Eğer tırtıl çabuk davranmazsa ya boğulur ya da çenesi birbirine yapışır. | Open Subtitles | وإذا لم يكن اليسروع سريعا سيغرق مباشرة أو ليجد فكّيه ملتصقان ببعضهما |
Okul çevresinde dönen laflara göre Chris Valley ile Chris Hoffman, birbirine yapışıklarmış. | Open Subtitles | ما يشاع فى المدرسه هو أن كريس فالى و كريس هوفمان ملتصقان ببعضهما |
İkisi de derse koşuyorken aslında birbirlerine koşmuş oldular. | TED | كان كلاهما يجريان لغاية اللحاق بالفصل الخاص بهما وجرت الصدفة أن يرتطما ببعضهما البعض |
birbirlerine çok bağlıydılar. | Open Subtitles | في الحقيقة لقد كانا مرتبطتان ببعضهما ارتباطا وثيقا |
Şahsen ben ikisini birbiriyle ilintili olduğuna inanmıyorum. | Open Subtitles | شخصياً، لا أعتقد أنهما مرتبطان ببعضهما البعض |
Şansın var ki çocuklar birbirlerini seviyorlar. | Open Subtitles | من حسن حظك انهما معجبان ببعضهما انا اثير نقطة الحظ ايضا |
Alttaki fotoğrafta gördüğünüz, birbirine yapıştırıcıyla bağlanmış iki istiridye. | TED | وما ترونه في الصورة السفلى هو محارتان تتمسكان ببعضهما. |
Ve dünyayı bambaşka bir şekilde görmeye başladım, tıpkı birbirine bağlı insan çiftleri gibi. | TED | وبدأت أرى العالم بطريقة مختلفة كلياً، مثل زوجين من الناس موصولين ببعضهما البعض. |
Benzi uçmuş dizleri birbirine vurasıya titrek. | Open Subtitles | وجورابه ملوثة لا رباط لها وقد تدلت الى الكعبين شاحب كقميصه ,تتصطدم ركبتاه ببعضهما |
Bir kasırga, yüksek ve alçak basınçlı hava kütlelerinin karşılaşması ve birbirine temas etmesi sonucu oluşur. | Open Subtitles | تحدث العاصفة حينما يلتقي الضغط العالي بالضغط المنخفض ويتكتلا في الهواء ويتصلا ببعضهما البعض |
Bu akşam, heyecanımı bağışlayın birbirine yapışık iki dingil: | Open Subtitles | اللّيلة، وأغفروا لي ابدو متحمس جدا على هذه النقطة بوب والت تينور اثنين من الحثاله ملتصقين ببعضهما |
Fakat dedektif Scalon ile aynı fikirdeyiz.Bu iki insanın birbirine yaptığı bir şey değil. | Open Subtitles | لكنني أتفق مع المحقق سكانلون أن هذين الشخصين لم يفعلا ذلك ببعضهما |
Bu adamlar birbirlerine hiç güvenmiyorlar, bu yüzden tarafsız sürücü bulup, onlara çektirdiler. | Open Subtitles | لكن هذان الرجلين لا يثقان ببعضهما البعض، لذا فقد أتيا بسائقين محايدين... لتحريكهما... |
Ama birbirini gerçekten seven iki kişi gerçekten birbirlerine angaje olacaklarsa evliliğin bu iradeyi yansıtması bir karar olması gerek. | Open Subtitles | لكن أعتقد لكي يحب شخصين حقا بعضهما البعض يجب عليهما الالتزام ببعضهما البعض و يجب أن يكون |
Bence çok hoş. İki insan birbirinden hoşlandığında, başkalarından ziyade birbirlerine yakın olmayı istemeleri bence harika bir şey. | Open Subtitles | وهذا شئ جميل جدا, بل رائع حينما يعجب شخصين ببعضهما البعض |
birbirlerine gerçeğin bir kısmını anlatacak kadar güvenirler. | Open Subtitles | واثقين ببعضهما بعضاً بشكل كاف ليقولا نصف الحقيقة |
Sadece 6 gezegen olmasıyla elde 5 geometrik düzgün şeklin olmasının, birbiriyle bir bağlantısı olduğu sonucuna vardı. | Open Subtitles | لقد اعتقد بأن هذين الرقمين مرتبطان ببعضهما وهو أن السبب فى وجود 6 كواكب فقط هو أنه هناك فقط 5 مضلعات منتظمة |
Yakov ve Malka yıllardır birbirlerini seviyorlar. | Open Subtitles | ياكوف ومالكا مغرمان ببعضهما البعض منذ سنوات. |
Gözleri buluştuğu anda birbirleri için deli oldular. | Open Subtitles | والديّ جُنّوا ببعضهما في اللحظة التي التقت فيها أعينهم |
Bir erkek ve kadını birbirlerinden hoşlanır vaziyette görürsen ya da Birbirilerini hiç de tanımaz halde, bu demekt-- | Open Subtitles | عندما الرجل بإمرأة يُعجبان ببعضهما أو أنهم لا يعرفان بعضهما أبدًا |
Ve iki yarıkürenin birbirleriyle haberleşmesi "corpus collosum" dediğimiz 300 milyon kadar akson lifinden oluşan bir ara bağlantı üzerinden olur. | TED | يتصل النصفين الكرويين ببعضهما البعض عبر الجسم الثفني المصنوع من حوالي 300 مليون ليف محوري |
Bildiğin gibi, iki insan birbirlerinden hoşlanınca genelde birbirleriyle vakit geçirirler. | Open Subtitles | وكما تعلم، عندما يُعجَب شخصان ببعضهما البعض، فهما عادة بحبّذان قضاء الوقت مع بعض. |