bağlantı var, heyecan verici, ama nereye gittiğini bilmiyorum. | Open Subtitles | يوجد ترابط بيننا شئ جميل ولكن لا اعرف ما الذى سيحدث؟ |
Bu ikisi arasında bir bağlantı olduğunu düşünmüyor musun? | Open Subtitles | ألا تعتقديـن أن هنالك أي ترابط بين هذين الأمرين؟ |
Bu kardeşçe bağ onları bir aile gibi yapıyor. | TED | ترابط الأخ أو الأخت الذي يجعلهم كعائلة. |
Ateşte yürümekle müdürlük arasında bir bağ kuramadım. | Open Subtitles | أنا فقط, لا أرى أي ترابط بين المشي عبر النار والإدارة |
Bu, internet bağlantısına çeşitli ağların birbirine nasıl bağlandığına bakan bir program tarafından üretildi. | TED | وقد تم إنشاء ذلك بواسطة برنامج يراقب ارتباطية الإنترنت، وكيفية ترابط مختلف الشبكات فيما بينها. |
O bacak ve iki yıl önce kalp krizinden ölen denizcinin birbiriyle bağlantısı olduğunu düşünüyorsun. | Open Subtitles | حسنا انت تعتقد ان هناك ترابط ما بين قضية القدم والجندي الذي توفي بالسكتة |
Bir hafta önce üç vakanın bağlantılı olabileceğiyle ilgili bir küçük haber yapmıştık. | Open Subtitles | نشرنا مقالا قصيرا منذ أسبوع حول إحتمالية وجود ترابط بين ثلاث حالات في المدينة |
Karakterler arasında oldukça fazla bağlantı var. DL: | Open Subtitles | يوجد ترابط كبير بين الشخصيات نكتشفه مع مرور الوقت |
Aralarında bir bağlantı olduğuna eminim, ama daha tüm gerçekleri bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا متأكِدة أنه يوجد ترابط ولكننا لا نملك الحقائق |
Kurbanlar arasında belli bir bağlantı yok. | Open Subtitles | ليس هناك ترابط واضح بين الضحايا حتى الآن |
Cinayetler arasında bir bağlantı olduğunu fark ettim ve teşkilatımız içerisinde arkadaşlarla konuyu tartıştık. | Open Subtitles | أنـا من إكتشف وجود ترابط بين الجرائم، ثم ناقشت الـأمر مع الضباط الـأخرين. |
Onu ziyaret ettim çünkü o da ben de aktörüz. Onunla bir bağlantı kurduk çünkü basının dikkatini çekmek için böyle bir atraksiyona ihtiyacımız vardı, medyayı da bu işe dahil etmeliydik. | TED | اردت أن اراه لأنه ممثل وأنا ممثل كان يوجد بيننا ترابط لاننا كنا محتاجين للوصول الى الصحافة. كنا بحاجة لجذبهم كنا بحاجة لمشاركة وسائل الاعلام |
Bu yüzden aralarında bir bağlantı olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | لذا اعتقد بانه يوجد ترابط من نوع ما |
İlk tanıştığımızda aramızda bir bağ, bir kıvılcım oldu. | Open Subtitles | عندما التقينا أول مرة أحسست بوجود ترابط بيننا كالبريق بيننا |
İki öğrenci bağ kurmuşsa, ortak bir zemin bulmuşlardır. | Open Subtitles | إن ترابط طالبين، هذا بسبب أنّهم وجدوا أرضاً مشتركه |
Biliyorum bu korkunç, eminim fakat ben sadece onunla bir bağ kurduğumu hissedemiyorum. | Open Subtitles | أعلم ان هذا فظيع, فعلاً, ولكنني فقط.. لا أشعر بأي ترابط بها |
Kaliteli baba-kız bağ kurma zamanı. | Open Subtitles | وقت من أجل ترابط الوالد مع إبنته |
Ekosistemin farklı kısımlarının birbirine nasıl bağlı olduğuyla ilgilenirler ve yaşamı devam ettiren de bu denge, bu hayat ağacıdır. | TED | ويدققون في كيفية ترابط أجزاء النظام البيئي ككل، وهذا التوازن حقيقةً وشبكة الحياة هما ما يجعل الحياة تستمر. |
Gördüğümüz şey, hayvan-insan ara yüzünün birbirine daha da yakınlaşması. | TED | وما نراه لذلك هو أن ترابط الحيوانات والبشر معًا أصبح قريبًا وأقرب. |
Metaforlar bu parçaların nasıl birbirine uyduğunu göstermede önemli bir rol oynayabilir, çünkü dinleyicinin hâlihazırda anladığı fikre dayanarak modelin arzulanan şeklini ortaya koyarlar. | TED | يمكن للإستعارات أن تكون أداة فعالة لإيضاح كيفية ترابط أجزاء الحديث سوياً، حيث تساعد في فهم الشكل المطلوب من النمط بناءا على فكرة مفهومة سابقا لدى المستمعين. |
Ama artık geriye pedal çeviriyoruz, çünkü bu sulu yerler hakkında daha fazlasını öğrendikçe, türler arası ilişkiler ile habitatların, su havzalarının ve uçuş yollarının bağlantısı hakkında daha fazla sır açığa çıkarmaya başlıyoruz. | TED | لكن الآن نحن نتراجع عن هذا الانطباع، لانه كلما تعلمنا المزيد عن هذه المناطق الطبيعية الرطبة، كلما بدأنا نكتشف أسرار العلاقات بين الكائنات ومدى ترابط متساكنها ومستجمع المياه ومسارات طيران الطيور. |
bağlantılı olabilir mi? Sen ne dersin? | Open Subtitles | لابد ان هناك ترابط هل تعتقد هذا ؟ |
Bekle bir dakika. Gördüğüm her şey birbiriyle bağlantılıydı. | Open Subtitles | لحظة ، كل تلك الأشياء التي رأيتها ، بينها ترابط |