Belki Asıl haber, bu aramadır. Flaş bellekler, sızan haberler. | Open Subtitles | ربما القصة تكمن في الاتصال، محركات أقراص البيانات، التسريبات نفسها |
Sistemin Asıl gücü, gerçek-zamanlı ses tanıma. Yani yunuslara çabucak ve doğru bir biçimde yanıt verebiliyoruz. | TED | إلا أنَّ الروعة الحقيقية للنظام تكمن في الإمكانية الفورية للتعرف على الصوت، بحيث نستطيع إجابة الدلافين بسرعةٍ ودقَّة. |
Bu bakış açılarımızın derinlemesine insancıllaştırılması, ve bu ekonomik modelin tam ortasındaki yalan söyleyen kişininkinden tamamen farklı bir vizyon | TED | هذه رؤية إنسانية عميقة لحياتنا، وهى رؤية مختلفة تماماً عن التى تكمن فى قلب هذا النظام الإقتصادى. |
Bu kelimelerde, mademoiselle tüm cinayetlerin sırrı gizli. | Open Subtitles | بهذه الكلمات القليلة تكمن كل أسرار جرائم القتل |
İşin acı kısmı şu ki biz, gözetlemeye dayalı bu otoriter altyapıyı yalnızca insanların reklamlara tıklaması için geliştiriyoruz. | TED | وهنا تكمن المأساة: نحن نبني هذه البنية التحتية من المراقبة الاستبدادية فقط لنحمل الناس على أن يضغطوا على الإعلانات. |
Belki hayır. Ve eğer bilmiyorsa, işte -- hikaye bu. | TED | وفي حال كانت لا تعلم، حسناً هنا تكمن القصة |
anne, mutluluğu bizim gülümsemelerimizde saklı olandır. | Open Subtitles | الام هى الشخص الذى سعادته تكمن فى ابتسامتنا |
" Burada Heru-ur'un Yıldız Geçidi yatar, Tagrea insanlarının sahte tanrısı." | Open Subtitles | هنا تكمن الشابا آي الخاصة بـ حورس الإله الزائف لشعب تاجريا |
Kolay değildir. Şeytan ayrıntıda gizlidir, evlat. | Open Subtitles | ليست بهذه السهوله الصعوبه تكمن في التفاصيل يا فتي |
Aslında bütün bu teknolojinin Asıl gücü, bizim bu çipleri akışkanlar yoluyla birbirine bağlayabilmemizden geliyor. | TED | لكن القوة الحقيقة لهذه التكنولوجيا تكمن في حقيقة كوننا نستطيع وصلها ببعضها البعض عبر السوائل. |
kaçma dürtüsü gelir. Asıl sorun, gerekmediği durumlarda korku ve endişe duymaya başlamaktır. | TED | تكمن المشكلة عند شعورنا بالخوف والقلق في حالات لا تستدعي ذلك. |
Böyle şiddetli bir problem ile yüzyüze gelmek varken, Asıl mevzu, görünüşümün benim yeteneklerim hakkında birşeyler barındırabiliyor olması. | TED | في حين أنه يوجد ألم شديد بسبب الصدمة، القضية المهمة تكمن في أن مظهري يمكنه أن يخبر أي شخص عن قدراتي. |
Birbirimize pek de iyi yalan söyleyemiyoruz. | Open Subtitles | نحن لا يمكن أن تكمن حقا لبعضها البعض بشكل جيد للغاية. |
Ne yalan söyleyeyim, yerinde olmak istemezdim. | Open Subtitles | أنا لا تكمن ستعمل لكم. وهي ليست دغدغة رائعا. |
Sana yalan söylemeyeceğim, şef, çünkü sen bunu hak eden biri değilsin. | Open Subtitles | أنا لا تكمن ستعمل لكم، رئيس، ل، أنت لا تستحق أن يكذب ل. |
İşin sırrı, onunla şahsi bir seviyede görüşmemiz gerek, kalabalık ve gürültülü değil. | Open Subtitles | تكمن الصعوبة, فى اللجوء اليه بصفة شخصية, بدون نفاق |
Evet, işin sırrı kendini pisliğe bulaştırmamakta. | Open Subtitles | نعم, لكن الخدعة تكمن أنك لا تجعلين القذارة تلوثك, |
Sorun şu ki buradaki buzun altında ne olduğunu bilmiyoruz. | Open Subtitles | تكمن المشكلة بأننا نجهل حقاً ما ينتظرنا تحت الجليد هنا |
Biz insanız. Bizler insanız, hepimiz çabalarız ve acı çekeriz ve yaralarımız kanar ve ağlarız. Eğer gerçek varlığın hiç zayıflık göstermeme olduğunu düşünüyorsanız, işte ben, yanıldığınızın kanıtı. | TED | نحن بشر، فنحن نكافح و نقاسي و ننزف و نبكي، و إن كنت تظنّ أنّ القوة الحقيقية تكمن في عدم إظهار أيّ ضعف، إذا فأنا أقول لك أنّك مخطئ. |
Riskin boyutu ise başarısız olursak verebilecekleri zararda saklı. | Open Subtitles | إن الخطورة تكمن فى الضرر الذي سيقومون به إذا فشلنا |
Etrafımızdaki dünyayı araştırmak oldukça kolaydır ve unutmayın en büyüleyici konulardan biri gözlerimizin tam arkasında yatar. | TED | من السهل استكشاف العالم من حولنا وننسى أن أحد أعاجيبه تكمن وراء أعيننا. |
Ama şeytan ayrıntıda gizlidir, değil mi? | Open Subtitles | و الصعوبة تكمن في التفاصيل , أليس كذلك ؟ |
Bu "toplam iç yansıma" olarak bilinen bir olguda gizli. | TED | تكمن الحيلة في ظاهرة معروفة بالإنعكاس الداخلي التام. |
Buna en iyi cevap artistik ve estetik zevklerin emvrimsel Darwinci tarihinde yatıyor. | TED | الإجابة المثلى تكمن في إعادة بناء تاريخ التطور الدارويني في أذواقنا الفنية والجمالية. |