| Yüzyıllardır yalnız kast içi evlilikler nedeniyle, bu mutasyon başka hemen hemen hiç kimsede yokken neredeyse tüm Vaysiyalarca taşınıyor. | Open Subtitles | بسبب الزواج من داخل الطائفة على مدى قرون فإن هذه الطفرة يحملها تقريباً كل أفراد الفايسيا و لا أحد غيرهم |
| neredeyse tüm beyazlar, tüm işleri yürüten Nazilere katılır. | Open Subtitles | تقريباً كل البيض يتبعون الأخوة الآرية الذين يديرون العرض |
| hemen hemen her yıl bu korkunç toprak kaymalarını yaşıyoruz. | TED | تقريباً كل عام لدينا هذه الانزلاقات الارضية والتي تعتبر مرعبة |
| İlk gün yardımcım Emine ve ben stüdyomuzu ziyaret eden hemen hemen her kadın ile beraber ağladık. | TED | في اليوم الأول، بكيت أنا ومساعدتي إيمان مع تقريباً كل النساء اللاتي زرن الأستوديو خاصتنا. |
| Güney yarım küredeki neredeyse her ülkede bir kasaba büyüklüğünde gecekondular var. | TED | تقريباً كل مدينة بالنصف الجنوبي من العالم تمتلك أحياء فقيرة بحجم مقاطعة. |
| İnsan iletişimi neredeyse her yönden değişikliğe uğradı ve elbette bu durum, sahtekârlık üzerinde etkili oldu. | TED | أنه جنون. تقريباً كل نواحي التواصل الإنساني قد تغيرت, وطبعاً كان لذلك أثرفي الخداع. |
| Nerdeyse her iş tam olarak aynı şekilde ilerler.. | Open Subtitles | تقريباً كل المهام التي أقوم بها تنتهي بنفس الطريقة تقريباً |
| Yaklaşık her 15 dakikada bir telefon alıyorum. | Open Subtitles | كنت أتلقي مكالمات هاتفية تقريباً كل 15 دقيقة. |
| Her şeyi kaybettim. Neredeyse bütün para. Tanrı benim yasalara uymamı istemiyor. | Open Subtitles | أردت أن أتوقف، لكنني خسرت تقريباً كل شيء كنا نحاول أن نجعله شرعيـاً |
| neredeyse tüm okullar bu tipteki spor şubelerine tonla para döküyorlar. | Open Subtitles | علاوة على هذا,تقريباً كل مدرسة في البلاد يديرون برامجهم الرياضية بخسارة حادة |
| 90'ların sonundaki neredeyse tüm filmler? | Open Subtitles | تقريباً كل فلم صُنع في أواخر التسعينيات؟ |
| Bu zehirli gaz, karada hayatta kalan neredeyse tüm bitki ve hayvanları öldürdü. | Open Subtitles | قتل الغاز السام تقريباً كل النباتات و الحيوانات المتبقية على اليابسة. |
| Ortalama bir dedektif yıllarını şüphelilere göz dikerek geçirince neredeyse tüm yüz kombinasyonlarını görmüş oluyor. | Open Subtitles | بعد سنوات قضيتها بالتحديق في المشتبه بهم، المحقق المتوسط قد صنف تقريباً كل مجموعة من المزايا الوجهية |
| hemen hemen her gece yaptığımız rutin bir şey olmuştu bu. | Open Subtitles | كان روتيناً انسقنا إليه تقريباً كل أمسية. |
| Çevrenize şöyle bir bakarsanız günümüzde kullanmakta olduğumuz hemen hemen her şeyin otomatik olarak yapıldığını göreceksiniz. | Open Subtitles | حسناً, إذا نظرت حولك, سوف تلاحظ أنه تقريباً كل شيء نستخدمه اليوم صنع ألياً. |
| hemen hemen her gün. Geçen hafta iki kere unuttun. | Open Subtitles | تقريباً كل يوم لقد نسيت مرتين الإسبوع الماضي |
| neredeyse her seçmen zorluk çekmenin ne demek olduğunu ya kendilerinden, ya ailelerinden ya da komşularından dolayı çok iyi biliyordu. | TED | تقريباً كل الناخبين يعرفون معنى الصراع، إما في أنفسهم أو عائلاتهم أو حتى جيرانهم. |
| Blanca ve ben neredeyse her gün senden söz ettik. | Open Subtitles | أنا وبلانكا نحن نتكلَم عنك تقريباً كل يوم |
| Aşk hakkında yazılan neredeyse her şeyin doğru olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | لقد وجدت تقريباً كل شئ متعلق بالحب ليكون حقيقيٌ |
| Ve sonra tekrar bekledim. ancak bu kez, attığım Nerdeyse her tweet'i kendimi ikna etmek için değil de kendime komik olduğumu hatırlatmak için okudum ve bunları kimse anlamıyorsa, sorun yok. | TED | ثم أنتظرت مرة أخرى، ولكن هذه المرة وأنا أقرأ تقريباً كل تغريدة كتبتها لأقنع نفسي، كلا، لتذكير نفسي بأنني فعلاً مضحكة وإن لم يفهمها أحد, فهذا جيد. |
| Nerdeyse her gün galoş giyip şapka takar. | Open Subtitles | إنه يلبس حذاء مظاظى ...و خوذه ...تقريباً كل يوم |
| Yaklaşık her on saniyede bir bazı hasta, sapık, bozuk düşünceler erkeklerin aklından geçer. | Open Subtitles | تقريباً كل عشر ثواني بعض المرض الانحراف ، الفساد الاخلاقي يذهب الى تفكير الرجل |
| - Evet. Neredeyse bütün pencereleri kırmışlar. | Open Subtitles | حطّموا تقريباً كل النوافذ واضطّر عمّي لإبلاغ الشرطة |
| Büyük şehirlerdeki marketlerde bulduğunuz yiyeceklerin hemen hemen hepsi işlemden geçmiş, yolda gecikmiş çoğunlukla tabağınıza gelene kadar besin değerleri azalmış ya da tamamen yok olmuştur. | Open Subtitles | تقريباً كل ما تجِده من طعام في المتاجر في المدن الكبيرة تمّ تكريره، تم إبقاءه ﻷمدٍ قصير في المتاجر |
| Baba, neredeyse herkes bunun eşcinsellerin gurur bayrağı olduğunu bilir. | Open Subtitles | بوب، تقريباً كل شخص يعلم أن ذلك يعني فخر الشذوذ |