| Kocam dışarıda bir yerde, yağmur yağıyor ve ikimiz de içiyoruz. | Open Subtitles | زوجي بالخارج في بمكان ما انها تمطر وكلانا نتناول الشراب الآن |
| Bu gece yağmur yağıyor, yani arabanıza bir şey olmaz. | Open Subtitles | إنها تمطر الليلة لذا سيارتك يجب أن تكون بحالة جيدة |
| Tae Gong Shil, yağmur yağıyor. Bir yere mi gidiyorsun? | Open Subtitles | . أنها تمطر الآن يا تاي جونج سيل هل ستذهبين إلي مكان ما ؟ |
| Yağmur yağıyordu. Havanın kararmasını seyrettim ve ışıkları bile açmadım. | Open Subtitles | لقد بدأت تمطر, و كان الظلام دامساً و أنا حتى لم أضئ النور |
| Onu karada bulduk ve 24 saattir de yağmur yağmıyor. | Open Subtitles | لقد وجدناها على أرض جافة ولم تمطر لـ 24 ساعة |
| Dün geceden beri kar yağmadı. Tek ayak izleri bizimkiler. | Open Subtitles | لم تمطر ثلوجا الليله الماضيه آثار الأقدام الوحيده هى لنا |
| Oh, bak, yağmur yağıyor. Bahçe için iyi birşey, değil mi? | Open Subtitles | انظروا, انها تمطر هذا جيد للحديقة, أليس كذلك؟ |
| Anne, o sadece bir yabancı. Aç ve dışarıda yağmur yağıyor. | Open Subtitles | امي.انها غريبه عن هنا انها جائعه والسماء تمطر بالخارج |
| Türkler suratlarına tükürür, bunlar "yağmur yağıyor" derler. | Open Subtitles | يقوم الأتراك بالبصق في وجوههم فيقولون لهم لابد أنها السماء هي التي تمطر |
| Etrafında sıcaktan kavrulmuş ılgınların üstüne yağıyor | Open Subtitles | تمطر على اشجار الطرفاء الجافة الصنوبرات السعيدة التي تتألق من وهج الندى |
| Çok şiddetli yağıyor, eve tek başıma nasıl döneceğim? | Open Subtitles | بدأت في التفكير إنها تمطر بشدة كيف سأصل للبيت بنفسي؟ |
| - Bunu söylediğinde hep yağıyor. - Bahçede kalırım. | Open Subtitles | ـ دائماً تقولين ذلك ودائماً تمطر ـ سوف اظل قريبة من الحديقة |
| Dün kar yağıyordu. Kulağa bir tiyatro senaryosu gibi geliyor. | Open Subtitles | ،كانت تمطر ثلجاً البارحة بدا كمشهدٍ من مسرحية |
| Hayır, yağmıyor. Evet, hala burada çalışıyor. | Open Subtitles | لا ، السماء لا تمطر آجل ، هي ما زالت هنا |
| Dikkat et, otlar çok kuru. Uzun süredir yağmur yağmadı. | Open Subtitles | احذرِ، إنّ النبات جافة لم تمطر السماء منذ زمنٍ طويل |
| "Asla hergün yağmur yağmaz." derdi Bu iyi haber, garanti ederim. | Open Subtitles | أنها لا تمطر كلّ يوم أبداً وهذا يكفل الأخبار الجيدة |
| - Eğer sıcak değilse, soğuk. - Eğer soğuk değilse, yağmurlu. | Open Subtitles | أن لم تكن حرآ,فانها بردآ، أن لم تكن بردآ, فأنها تمطر. |
| yağmuru, 39 yaşında ve yalnız olduğumu önemsemeyerek uyanmam gerek. | Open Subtitles | و لا أهتم لأنها تمطر أو أنني في 39 من عمري و وحيدة |
| Yağmur yağınca, sanki deniz altında resim çeker gibi oluyor. | Open Subtitles | حينما تمطر .. إنّها أشبه بالتقاط صور في أعماق البحر |
| yağmayacak! Ama gecikmiş ödemelerim var! | Open Subtitles | لن تمطر لكن مطلوب منى دفع مستحقات |
| O borç altı ay için yeter. O zamana kadar da yağmur yağar. | Open Subtitles | يمكن للقرض أن يكفينا لستة أشهر وفى هذه الأثناء لا بد أن تمطر |
| Yoksa, ıslanacağız. Yağmur yağacak. | Open Subtitles | . سوف نمتلئ بالمياه . إنها على وشك أن تمطر |
| Bardaktan boşalırcasına yağmur yağdı ve Judith Jones gelmekten vazgeçti. | Open Subtitles | بدأت تمطر بغزارة و ــ جوديث جونز ــ لغت الزيارة |
| Mayısta üç gün yağmurluydu, normalde altı olması gerek. | Open Subtitles | ولكن في يونيو تمطر ثلاثة أيام بدلاً عن ستة أيام |
| O gece yağmur yağdığını hatırlıyorum ve bir kabus görmüştüm... | Open Subtitles | تلك الليلة، أتذكر، لقد كانت تمطر وقد حلمت بذلك الكابوس |
| Aslında adam normal biriydi, komik olan kısmıysa ne zaman yağmur yağsa, adam fıttırırdı. | Open Subtitles | المضحك أنه كان طبيعيا للغاية دائما ولكن عندما تمطر كانت تأتيه نوبة الجنون |