Bu taktikler Baş Vekil'iniz bile bu savaşa karşıyken çok iğrenç. | Open Subtitles | أمر بغيض جداً حتى نائبك ذاته ضد هذه الحرب وهذه التكتيكات |
Söyledin bile. Sıkıcı ve iğrenç olduğumu söyledin. | Open Subtitles | هيا لقد أخبرتني بهذا لتوك أنني ممل و بغيض |
Ben asla iş eğlenceli, ev berbat demiyorum. | Open Subtitles | الفرق أنني لا أقول أبدا أن العمل مرح بينما المنزل بغيض |
Hayır, zamanı cenazelerle ölçmemiz korkunç. Aynı mezarlık görevlileri gibi. | Open Subtitles | لا، بل بغيض أنّ نحسـب الوقـت بالجنازة مثل متعهّدو دفن الموتى |
nefret ettiğin bir yaratıkla karanlık bir köşede buluşmuş, eski çirkin günleri dinliyorsun çünkü gayet iyisin. | Open Subtitles | علقت مع مخلوق بغيض جعلك تفتشين في الماضي وتقولين بأنك بخير |
Bu görüşe göre, Machiavelli zor bir gerçeği anlayan ilk kişiydi: Politik istikrarın daha iyi olması, tatsız taktiklere ulaşmak için ne gerekiyorsa buna değer. | TED | وفقًا لهذا الرأي، كان مكيافيلي أول من يفهم حقيقة صعبة: أكبر نفع من الاستقرار السياسي يستحق أي تكتيك بغيض يلزم لتحقيقه. |
Yani ahlaksızca ya da tatsız ya da şahsınıza normalde itici gelen bir şey yaptınız mı, ya da yapmanız istendi mi? | Open Subtitles | هل فعلت ؟ أو طلبوا منك عمل أى شئ فاسق أو سئ أو بغيض إلى نفسك ؟ |
Tamam. Yeter iğrenç adam! Sandığın gibi değil. | Open Subtitles | حسناً , يكفي , أيها عقل بغيض إنه ليس كما تعتقد |
Bu kadar iğrenç olmasıyla ne ilgisi var? | Open Subtitles | ما الذي يَجِبُ أَنْ يَعمَلُ مَع شخص بغيض مثله؟ |
Bu kadar çok sayıda üremelerine izin verilmiş olması iğrenç. | Open Subtitles | إنه لشئ بغيض أن سُمِح لهم للتوالد إلى مثل هذه الأعدادِ |
İğrenç, kinci, huysuz aptal ihtiyarın tekisin ve lanet olası sokakta yaşamadığın için şanslısın! | Open Subtitles | أنت بغيض , أحمق كبير السن وحقود وانت محظوظاً انك لم تُطرد وتعيش بالشارع |
Howard Wolowitz'in de bulunduğu bir çift randevuda en iğrenç insan olduktan sonra bunları mı diyorsun? | Open Subtitles | بعد أن تصرفت كشخص بغيض في موعد مزدوج ضم هاوارد وولوتز؟ |
Bazen ihtiyaçlarının karşılanması için berbat bir ortak seçmeye ihtiyacın olur. | Open Subtitles | أحيانًا لكي تنال مرادك، عليك باختيار شريكٍ بغيض. |
berbat dişleriyle eziğin teki aslında, ama haklı. | Open Subtitles | أنها في الواقع شخص بغيض مع أسنان رهيبة لكنها على حق |
Oh, tüm bunlar korkunç. Dikkatini dağıtmaya ihtiyacın var tatlım. | Open Subtitles | هذا الأمر برمته بغيض جداً تحتاجين ما يلهيك |
Ne kadar korkunç biri olduğunu bildiğimi her sanışımda daha kötü bir şey öğreniyorum. | Open Subtitles | كل مره اعتقد اننى اعرف كم انت بغيض, اعرف ما هو اسوأ. |
Bazen çok çirkin oluyorsun, biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعلم , انك تكون بغيض جدا فى بعض الاحيان هل تعلم ذلك ؟ |
Bende itici bir şey olsa bana söylerdin, değil mi? | Open Subtitles | لو كان هناك شئ ما بغيض فى كنتى ستخبرينى ، أليس كذلك ؟ |
Doğru olmasına gerek yok. nefret dolu olması gerekiyor sadece. | Open Subtitles | انه لايعني ان تكون دقيق انه يعني ان تكون بغيض |
Evet, pis bir İngiliz tanıdık. Paranı getirdim. | Open Subtitles | نعم، نسيب إنجليزي بغيض حسناً، لقد أحضرت إليك اموالك |
Eğer yetki bende olsaydı hepsi Rusya'ya veya başka nahoş yerlere geri yollanmıştı. | Open Subtitles | لو أنّ القرار بيدي لأعدتهم جميعًا إلى روسيا روبرت تايلور ممثل أو مكان آخر بغيض |
Tüm Canavar Korumaları yemek bölgesine geliniz. | Open Subtitles | جميع الحراس بغيض الرجاء إرسال تقرير إلى منطقة لتناول الطعام. |
Bazen cidden sevimsiz olabiliyor ama sonra çok tatlı oluyor, sonra yine sevimsizleşiyor. | Open Subtitles | وأحياناً يكون بغيض جداً ثم يصبح لطيف ثم يعود للبغضاء ثانيةً |
Birtane her parti için antipatik zor. Çeliskili harmoni kitabin arkasinda. | Open Subtitles | مجموعة لكل إيقاع طباقيَ بغيض و صعب في آخر النوتة. |