Yemek yapmayı hiç bilmiyorum ama insan aşık olunca çılgınca şeyler yapıyor! | Open Subtitles | لا أطهو في العادة، ولكن حينما يحب المرء فهو يقوم بأمور جنونية |
Yemeğe çıksak? Konuşsak? Bazı şeyler üstüne gayri resmi olarak sohbet etsek? | Open Subtitles | أصطحبكِ لتناول العشاء، للتحدّث بأمور المهنة، وتبادل بعض الأمور بشكل غير رسمي؟ |
Biliyorsun sizin bu yaptıklarınıza hiç inanmadım ama doğru olmayan bir şeyler var. | Open Subtitles | لم أصدّق أبدًا بأمور الخوارق التي تعملان بها لكن هناك ما يُثير الريبة |
Sen benden insanların asla yapmaya razı olmayacağı şeyleri yaptırmamı istiyorsun. | Open Subtitles | تريدني أن أجعل أشخاصاً يقومون بأمور ليسوا على استعداد للقيام بها |
Onu vampire çevirmem için yalvarana kadar hayal bile edemeyeceği şeyler yaptıracağım. | Open Subtitles | سأجعلها تقوم بأمور لم تحلُم بفعلها، إلى أن تتوسلني لأجعلها مصّاصة دماء. |
Demek beer pong'un su götürmez şampiyonu harika şeyler yapıyor. | Open Subtitles | بطل الجعة بدون مُنافس حقاً ، بدأ يقوم بأمور عظيمة |
Benim yaptığımdan çok daha kötü şeyler yapan birini içeri tıkıyorum. | Open Subtitles | كلا، ما أفعله هو سجن طليق يقوم بأمور أسوأ مما فعلتها |
Özellikle çok daha özel şeyler yapabiliriz. | TED | وبصورة محددة أكثر .. يمكننا القيام بأمور معينة |
Ya da güzel şeyler yapapilirsiniz. Kamera biraz daha yakından alırsa. | TED | أو يمكن القيام بأمور جميلة بحيث، إن كان بإمكان الكاميرا الإلتقاط، يمكن إنجاز. |
Siz, zamanınızla çok daha iyi şeyler yapabilirsiniz. | TED | أتصور أنكم تستطيعون القيام بأمور أحسن في وقتكم. |
Programa bağlı kalırlarsa, çalışmaya devam ederlerse, sonunda inanılmaz şeyler yapıyorlar | TED | لو أنهم تمسكوا بالمسار فسينتهي بهم المطاف للقيام بأمور مدهشة |
Şimdilerde, zaman içerisinde, şunu fark ettik ki, beynin farklı tarafları farklı şeyler yapıyor. | TED | الآن، بمرور الوقت أصبحنا ندرك أن الأجزاء المختلفة من الدماغ تفوم بأمور مختلفة |
Böylece bize sağladığı ekstra korteks alanı vücudu düzenlemekten çok daha ilginç şeyler yapmak için kullanılabilir. | TED | إذاً هذا يعطينا قشرة أكثر للقيام بأمور أكثر إثارة للاهتمام من مجرد إدارة وظائف الجسم. |
Bu yüzden uygulamalı şeyleri yapmayı öğrenmeye çalışıyorum. | TED | وبالتالي فإنني كنت أحاول تعلم القيام بأمور عملية. |
Bulduğumuz şey ise, geniş bir veriye sahip olduğumuzda küçük miktarlara sahip olduğumuz zaman yapamadığımız şeyleri temel olarak yapabilmemizdir. | TED | اكتشفنا أنه عند امتلاكنا بيانات ضخمة، يمكننا القيام بأمور لم يكن بإمكاننا القيام بها عندما كانت البيانات أقل. |
Yeni yaşam formları oluşturmak gibi şeyleri yapabiliyoruz. | TED | نستطيع القيام بمثل بأمور كخلق أشكال حياة جديدة |
İş arkadaşların, FBI, çok ama çok kötü şeylere bulaştılar. | Open Subtitles | ، زُملائك في المكتب الفيدرالي إنهم يقومون بأمور مُروعة للغاية |
Hem zaten İsmi Lazım Olmayan O Kişi büyük işler yaptı. | Open Subtitles | فعلى كل، ذلك الذي يجب ألا يذكر اسمه... قام بأمور عظيمة.. |
Genellikle, insanlar çok umursamadıkları işleri daha iyi yaparlar. | TED | في كثير من الأحيان، الناس جيدون بأمور لا تهمهم حقا. |
Yaratıcı heveslerimle ilgileniyorum zaten sadece senin ilgilendiğin şeylerle değil. | Open Subtitles | إني مهتمّ بأمور مُنتجة لكنها ليست أموراً ذات أهميّة لديكم |
Benim işim bu. Her gün sağlıklı ilişkiler hakkında düşünüp konuşmalar yapıyorum ve buna rağmen sağlıksız şeyler yapıyorum. | TED | أكسب عيشي من هذا، وفي كل يوم أفكر وأتحدث عن العلاقات الصحية، ومازلت أقوم بأمور غير صحية. |
..şeylerden oluşan muhteşem bir duvar var. | Open Subtitles | مليئ بأمور لتعزيز الروح المعنوية و أمور أخرى مشابهة |
Booth hala onaylamıyor, fakat ona kendi işine bakmasını söyledim. | Open Subtitles | لازال بووث غير موافق ولكنني قلت له بأن يهتم بأمور الخاصة |
Artık ofisle ilgili işlerle falan ilgileneceğim iyi bir de maaş verecekler. | Open Subtitles | فسوف أهتم بأمور معينة في المكتب و أتلقى على هذا راتب معقول |
Tümü altın madeninde çalışıyor, büyük kısmı fahişelik ve başka şeyle yapıyordu. | TED | كل هؤلاء الفتيات ذهبن إلى منجم الذهب، وكانت غالبيتهن مومسات يقمن بأمور أخرى. |
Müşterilerim herhangi bir kusuru atlamayacak, güvenlik konusunda çok uyanık tiplerdir. | Open Subtitles | الان ، عميلي جدا مهتم بأمور الأمن ولا يتسامح مع الهفوات |
Sert polis olayını iyi yaptın ama bir iyilik yapıp herkesi kurtar şu işten, tamam mı? | Open Subtitles | أنتِ تقومين بأمور الشرطيّ هذهِ جيداً، لكنأسديلي معروفاً.. وفري ذلك للزبائن، أتفقنا؟ |
Neyse, kardeşimi ödünç almam gerekiyor, özel aile işlerini konuşmalıyız. | Open Subtitles | بأية حال , علي أن أستعير صديقك قليلا, للتحدث بأمور عائلية , ولكن |
Senin yaşındaki kızlar ev işlerine yardım etmeli. | Open Subtitles | الفتيات بسنك يجب ان يساعدن بأمور المنزل والطبخ والغسيل |