| - İyi gidiyorsun. - Sonra içeri gitti, ve yaklaşık | Open Subtitles | ـ انت تقوم بعمل جيد ـ ثم هي ذهبت الى الداخل |
| İyi gidiyorsun Reggie. | Open Subtitles | أنت تقوم بعمل رائع يا ريجي أنت عدّاء سريع بحق |
| Çok iyi bir iş çıkarıyorsun Lindsey. Büyük ortakların bunu fark etmediğini düşünme sakın. | Open Subtitles | أنت تقوم بعمل ممتاز لا تفكر فى أن الشركاء لم يلاحظو هذا |
| İyide o bunu reklam yapmak istemiyor. Ben Logan. Benim için bir şeyler yapman gerekiyor. | Open Subtitles | حسناً ، هي لم تكن لتتباهى بها لوجان هنا ، أحتاجك أن تقوم بعمل شيئ من أجلي |
| Nasıl Flaca iş festivaline gidiyor da biz buraya sıkışıp kalıyoruz? | Open Subtitles | كيف ل فلاكا ان تقوم بعمل المعرض ونحن عالقات هنا ؟ |
| buraya korumak için gönderildiğin anne veya anne figürü berbat bir iş çıkartıyorsun o zaman. | Open Subtitles | هذه الأم كانت تزعم بأنك تريد إنقاذها حسناً، أنت تقوم بعمل فظيع حيال ذلك |
| Bak, ya bunu yaparsın, ya da "Sikişme ve Yumruklaşma"yı sinemaya uyarlarsın. | Open Subtitles | أنظر , إما هذا أو تقوم بعمل التكييف لـ "fucking punching" ؟ |
| Yağ yapmaktan da hiç çekinmiyorsun.. gayet iyi gidiyorsun. Harika. | Open Subtitles | لا أخشى التقرب بوقاحه، أنت تقوم بعمل ٍ جيد |
| Şimdi, dayanmaya çalış. Gayet iyi gidiyorsun. | Open Subtitles | و الآن، إنك صامد بمكتبك كما أنك تقوم بعمل جيد |
| Çok iyi gidiyorsun, vücuduna çalışmaya devam et, tamam mı? | Open Subtitles | أنت تقوم بعمل رائع , فقط وجه ضرباتك إلى الجسد , حسناً ؟ |
| Nefesini düzenle dostum. İyi gidiyorsun. | Open Subtitles | حسنا،تنفس بهدوءٍ فقط يا صديقي أنت تقوم بعمل جيّد |
| Harika gidiyorsun. | Open Subtitles | انت تقوم بعمل ممتاز ولكن اخفض طرفك الايسر |
| Senin belgeselin buysa kötü bir iş çıkarıyorsun. | Open Subtitles | تعلمون ، إذا كان هذا هو الخاصوثائقي ، وكنت تقوم بعمل سيء. |
| Çünkü kendini açıklamakta çok kötü bir iş çıkarıyorsun. | Open Subtitles | لأنك تقوم بعمل رديء جداً في جعل نفسك واضحاً |
| Fakat bazen sevdiklerini korumak için fedakarlık yapmak gerekir. | Open Subtitles | ولكن أحياناً تقوم بعمل تضحيات لحماية من تحب |
| Bunun yerine aslında yukarı, gökyüzüne oradan da hiçbirimize bir faydasının olmayacağı uzay boşluğuna çıkıp gidiyor. | TED | بدلًا من ذلك، فإنها في الواقع ترتفع إلى السماء ومن ثم خارجًا إلى الكون، حيث لا تقوم بعمل أي شيء مفيد لنا. |
| Dinle, niyetin beni sinirlendirmekse cidden iyi iş çıkartıyorsun. | Open Subtitles | اسمع, اذا كنت تحاول اغضابي فأنت تقوم بعمل جيد جداً |
| Eğer yarışıyorsan, ya iyi yaparsın yada bırakırsın. | Open Subtitles | لو اشتركت في منافسة، كسباق للسيارات، يجب ان تقوم بعمل جيد. او ان تترك هذا العمل بعيدا. |
| Hadi ama. Kızın iyi iş çıkarıyor. Shep onu sabah programı yapımcılığına getirdi. | Open Subtitles | هيا إنها تقوم بعمل جيد شيب يوظفها كمساعدة إنتاج |
| Bu kutsal günde burada durmuş Tanrının işini yapıyor vicdanlarınıza sesleniyor. | Open Subtitles | كانت واقفه تقوم بعمل الرب في يوم العطله تنادي ضمائركم |
| Yani, şu an buradasın, sevdiğin işi yapıyorsun ve bu işte de o kadar fena değilsin. | Open Subtitles | بما أنك هنا الآن تقوم بعمل تحبه وبارع فيه |
| Maçın reklamını yaparak önemli bir iş yapıyorsunuz. Teşekkürler. | Open Subtitles | أنت تقوم بعمل عظيم في الترويج للمباراة أقدر ذلك فعلاً |
| Halkın için faydalı işler yapıyorsun. | Open Subtitles | تقوم بعمل جيد من أجل قومك عمل جيد من اجل قومي |
| Herkese bakarak bir adamın işini yapıyorsun. | Open Subtitles | ولد كبير ,لقد كنت تقوم بعمل رجل في العناية بهذه المجموعة |
| Bir cerrahi ekibinin başındasınız ve harika bir iş çıkarıyorsunuz. | Open Subtitles | أنت تدير الطاقم الجراحي، وأنت تقوم بعمل رائع في ذلك. |
| Brezilya GSYİH'nin sosyal gelişme yönünde ilerlemesinde oldukça iyi bir iş başarıyor. | TED | البرازيل بعقلانية تقوم بعمل جيد بتحويلها الإنتاج الإجمالي المحلي إلي تقدم اجتماعي. |