Koku var, ama düşündüğünüz kadar yaygın değil, ve kokunun gerçekten kötü olduğu günlerde, oldukça hızlı bir şekilde alışıyorsunuz. | TED | إنّها موجودة و لكنها ليست بالسوء الذي تعتقدونه، في بعض الأيام عندما تسوء الأمور فعلا، تستطيع التاقلم مع الأمر بسرعة. |
Olaylar kötü gittiğinden, kız kardeşim geçen ay, bana bakmak için istifa etti. | Open Subtitles | وكان على أختي أن تترك عملها الشهر الماضي لتعتني بي عندما تسوء حالتي |
İşler kötüye giderse, şehrin ilk eşcinsel belediye başkanı gelip işi düzeltmeye çalışacak. | Open Subtitles | وعندما تسوء الأمور وأول مراقب شاذ للمدينة سوف يظهر ويلعب دور صانع السلام |
Seninle her konuştuğumuzda, işlerin daha da kötüye gittiğinin fakındayım. | Open Subtitles | اعرف انني في كل مرة احدثك فيها الامور تسوء أكثر |
İyileştireceğini söylemiştiniz, ama o her gün daha da kötüleşiyor. | Open Subtitles | قلت بأنها ستجعلها أحسن لكن صحتها تسوء يوماً بعد يوم |
- ...ve bazen daha da kötüsü olabilir. - Aynen öyle. | Open Subtitles | .و بشكل خاص , يمكن أن تسوء مع مرور الوقت بالضبط. |
Bunu daha da kötü olmadan durdurmanın bir tek yolu var. | Open Subtitles | توجد وسيلة واحدة فقط لإيقاف هذا قبل أن تسوء الأمور أكثر |
Lider olarak ilk görevim nasıl bu kadar kötü gidebilir? | Open Subtitles | كبف يمكن لمهمتى الاولى كقائد ان تسوء الى هذا الحد |
Biliyor musun bu sefer gerçekten işler daha kötü olamaz diyeceğim. | Open Subtitles | ، أتعلم . سأقول لايمكن أن تسوء الأمور أكثر من ذلك |
Bizim küçük uyurgezerin daha kötü duruma gelmesini sağlayan şeyi düşünebilirsiniz. | Open Subtitles | قد تظنون أن الأمور لن تسوء أكثر من هذا لحالمتنا الصغيرة |
İşleri daha kötü hale getirme. Korra'yı nerede tuttuğunu söyle. | Open Subtitles | لا تجعل الأمور تسوء لنفسك . أخبرنا أين تخفى كورا |
- Pekâlâ. Bazen durum kötüye gitmeden önce uzaklaşman gerekir, anlıyorsun değil mi? | Open Subtitles | بعض الأحيان عليك الإبتعاد عن حالة ما قبل أن تسوء ، أتفهم قصدي؟ |
Öte yandan, işleri kötüye değil sadece iyiye gidebilir. | Open Subtitles | من ناحية أخرى لا يمكن للحياة أن تسوء في وجهه أكثر لا يمكن إلا أن تتحسن |
Her geçen dakika durum daha kötüleşiyor gibi. | Open Subtitles | فقط لإعطائكم فكرة عن الحالة التى تسوء مع كل دقيقة |
O zaman ölüyor çünkü menenjit tedavisi işe yaramıyor. kötüleşiyor. | Open Subtitles | حسناً، إنها تموت إذاً، لأن علاج التهاب السحايا لا يساعدها حالتها تسوء |
Buradayken durumu iyiye gitmeliydi. Onunkiler daha da kötüleşiyor. | Open Subtitles | يفترض أن تتحسن أعراضه ببقائه هنا لكنها تسوء |
Ama en azından daha kötüsü olamaz. | Open Subtitles | ,لكن على الأقل لا يمكن للأمور أن تسوء أكثر |
Ne derler bilirsin işler yoluna oturmadan önce daima sarpa sarar. | Open Subtitles | أنت تعلمي كيف يقولها الأشياء سوف تسوء قبل أن تتحسن ؟ |
Ne zaman ters bir şey olsa o yanımızda değildi. | Open Subtitles | انا أخبرك أنه لم يكن بالجوار عندما كانت تسوء الأمور |
Gözlerim son zamanlarda iyice kötüleşti. | Open Subtitles | حالة عيني تسوء أكثر فأكثر مؤخرا |
- Semptomlar gittikçe kötüleşecek. Kontrol edemeyeceksin. | Open Subtitles | سوف تسوء الأعراض أكثر فأكثر، ولن تصير قادراً على السيطرة عليها. |
Bu çirkinleşebilir. Anne, senden gitmeni rica edicem. | Open Subtitles | قد تسوء الأمور أمى, سأضطر أن أطلب منكِ المغادرة |
Olayı yumuşatmak yerine panikledim ve berbat ettim. | Open Subtitles | عندما بدأت الأمور تسوء بدلاً من إصلاحها ارتعبت وجعلتها أسوء |
Gözlerim son zamanlarda iyice kötüleşmeye başladı. | Open Subtitles | حالة عيني تسوء أكثر فأكثر مؤخرا |
Yine de, işler daha da kötüleşmeden önce onu durdurmanın bir yolunu bulmalısınız. | Open Subtitles | و مازال، عليكِ إيقافه قبل أن تسوء الأمور |
Ve işler istendiği gibi gitmezse elin daha da kötüleşebilir. | Open Subtitles | وإذا لم يمض الأمر كما نأمل, فقد تسوء يدك |