Burada, yaşadığım yerden pek uzak olmayan San Francisco'daki Golden Gate Köprüsü'nün bir resmi var. | TED | وهذه صورة لجسر البوابة الذهبية بسان فرانسيسكو، ليس ببعيد عن المكان الذي اعيش فيه |
Snow Dragonu haritalamamızın üstünden fazla geçmeden, Brent oradan çokta uzak olmayan yeni bir mağara keşfetti. | TED | بعد فترة قصيرة من وضع خرائط للتّنين الثلجي، اكتشف برانت كهفا جديدا في مكان ليس ببعيد. |
Ama yakın zaman önce emekli oldum. Şimdi bir aşçılık okuluna gidiyorum. | Open Subtitles | لكننى تقاعدت منذ وقت ليس ببعيد و الآن أذهب إلى مدرسه الطبخ |
Baba kıyının 90 km uzağında balık avlıyordu ama artık kıyığa çok yakın. | Open Subtitles | كان يصطاد السمك على مسافة 50 ميلا عن الشاطىء، لكنه الان ليس ببعيد. |
Kısa bir süre önce, genç bir erkek çocuk kilo kaybı nedeniyle Baltimore'da bir hastaneye getirildi. | TED | في زمن ليس ببعيد ظهر طفل في مشفى بالتيمور، يعاني من نقص الوزن. |
Santa Anna yakınlarda ve ordusunun geri kalan bölümünden ayrı. | Open Subtitles | كلماته تدل على أن سانتا آنا ليس ببعيد و منعزل عن باقى جيشه |
Bu tekniğin geleceğinde ölçümlemeyi yara bandı gibi bir cihaza indirgemek hedefleniyor. Bu o kadar da uzak bir gelecek değil. | TED | المستقبل لهذه الفكرة، يكمن في تحويل هذا إلى مجرد لاصق. و ليس هذا ببعيد المنال. |
Çok uzak olmayan bir gelecekte, yıkık bir dünyada, geçmişi onun peşinde. | Open Subtitles | وفي مستقبل ليس ببعيد من الآن في عالم محطّم .. سقطت ثانية إلى ماضيها |
Çok uzak olmayan bir gelecekte, yıkık bir dünyada, geçmişine yakalandı. | Open Subtitles | وفي مستقبل ليس ببعيد من الآن في عالم محطّم .. سقطت ثانية إلى ماضيها |
Çok uzak olmayan bir gelecekte, yıkık bir dünyada, geçmişi onun peşinde. | Open Subtitles | وفي مستقبل ليس ببعيد من الآن في عالم محطّم .. سقطت ثانية إلى ماضيها |
Çok uzak olmayan bir gelecekte, yıkık bir dünyada, geçmişine yakalandı. | Open Subtitles | وفي مستقبل ليس ببعيد عن الآن في عالم محطّم .. أصبحت مطاردة من قِبل ماضيها |
Bundan çok uzak olmayan bir gelecekte, harap olmuş bir dünyada, geçmişi peşini bırakmadı. | Open Subtitles | وفي مستقبل ليس ببعيد عن الآن في عالم محطّم .. أصبحت مطاردة من قِبل ماضيها |
yakın bir zamanda olan şeylerin suçunu üzerime almaya çalışmıştım. | Open Subtitles | حاولت أخذ اللوم على كل شيء منذ وقت ليس ببعيد |
yakın zamana kadar, spor ayakkabılar bu işlem için doğal kauçuk kullanıldı. | TED | استخدمت الأحذية حتى وقت ليس ببعيد مطاطًا طبيعيًا. |
12 yaşında falandım herhalde babam beni bir uzay sergisine götürdüğünde, buraya yakın, Brüksel'de. | TED | لابد أنني كنت في الثانية عشر حين اصطحبني والدي إلى معرض عن الفضاء، ليس ببعيد عن هنا، بل في بروكسل. |
Ne demezsin! Zaten yakın. Metroya bineriz. | Open Subtitles | ولما لا انه ليس ببعيد , سنعبر النفق هل لديك تذكره ؟ |
Bir adam, bir kadın, Kısa zaman önceye kadar bir adam 100 kadından herhangi biriyle mutlu olur derdim. | Open Subtitles | رجل واحد و امرأة واحدة منذ زمن ليس ببعيد كنت أقول بأن الرجل يمكنه أن يكون سعيداً مع أي واحدة من بين 100 امرأة |
Hey.Kısa bir süre önce... Ben de seni düşünüyordum. Philadelphia'daki Temple Universitesini bıraktım ... | Open Subtitles | منذ وقت ليس ببعيد كنت في كنيسة الجامعة في فيلاديلفيا |
Kısa süre önce, bu çimenlik sığınakta beş yavru doğurdu. | Open Subtitles | ليس ببعيد لقد انجبت حياة جديدة في هذا الجحر المعشوشب إنهم 5 جراء |
Geçitten geçtiler ve hemen yakınlarda, yerde bir tane daha buldular. | Open Subtitles | عبروا البوابة ليجدوا ان هناك واحدة اخري ملقاة علي الارض بمكان ليس ببعيد عن البوابة. |
Bize sevgili Thames Nehri yakınlarında küçük bir ev bulursan ama Londra merkezinden çok uzakta olmasın sağlam, ahşap zemini, çalışman için parlak ışığı olursa kira kontratını imzalarım. | Open Subtitles | ستجد منزلاً لنا سوياً بالقرب من نهر التايمز و ليس ببعيد من مدينة لندن يكون ذا أرضية خشبية |
Aslanlar da uzakta olmadıklarını biliyor. | Open Subtitles | ويبدو أن الأسود تعلم أنهم ليسو ببعيد |
Bu sabah erken saatlerde buranın çok yakınlarında hırsızın biri, saygıdeğer amcamın tapınağına girip bunları çalmaya kalkıştığı için. | Open Subtitles | لإنه في وقت مبكر هذا الصباح وليس ببعيد عن هنا اقتحم لص أكثر معابد عمي توقيراً وحاول سرقة هذه |
Tanımadığımız organizmaların keşfinin bizleri dehşete düşürdüğü dönemler vardı, çok uzun zaman önce değildi bu. | TED | كان هناك زمن ليس ببعيد كان فيها اكتشاف كائنات غير معروفة شيء يثير الرعب فينا. |