Bu hiç de adil değil, sırf onun yüzünden vaktimi... buna devam edemeyeceğim. | Open Subtitles | أتعلم ليس عادلاً أن لا أتمكن بسببه قضاء الوقت.. من الصعب إكمال هذا |
SD'nin başkanı. Direnişteki pek çok insan, onun yüzünden öldü. | Open Subtitles | رئيس الـ اس دي, بسببه قتل الكثير من رجال المقاومة |
Onun yüzünden boşanacağını öğrendi ve onu caydırmaya çalışırken bayıldı. | Open Subtitles | لقد إكتشف أنك ستتطلقين بسببه وإنهار بينما كان يحاول نصحه |
Onun sayesinde herhangi alçak bir komünist hayatta kaldı mı? | Open Subtitles | أمــات عدد أقل من الشيوعيين القذرين بسببه ؟ |
Bu yüzden sonradan pişman olmayacağın en iyi kararı ver. | Open Subtitles | لذا اختر لنفسك أيّ الاختيارَين ستندم بسببه أقلّ من الآخر |
Basit bir soygun olması gerekiyordu her şey onun yüzünden ters gitti. | Open Subtitles | كان من المفترض ان تكون عملية سرقة بسيطة, وفسد الأمر كله بسببه. |
Ama şimdilik onun yüzünden mahvolduğunuzu görmek istemeyecek kadar sizi önemsiyorum. | Open Subtitles | لكن الآن , أنا أهتم بك جدًا لأراك تفسدي حياتك بسببه |
Bu dünya çapında en önde gelen engeldir, ve bunun yüzünden her gün insanlar ölür. | TED | إنه أكثر إعاقة شيوعاً في العالم، و يموت الناس بسببه كل يوم. |
Biz bu gibi anları vahşice seversek, sonra belki iyi yaşamayı öğrenebiliriz -- ölüme karşın değil, ama onun yüzünden. | TED | لو نحب مثل هذه اللحظات , بضراوة لربما نستطيع أن نعيش بشكل جيد ليس حقداً على الموت ولكن بسببه |
Onun yüzünden, okuldan ayrılmam için iki hafta süre verdiler. | Open Subtitles | أعطوني إجازةَ إسبوعين مِنْ المدرسةِ بسببه |
Bütün olanlar onun yüzünden. Bu hırsızları o gönderdi. | Open Subtitles | كل هذا بسببه انه يرسل لنا كل هؤلاء اللصوص |
Onun yüzünden bilgiyi Dixon aldı. | Open Subtitles | لم أنجح.بسببه, ديكسون حصل على المعلومات. |
Tamam, ama onun yüzünden bütün hafta çifte vardiya yapmak zorunda kalacağız. | Open Subtitles | حسناً .. لكن لدينا ورديتان في عطلة الإسبوع بسببه |
Diyorlar ki, sponsorlar üniforma ve aletleri onun yüzünden veriyorlar. | Open Subtitles | الشائعات تقول أنهم بسببه حصلوا على رعاية مادية لشراء المعدات والملابس |
Onun sayesinde topa nasıl vurduğumu bir görseniz. | Open Subtitles | أنا أقول لك, لا أستطيع أن أصدق الطريقة التي أضرب بها الكرة الآن بسببه |
Ama şunu biliyorum ki; onun sayesinde, artık polis olmaktan utanmıyorum. | Open Subtitles | لكني أعرف أني بسببه لم أعد خجلة من كوني شرطية بعد الآن |
Seyirciler arasında oturan üç kişiden birine bir çeşit kanser teşhisi konulacak; dört kişiden biriyse bu yüzden ölecek. | TED | واحد من كل 3 أشخاص من الحاضرين هنا سيشخص لديه نوع من أنواع السرطان، وواحد من أصل 4 سيتوفى بسببه. |
Ben istemedim ama bu yüzden dışlandım. | TED | لم أطلب الحصول عليه وبالرغم من ذلك تم إبعادي بسببه |
Yaptığını sana itiraf etmesinin sebebi, bundan çok pişmanlık duymasıydı. | Open Subtitles | هو فقط اعترف بما قام به لأنه كان ممزقا بسببه |
Sadece dikkatinizi dağıtırdı. Hatta belki de ölümünüze sebep olurdu. | Open Subtitles | فكما تعلمين، لكان هذا سيشتِّت انتباهكِ أو قد تموتين بسببه |
Küçük bozuk herif. bütün bunlar onun suçu! | Open Subtitles | هذا تعطيل غبى صغيرِ كل هذا بسببه |
Ya evli oluyorlar ya da çok iyi bir sebepten dolayı evlenmemiş oluyorlar. | Open Subtitles | إنهم إمّا متزوجون أو أن لديهم سبب جيد جداً لا يريدون الزواج بسببه |
Onunla hiç karşılaşmadım; ama Queimada'ya Onun için geldim. | Open Subtitles | لم اقابله, ولكن بسببه انا اتيت الى كيمادا |
Bana üzgünce bakar ve kendi hatası olduğunu söyler. | Open Subtitles | فيبدو حزينا و يقول أن هذا بسببه |