Kanıtı ulaştıracak kadar iyi olmadan önce lağımda akıllıca sakladın, görünen o ki yaşaman için bir sebep kalmadı. | Open Subtitles | منذ أنت كنتَ جيد بما فيه الكفاية لتسليم الدليل إختفيتَ بشكل ذكي في المجاري، الآن لا داعي لتأجيل قتلك. |
Annem için iyi olan, benim için de iyi olmalı? | Open Subtitles | أليس ما كان جيداً لأمي جيد بما فيه الكفاية لي؟ |
Her şeyden önce, hiç kimse Julia için yeterince iyi değildir. | Open Subtitles | في المقام الاول لا يوجد احد جيد بما فيه الكفاية لجوليا |
Senin için yeteri kadar iyi terapist olup olmadığımı nasıl anlayacaktın? | Open Subtitles | كيف سنعرف بأنني معالج جيد بما فيه الكفاية بالنسبة لك ؟ |
Sadece uluslararası bir olayı önlemek için yeterli olacağını düşündük. | Open Subtitles | رأينا ان منع حادثة دولية سيكون جيد بما فيه الكفاية |
Web sayfanızın çevirisi var, telefonunuzun çevirisi var, ama hiçbiri cerrahiyi öğretmek için yeterli değil. | TED | صفحتك على الانترنت تحتوي على إمكانية للترجمة، وكذلك هاتفك النقال، لكن لا شيء جيد بما فيه الكفاية ليٌدَرٍّس الجراحة. |
Gerçek şu ki, ben hiç yeteri kadar iyi olamadım. | Open Subtitles | الحقيقة التى , أنى لم أكن جيد بما فيه الكفاية |
Gerçek şu ki, ben hiç yeteri kadar iyi olamadım. | Open Subtitles | الحقيقة التى , أنى لم أكن جيد بما فيه الكفاية |
Ona, benim değerli zamanımı kullanacak kadar iyi olmadığını söylemeyi sana bırakıyorum. | Open Subtitles | أَتْركُه إليكِ لإخباره بأنّه ما كَانَ جيد بما فيه الكفاية للوقتِ الكبيرِ. |
Ve eğer araba ve şöförü yeterince iyi ise, yarışı kazanırdınız. | TED | فاذا كان اداء السيارة و السائق جيد بما فيه الكفاية ، عندها يمكنك الفوز بالسباق |
Bilirsiniz işte, bizde bir kültür aşağılığı var, yani bizim yaptığımız hiçbir şey yeteri kadar iyi değildir. | TED | لأنه لدينا هذه الدونية الثقافية، التي تعني أن اي شيء يأتي منّا ليس جيد بما فيه الكفاية. |
Buna karşın, Android'in güvenliği gerçekten o kadar da iyi değil. | TED | في المقابل، مستوى الأمن للأندرويد ليس جيد بما فيه الكفاية. |
Beni başka bir gezegenden diğerine götürecek kadar iyi sonuç verdi. | Open Subtitles | اراها تعمل بشكل جيد بما فيه الكفاية للانتقال بي من كوكب إلى آخر. |
Yeterince iyi kimse dışarıda değil. | Open Subtitles | لا أحد جيد بما فيه الكفاية هنا في الخارج |
Yeterince iyi değilsin. Onun kaderi Andy ile birlikte olmak. | Open Subtitles | أنت لست جيد بما فيه الكفاية هو يريد أن يكون مع اندي |
- Tıpkı benim de annen için yeterince iyi olmadığım gibi. | Open Subtitles | - مثل ما أنا لست جيد بما فيه الكفايه لـ أمك |
Evet, sen de zayıf yönünü iyi kapatamıyorsun. | Open Subtitles | نعم ، حسناً ، كتلتك الضعيفة الجانبية ليست جيد بما فيه الكفاية |
Bana tekrar öpüşmeyi teklif edecek kadar iyi. | Open Subtitles | جيد بما فيه الكفاية بأنّه سَألَني لمن الفمِ ثانيةً. |
Bu da, yeterli olmaz. | Open Subtitles | حسنا يكفي قَدْ لا يَكُون جيد بما فيه الكفاية. |
Madem Mackenna seninle gitmeyi göze alıyor... bu benim için yeterli. | Open Subtitles | لو ماكينا اخذ فرصة معك فأن ذلك يكون جيد بما فيه الكفاية بالنسبة لي |