائلاتكم و قطعانكم يجب أن ننطلق بأقصى سرعه |
mümkün olduğunca hızlı gidiyorum. Kafalarınızı eğin. İyi Chevroletleri severim. | Open Subtitles | أنا أقود بأقصى سرعة أحب سيارة الشيفورليت إنه على جانبي |
Bu işe hemen başlayıp Olabildiğince hızlı ve insanca bitirmek istiyorum. | Open Subtitles | أني أرغب في أن أبدأ هذا وأنهيه بأقصى سرعة على الإطلاق |
Sonuncusu da, bu süreci Olabildiğince sinir bozucu, sancılı ve zor hale getireceğinizi onlara söyleyin. | TED | أخيرا، تأكد أن تخبرهم أنك ستجعل هذه العملية بأقصى درجة من الإزعاج والألم والصعوبة الممكنة. |
Bazı şeyleri önceden tahmin edip ona göre farklı davranmam gerekiyor. Bazense Olabildiğince hızlı hareket etmem gerekiyor. | TED | علي أن أكون منتبهة وأتمتع بالمرونة و أسير بأقصى سرعة ممكنة أحيانًا. |
Sadece elinden gelenin en iyisini yap. Kimse mucize beklemiyor. | Open Subtitles | فقط قم بأقصى ما يمكنك لا أحد يتوقع اي معجزات |
Sadece dönmek için en kısa zamanda iyileşmenin yolunu düşünüyorum. | Open Subtitles | كل ما أفكر فيه هو التعافي للرجوع بأقصى سرعة ممكنة |
Kavrama kuvvetinizi ölçebilmem için bu aleti en kuvvetli elinizde elinizden geldiğince sıkmanızın bir mahzuru var mı? | TED | هل تمانع الإمساك بيدك بهذه الأداة بأقصى قوّتك كي أقول بقياس قوّة قبضتك؟ |
tüm gece son sürat araba sürer sabaha güney sahillerine ulaşır ve o esnada tam Ölüm Meleği'nden kurtuldum derken bir kamyona çarpar ve ölür. | Open Subtitles | قاد بالسيارة طيلة الليل بأقصى سرعة، وفي صباح اليوم التالي، عندما وصل إلى الساحل، اصطدم بشاحنة ومات، |
Dengesiz bir gemi için tam yol tehlikelidir. Bu denli eski bir gemi için özellikle. | Open Subtitles | ان قيادة سفينة غير ثابتة بأقصى قوة أمر خطير |
Ailelerinizi, sürülerinizi toplayın. son sürat gitmeliyiz. | Open Subtitles | إجمعوا عائلاتكم و قطعانكم يجب أن ننطلق بأقصى سرعه |
İdeal olarak bu yeni şeylerin mümkün olduğunca, anlamca zengin, görme ve duymayı, duygular ve bağlantıları çalıştıran şeyler olmasını isteriz. | TED | نفضل أن تكون هذه الأشياء الجديدة ذات معنى بأقصى درجة ممكنة، فتكون مزيجا من الرؤية والسماع والشعور. |
Bak, raporlara geçen tecavüz sayılarını alçak tutmak için elimizden geleni yapıyoruz. | Open Subtitles | انظري، نقومُ بأقصى ما نستطيع للإبقاء على عمليات الاغتصاب المُبلّغ عنها مُنخفضاً |
Senin yerinde olsaydım Elimden geldiğince çabuk burayı terk ederdim. | Open Subtitles | لو كُنتُ بمحلكَ، لهرولتُ مُسرعاً خارج القصر بأقصى ما يُمكنني. |
Tek söylediği "Bir an önce 30. Caddedeki metro istasyonuna gitmemiz gerekiyor... | Open Subtitles | فقط أن علينا الذهاب إلى المحطة في الشارع ال 30 بأقصى سرعة |
10-David, ben Komutan Fuller. Sen ve adamların hemen oraya gidin. | Open Subtitles | من القيادة العامة لديفيد 10 إنتقل إلى هناك برجالك بأقصى سرعة |
Gerçek kimliğinin açığa çıkmasından korkuyor bu yüzden tüm gücüyle dövüşmüyor. | Open Subtitles | يبدو أنه خائف من انكشاف شخصيته الحقيقية لهذا لايقاتل بأقصى مالديه |
Bu adam bir STK'nın beslenme merkezindeydi ve görebileceği maksimum düzeyde yardım görüyordu | TED | هذا الرجل كان في مركز تقديم الطعام لمنظمة طوعية، تم مساعدته بأقصى ما يستطيع تلقي المساعدة. |