Ve döteryumu birbirine çarpıştırıyor, ki bu sadece içinde ekstra bir nötronu olan hidrojen. | TED | وهي تصدم الديوتيريوم ببعضه, الذي هو هيدروجين يحوي نيتروناً إضافياً. |
Sol tarafta gördüğünüz yer birbirine bağlanmıştı. | TED | المكان الذي ترونه هنا على الجهة اليسرى كان متصل ببعضه. كان مبني على هذا التنوع. |
Hepsi birbirine yapışmış. Parmak izlerini bozmak istemiyorum. | Open Subtitles | كان ملتصق ببعضه ولا أريد إتلاف أي بصمات قد تكون عليه |
Bak, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve Natasha'nın katilini bulmanın Gerald Lydon'a olanları da açıklayacağını sandığını biliyorum. | Open Subtitles | أنا أعلم أنك اعتقدت أن كل شئ متصل ببعضه والعثور علي قاتل ناتاشا كان من الممكن أن يساعدنا عل فهم ماحدث لجيرالد ليدون |
Her şey birbiriyle bağlantılı. Kelebek etkisi! | Open Subtitles | كل شيء متصل ببعضه ، هذا تأثير الفراشة |
İçinde yaşadığımız kaos fikri bir yanılsama ve aslında her şey düzenli ve birbirine bağlı. | Open Subtitles | ونظرية الفوضى التي نعيشها تؤكد أن كل شيء موجود متصل ببعضه |
Bitkiler bize ihtiyacımız olan kimyasalları sağlar. Her şey birbirine bağlı. | Open Subtitles | النباتات تعطينا المواد الكيميائيه التى نحتاجها كل شئ مرتبط ببعضه |
Ondan uzaklaştığımı sanıyordum, fakat bütün bunlar bir şekilde birbirine bağlı. | Open Subtitles | ظننت بأنه تم إبعادي عنه ولكن كل هذا مرتبط ببعضه بطريقة ما |
Lanet sorun şu ki her şey birbirine girmiş ve dişliler de kırılmış gibi görünüyor. | Open Subtitles | كل شيئ التحم ببعضه و اعتقد ان التروس تكسرت |
Yani, muhteşem bir kale ile başladığımız zaman sonrasında her şeyi birbirine bağlayan bir yeraltı kompleksi yapabiliriz. | Open Subtitles | ثم نبني التركيبة السفلية التي ستربط كل شيء ببعضه البعض |
Temel güçler, bilinçle birleştiriliyorlar. Her şey birbirine bağlı. | Open Subtitles | مبادىء القوى الأربع كانت صحيحة كل شيء مرتبط ببعضه البعض |
İkisi de dövülerek öldürülmüş. Dövülerek öldürülenler birbirine benzeyebilir. | Open Subtitles | كلتاهما ضُربَت، وأحيانًا يبدو الضرب شبيهًا ببعضه |
Tabii. Florida'da her şey birbirine yapışır. | Open Subtitles | بالطبع,انظري,نحن في فلوريدا كل شيء يلتصق ببعضه |
Güneydeki çok yakın, birbirine sıkı sıkıya bağlı bir toplulukla çok özel bir ilişkin var. | Open Subtitles | لديك علاقة حصرية مع حشد مرتبط ومتصل ببعضه جيداً من أسفل الجنوب |
Fırındakiler de birbirine yapıştı. | Open Subtitles | و الحشيش الموجود في الفرن علق ببعضه |
Biliyorsundur, her şey birbiriyle bağlantılı... | Open Subtitles | تعلم ، بسبب أن كل شي متصل ببعضه |
Hepsi birbiriyle bağlantılıydı. | Open Subtitles | كل ذلك كان مرتبطًا ببعضه |
Hepsi birbiriyle bağlantılıydı. | Open Subtitles | كل ذلك كان مرتبطًا ببعضه |
Bu sabah neden o kadar tuhaf davrandığını. Hepsi birbiriyle bağlı. | Open Subtitles | إن كل شيء متصل ببعضه |
Buzullar, porno, zehirli su, mutantlar hepsi birbiriyle bağlantılı. | Open Subtitles | (جيمس هاوليت) هذا اسمه الحقيقي فعلًا! كلٌ متصل ببعضه |