Bu devirde imzadan başka bir şeyi elle yazmak kaldı mı? | Open Subtitles | في هذا العمر لماذا تكتب كل شيء سوى توقيعك باليد ؟ |
Karl Lucas'a 1993'de şu duvarın karşısında elle muamele çekmiştim. | Open Subtitles | أعطيت كارل لوكاس مداعبة باليد عند ذلك الحائط عام 1993 |
912 metrelik tırmanış binlerce El ve ayak hareketi demek, hatırlaması oldukça güç. | TED | يمثل تسلق 3000 قدم الآلاف من الحركات المختلفة باليد والقدم، وهذا كثير لأتذكره. |
Bir elinde ilaç şişesi, diğer eliyle buzdolabını açarken şöyle düşünüyor: | Open Subtitles | تمسك بزجاجة الدواء فى يد و تفتح الثلاجة باليد الأخرى و هى تفكر |
Parayı saat 5:00'da elden teslim etmemizi istiyor. Yarın, 21. rıhtımda. | Open Subtitles | يريد ان يصله المال باليد الخامسة مساء الغد، عند المرفأ 21 |
Böylece, daha sessiz, küçük bir çalışma olan Handheld (elde Taşınan)'e geldik. | TED | فهذا يحضرني إلى مشروع أكثر هدوءاً و أصغر يسمى بـ 'المحمول باليد'. |
Pekala, bana şu an silahını tuttuğun elinle kartı vermeni istiyorum. | Open Subtitles | حسنٌ ، أريدكَ أنّ تسلّمني واحدة، باليد التي على سلاحك الآن. |
Bu bir nevi elle sarılan transistörlü radyolardan Pentium'a geçmemiz gibi. | TED | هذا يشبه عند تغييرنا من أجهزة الراديو الترانزستور ملفوفة باليد إلى البانتيوم. |
Sonra 68 Afro-Amerikan kuruluşu kullanarak şehri baştan aşağı gezerek broşürleri elle dağıttılar. | TED | ومن ثم استعانوا بـ86 منظمة أفريقية أمريكية والتى قامت بالانتشار فى كل المدينة لتوزيع المنشور باليد. |
Dinleme manuel olarak yapılıyor ve kablolar elle bağlanıyordu. | TED | وكانت المراقبات يدوياً وكانت الأسلاك موصولة باليد. |
Ve odanın diğer tarafında, tasarımcılar küçük değişiklikler yapıyor, taslak çizim, elle çizim, bilgisayara aktarma | TED | ونرى في الناحية الاخرى من الغرفة، المصممين يقومون ببعض التعديلات، يعدون رسم اولي باليد ثم يدخلونها للكمبيوتر، |
Personelim yok; hepsi elle yapılan -- bu tür kırık ellerle yapılan şeyler. | TED | ليس لدي موظفين،فكله عمل باليد. هذه الأيدي المتكسرة |
Üç ay sonra, Alexander McQueen'in defilesine çıktım ilk kez, dişbudak ağacından elle yontulmuş bir çift bacakla. | TED | بعد ذلك بثلاثة أشهر, قمت بأول عرض أزياء لي للمصممة أليكسندر مكوين مرتدية أرجل خشبية منحوتة باليد مصنوعة من رماد صلب |
Gaz yağı kalıntıları var, bu El yapımı olduğuna işaret ediyor. | Open Subtitles | وجدتُ آثار الكيروسين عليها مما يعني على بأنها الأرجح مصنوعة باليد |
Gemma, şu dünyada El arkası vuruşta senden iyi kimse yok. | Open Subtitles | جيما , انتي الرقم 1 في الضرب باليد اليمنى في العالم |
55,000 sterlin miktarında parayı taşımak için El arabası gerekirdi. | Open Subtitles | نقل 55,000 جنيه إسترلينى فى فئات صغيرة سيتطلب عربة تدفع باليد |
Gerçek dünyana geri dönüyorsun. Kimse seni eliyle beslemeyecek artık. | Open Subtitles | سوف تعود إلى العالم الحقيقي لن يتم إطعامك باليد بعد الآن |
Özel dedektifleri, çok pahalı avukatlardan, durun ve vazgeçin mektuplarını elden teslim ediyordu. | Open Subtitles | لقد كانَ لديهم محققاً خاصّاً يسلّم مذكّرة التوقيف باليد من محامي مكلف جدّاً. |
Bir tanesi sabit kamera ile diğeri ise elde taşınan kamera ile. | TED | أحدهما من خلال كاميرا ثابتة و الآخر من خلال كاميرا محمولة باليد. |
Diğer elinle yapmak durumunda kalabilirsin. | Open Subtitles | أعتقد أنه يجب عليك أن تفعليها باليد الأخرى. |
Insan elinde 27 kemik oldugunu bildigini biliyorum. Bu biraz zaman alacak. | Open Subtitles | واثق أنكَ تعرف بوجود 27 عظمة باليد البشرية، قد يستغرق هذا فترة. |
Tıbbi incelemeye göre katil sağ elini kullanıyormuş. | Open Subtitles | الطبيب الشرعى يقول ان الطعنة كانت باليد اليمنى للقاتل |
Yazıcı çalışmadığı için indekslemeyi elimle yazdım. - Kan örnekleri? | Open Subtitles | قمت بالترتيب باليد بسبب أنّ الطابعات لا تعمل |
Diğer dördünü yolladım ve bu da sadece elleriyle bir şeyler yapabildi. | Open Subtitles | حسناً، لقد أرسلت الأربعة الآخرون وكل ما حصل عليه هذا هو باليد. |
Ve EBB hafiftir, ki elinizle kaldırabilirsiniz, sağa sola hareket ettirebilirsiniz ve aslına bakılırsa içinde dört kişi uyur. | TED | ورغم أنها خفيفة، خفيفة لدرجة أنه يمكنك رفعها باليد وتحريكها، يمكن أن ينام داخلها 4 أشخاص. |