Birleşik Devletler ve Japonya'yı nükleer saldırı ile tehdit ediyor. | Open Subtitles | قام بالتهديد للقيام بهجوم نووي على الولايات المتحدة و اليابان |
Herkes ve her duygu babam tarafımdam tehdit edildiğimi hissettiriyor. | Open Subtitles | أي شخص يمتلك حاسه سوف يشعر بالتهديد من قبل والدي |
Eğer bu kadar korkuyorsa, onu kendi yerini açmakla tehdit et. | Open Subtitles | اذا كان خائف, يشعر بالتهديد من قيامك بافتتاح عيادتك الخاصه بك |
Bebeğim, iş yaptığım bir kevaşe keş ya da fahişe bir muhbirle tehdit edilebileceğin bir duruma girilmesine gerek yok. | Open Subtitles | عزيزتي, ليس هناك أي داعٍ للشعور بالتهديد من المخبرة العاهرة, والمدمنة, والقذرة والتي أتعامل معها بسبب أنها جزء من عملي. |
Durumundaki son değişiklikler tehditle ilgili bir şeyler çıkarsa hiç şaşırmam. | Open Subtitles | لن أتفاجئ لو كانت التغييرات الأخيرة في ظروفها له علاقة بالتهديد. |
Seni alıkoyma ve tehdit yollu para talebi şüphesinden tutukluyorum. | Open Subtitles | بأنني أقبض عليك بسبب إشتباهك بقضيةِ خطف ومطالبة المال بالتهديد. |
Bailiff, bu kadın beni tehdit ediyor, çıkarın onu buradan. | Open Subtitles | يا حاجب المحكمة إن هذا السيدة تقوم بالتهديد غادروا الأن |
Çünkü düşündüm ki eğer bunu komik bir hale getirirsem, kendinizi o kadar da tehdit altında hissetmezdiniz. | TED | لأنني فكرتُ لو أنني جعلت ذلك مضحكاً ، فلن تشعروا بالتهديد. |
İnsan beyni, tehdit altında hissettiğimizde bizi korur | TED | فُطر الدماغ البشري على حمايتنا عندما نشعرُ بالتهديد. |
Neden sordunuz? Tüm filmlerinizi seyrettim. Kendinizi tehdit altında hissediyorsunuz. | Open Subtitles | لقد رأيت جميع أفلامك، أنت تشعر بالتهديد منهم |
Anlamana yardımcı olayım. Senin gibi herkesi tehdit eden insanların devri bitti. | Open Subtitles | دعني أوضح هذا، أن وقت أمثالك الذين يقومون بالتهديد قد أنتهى. |
Mektupta tehdit ettiğiniz kişi Jack Renauld'ydu. | Open Subtitles | وقد كنت تقصدين جاك بالتهديد الوارد فى خطابك |
ADC taktiksel nükleer silahlardan ötürü doğrudan tehdit altında hissetmişti. | Open Subtitles | شعرت "ج أ د" بالتهديد المباشر من الأسلحة النووية التكتيكية |
Böylece kendimi sana yakın hissediyorum tehdit ediyorum, direniyorsun. | Open Subtitles | أشعر لهذا بالقرب منك الذي يشعرني بالتهديد و يقاومني |
Sonra, bedenimin konuşmasına izin verdim iyi bildiğim tek lisan çünkü ancak o zaman tehdit edilmiş hissetmiyorsun. | Open Subtitles | لذا فقد تركت جسمي يتكلم اللغة الوحيدة التي أعرفها لأنك بتلك الطريقة فقط لا تشعر بالتهديد |
Hayır, çöküntünün büyük bir tütün şirketinin dava etmekle tehdit etmesiyle başladığını varsayıyorum. | Open Subtitles | لا انا أفترض أن الإنهيار يبدأ بالتهديد بالتقاضي |
Şehre bazı çocuklar gelecek. tehdit oluşturuyorlar. | Open Subtitles | هناك بعض الاطفال سيصلون , و يتظاهرو بالتهديد |
Bu kadın karşılaştığımız tehditle ilgili bilgiye sahip ve bizimle paylaşmak istiyor. | Open Subtitles | هذه المرأة عليمة بالتهديد الذي نواجهه الآن وترغب في إعلامنا به. |
Yaptığı tehdidin temiz bir kaydını mı istiyorsun? | Open Subtitles | أتريد الحصول على لقطة واضحة وهي تقوم بالتهديد ؟ |
Ahbap, bizi hep bu tavşanı öldürme tehdidiyle susturuyor ama merak ediyorum... —...acaba gerçekten öldürür mü? | Open Subtitles | تحاول دائماً إسكاتنا بالتهديد بقتل ذلك الأرنب ــ لكن أتسائل إن كانت ستفعل ذلك يوماً ــ ستفعل ذلك يا رجل، ستفعل ذلك |
Şu an için, halkın tehditten haberi bile yok. | Open Subtitles | حتى الان، فإن الشعب ليس لديه أي علم بالتهديد |
Muhtemelen ona tehditkâr bir şekilde yaklaşmıştır. | Open Subtitles | من المحتمل أنه إقترب منه بما تبدو عليه كأسلوب بالتهديد |
Artık bunu hissediyoruz. tehdidi kanımızda hissediyoruz. | Open Subtitles | ونستشعرذلكالآن، نشعر بالتهديد في دِمائُنا. |
Umrumda değil. Artık umrumda değil. Hiçbir şey beni tedirgin etmiyor. | Open Subtitles | لا أهتم، لا أهتم بعد الآن لا أشعر بالتهديد من أي شيء |
Ve onu kendin için bir tehditmiş gibi algıladığına üzgünüm | Open Subtitles | و أنا أسفة لأنك تشعرين بالتهديد لوجودها |