Düşünsene, sadece bir dakika önce yanında durmuş, siyah düğmelerine bakıyordum. | Open Subtitles | تخيل فقط، منذ دقيقة مضت وقفت بجانبه ونظرت إلى أزراره السوداء. |
Belki yanında şu yağ sızdıran eski tır döküntüsü de yarışır,ha? | Open Subtitles | ربما يريد أن يسابق الشاحنات المتسربة شاحنة نقل الوقود القديمة بجانبه |
- Benimle konuşmuş olsaydı onun yanında kendimden geçmiş olurdum, sizin yanınızda duramazdım. | Open Subtitles | ــ لو تحدّث معي لكنتُ فقدتُ الوعي بجانبه و لا أقف هُنا معك |
Buradakine de. Bu babam ama yanındaki kişi resimden kesilmiş. | Open Subtitles | هذا ابي ولكن الشخص بجانبه قد تم قصه من الصورة |
Yani hepimiz onun yanından geçtik de, adamı gören oydu. | Open Subtitles | اعني ، لقد مررنا جميعاً بجانبه ، ولكنها هي لاحظته |
O kanlı avukatı yanında yokken daha çok şey öğrenebiliriz. | Open Subtitles | سنحصل على المزيد منه بدون تواجد ذلك المحامي اللعين بجانبه |
Bu çalışmanın detaylarına baktığınızda, sol üst köşedeki adamın, yanında oturan kadının, babası olduğunu görebilirsiniz. | TED | لذا عندما تنظرون إلى تفاصيل هذا العمل، سترون أن الرجل الذي في أعلى الجهة اليسرى هو والد المرأة الجالسة بجانبه. |
Mitinglerinin çoğunda Ona katılırdım. Bu fotoğrafta hemen yanında beni görebilirsiniz. | TED | كنت معتاداً على الإنضمام إليه في حملاته الإنتخابية يمكنكم رؤيتي هنا بجانبه |
Aslında öğrendiğim şey şuydu; insanların bilgeliğini görmek ve onların yanında olmak için, insanları sevmenize gerek yoktur. | TED | تعلمتُ أنه لا ينبغي عليكم حب شخص ما فعلًا لفهم حكمته، وبالتأكيد لا يجب محبة شخص لتقفوا بجانبه. |
Ürün elemanı aklına gelen bir fikri hemen yanında oturan mühendisle paylaşabilir. | TED | إذا كان لدى الشخص المُنتج فكرة، فيمكنه إثارتها للحصول على بيانات من المهندس الذي يجلس بجانبه. |
Ona sıkıca tutunup yanında kalacağım. | Open Subtitles | أنا أخطّط بأن أمسك بهِ جيداً و أبقى بجانبه |
Yeşilliklerin karşısında avlusu ve balkonu olan, bahçeli büyük ve gri, tahta bir ev vardı ve hemen yanında eski at arabalarının sıralandığı bir ahır vardı. | Open Subtitles | عبر الحقول الخضراء كان هناك منزل خشبى كبير ورمادى به رواق ونوافذ وشرفة بجانبه إسطبل مميز الشكل بداخلة عربات قديمة |
Onun yanında küçücük olmak istiyorum ve bu güzel bir his. | Open Subtitles | أحبّ أن أشعر أنّي صغيرة بجانبه, ذلك يشعرني بالارتياح. |
Umarım yarın sabah gözünü açtığında yanında biri olur ve Ona artık bacak arasında hiç bir şeyin kalmadığını söyler. | Open Subtitles | اتمنى ان يكون احد بجانبه صباح الغد عند استفاقته لاخباره انه لم يعد يوجد شيئ بين فخذيه |
Sen yanında kalıp solunu koruyacaksın. | Open Subtitles | وأنت ستكون بجانبه تحمى قواته الغربية فهمت |
Sonuç olarak, bir Spartalının gücü hemen yanındaki savaşçıdan gelir. | Open Subtitles | في النهاية، قوة السبراطي الحقيقية هي عندما يكون المحارب بجانبه. |
Yapacağın tek iş masanın arkasına geçmek orada çalgı çalmak ve her geçen dakika yanındaki adamları gözetleyip tedirgin olacaksın. | Open Subtitles | عندما يكون عملك الوحيد هو التخفي تحت الطاولة أو حفلة عمل حيث تقلق كلّ دقيقة بشأن الرجل الذي تتعرق بجانبه |
Ancak böyle bir şey olmayacağı için insanlar ruh eşiyle karşılaşsa bile muhtemelen yanından geçip gidecek. | Open Subtitles | ولكن مستحيل وجود شيء كهذا، لذا إذا قابلت رفيق روحي في مكان ما سوف أمُـرّ بجانبه فقط |
Kırmızı mürekkepli bir çizgi var, ve bir tarafında 'soldan 3.37' yazılmış. | Open Subtitles | يوجد صليب بالحبر الاحمر بجانبه كتب 3.37 من الشمال |
Köpekbalığı bir ceset bulup saldırıyor ve sonra onunla birlikte karaya sürükleniyor. | Open Subtitles | أن سمكة قرش بمهاجمة جثة هامدة، ثم يغسل حتى البرية الحق بجانبه. |
Ya da ormanda veya yollardaki donmuş karlar üzerinde... onunla omuz omuza çarpışmışlardı. | Open Subtitles | أو شخص الذين قاتلوا بجانبه في الغابة أو المجمدة اجتاحت الثلوج على الطرق. |
Bu arabalardan biri, anahtarları kontağında hazır bekliyor ve yan koltukta izlenemeyen bir cep telefonu duruyor. | Open Subtitles | احدى هذه السيارات فيها مفتاح التشغيل مع خليوي قابل للاتلاف بجانبه وبذلك تشغل السيارة و التلفون معا |
Takım lideri konuşuyor. Hedefi görüyorum. Beklemede kalın. | Open Subtitles | قائد الفريق يتحدث أنا أرصد الهدف وأقف بجانبه |
İşte onun yanına oturuyor olacaksınız! | Open Subtitles | هذا من ستجلس بجانبه لذا, إستمع لي, وإستمع جيداً |
Ayın sağ tarafına bakın. Bugsy'ye benziyor. | Open Subtitles | أنظروا بجانب القمر بجانبه تماماً , يبدو مثل بغزي تماماً |
Onu sevdiğim için yanındayım, ihtiyacım olduğu için değil. | Open Subtitles | أنا بجانبه لانني أحبه أنا لست معه لأنني بحاجته |
Ama burada bir sorun var. E-posta sunucuları şifreleme anahtarlarını da tutuyor. Yani, hemen yanı başında anahtarı olan büyük bir kilidiniz var. | TED | ولكن توجد مشكلة مع هذا. و هي أن خادم البريد الإلكتروني لديه مفتاح التشفير. بالتالي يوجد قفل ضخم بجانبه المفتاح. |