Bu, elinde ölüm havuzu olan herkesin bir şansı olabileceği anlamına geliyor. | Open Subtitles | هذا يعني أنّ أيّ شخص بحوزته قائمة الإغتيالات يمكنه أن يجرّب حظه. |
elinde buradakilerden .44'lük bir kovan var. | Open Subtitles | بحوزته طلقة من عيار 44 ذاتية الإطلاق صُنعتهنا. |
Günlüğün onda olduğunu farz etsek bile, onu bulmuş, ona ait değilmiş. | Open Subtitles | تخيلي أن المفكرة كانت بحوزته لكنه عثر عليها، وأنها لم تكن له |
Tabii ki hayır. onda değilmiş. | Open Subtitles | بالطبع لا بجانب أنه يقول أنها ليست بحوزته |
- Nasıl taradın? Orjinallerine sahip olan adamı tanıyorum. Şimdi sus. | Open Subtitles | أعرف الشخص الذي بحوزته الأصول، الآن اسكتي. |
Hırsızların birinin üzerinde 814$ birinin 230$, birinin 215$ ve diğerinin üzerinde de 234$ bulunmuş. | Open Subtitles | أحد اللصوص كان بحوزته 814 دولارا و الثاني 230 دولارا و الثالث 215 دولارا و الرابع كان بحوزته 234 دولارا |
- Silahı aldı ama size ateş etmedi mi? - Hayır, efendim? | Open Subtitles | ـ كان بحوزته مُسدس ولم يطلق النار عليكم؟ |
Çocukken hep Boston Blackie filmlerini yayınlarlardı ve onun yanında da hep bir kadın olurdu. | Open Subtitles | عندما كُنت طفلًا كُنت معجبة بأفلام باوستن بلاكي وكان دائمًا بحوزته فتاة |
Bu adamı daha yakından incelemek istiyorum. Eşyaları arasında bu vardı. | Open Subtitles | أود أن ألقي نظرة فاحصة على هذا الرجل كانت بحوزته هذه |
Gücümün doruğuna ulaşmak üzereyim ama çocuk hâlâ topluyor ve elinde üç İşaret var. | Open Subtitles | قوّتي ستبلغ ذروتها قريباً ومازال الولد يجمع العلامات والآن بحوزته ثلاثة |
Yakalanmaktan kurtuldu ama elinde bulundurduğu nükleer Silahı ele geçirdik. | Open Subtitles | لقد تجنب الأسر , لكننا تمكنا من إسترجاع سلاح نووي بحوزته |
Pekala, bunu söyleyeceğini tahmin etmişti o yüzden sana BMW'nun camına tuğla attığın güvenlik kayıtlarının elinde olduğunu söylememi istedi. | Open Subtitles | لست مهتم انتظر ردك هذا لذا كلفني بإخبارك أن بحوزته شريطاً يُظهرك |
Hem sigortadan parasını alıyor, hem de elmaslar hala elinde... | Open Subtitles | فهو يحصل على مبلغ التأمين بجانب أن الماساته لا تزال بحوزته |
Tanrıların Kılıcı çocuğun elinde ve insanlar yardımına koşuyor. Ona beş gün mühlet vermiştim. | Open Subtitles | الفتى بحوزته السيّف و الناس يحتشدون للاستماع لكلمته أمهلته خمس فجور |
Kitabımı bulduysa çantamı da buldu demektir. Çantam ondaysa, spreyler de onda. | Open Subtitles | إذا كان كتابي بحوزته فأمتعتي كذلك، ولديه العبوات |
Size söylüyorum çocuğu gördüm, o şeyin onda olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | أنا اخبرك ، لقد رأيت الفتى هو يقول أنه ليس بحوزته |
Bir arkadaşımdan. Ama benimle dereye gelmelisin, çünkü biletler hala onda. | Open Subtitles | صديق ليّ ، يجب أن تـُقابليني عند ضفة النهر لأنّ عليّ أن أذهب لأحضرهم لأنهم لا يزالون بحوزته |
Hayır, onda olamaz. | Open Subtitles | لا, لا يمكن أن تكون بحوزته , أنها بامستودع |
Bilgiye sahip adamı öldürdünüz. | Open Subtitles | قد قتلت الرجل الذي كانت بحوزته المعلومات. |
Bir anda Stephen'ın patronu olan adam aynı zamanda rehin bıraktığın Baylin'in yüzüğüne de sahip. | Open Subtitles | الرجل الذي يكون رئيس ستيفين والذي حدث بحوزته الخاتم خاتم بايلين الذي رهنته |
üzerinde silah ve uyuşturucu olduğu için şimdi hapiste | Open Subtitles | و بما أنه كَانَ بحوزته بندقية ومخدّرات، هو الذي دخل السجنِ. |
Saldırgan iki kişiyi rehin aldı. Küçük bir kız ve İspanyol kökenli bir kadın. | Open Subtitles | مطلق النّار بحوزته رهينتان؛ فتاة صغيرة وامرأة لاتينية |
yanında herhâlde Silahı ve susturucusu vardı. | Open Subtitles | لابد أن المسدس كان بحوزته حينها، وكاتم للصوت |
Sekiz çalıntı arabası vardı. | Open Subtitles | كان بحوزته ثمانية من العجلات المثيرة جدا |
Steve Bogart'ı öldürdün çünkü Bernard'ın boyama kaydı ondaydı. | Open Subtitles | قتلت " ستيف " لأنه كان بحوزته تصويراً للحدث |
Nefsi müdafa. -Bir Silahı olması gerekmez mi? | Open Subtitles | أليس يجب أن يكون بحوزته مسدس، سكين أو ما شابة؟ |