İki nokta arasında ya da üçgenin içinde dümdüz ve temiz kesikler yapabilirsin. | TED | بإمكانك القطع على هيئة خطوط مُستقيمة بين أي نقطتين في المثلث أو داخله. |
Ben hapishanenin içinde de dışında da bulundum, genelde içinde. | Open Subtitles | عشت في داخله و خارجه، لكن معظم حياتي في السجن |
- İçine bir göz at. - Büyük olasılıkla içinde yazı vardır. | Open Subtitles | القي نظرة في داخله أنا متأكدة أن هناك كتابة عن المناسبة فيه |
İçine bakmaya ikna edelim Ve onu ele geçirelim. 1-2-3. | Open Subtitles | نغريه للنَظْر داخله وبعد ذلك سَيكونُ عِنْدَنا واحد، إثنان، ثلاثة |
Basıncı kaybederseniz, suyu kaybedersiniz, çok geçmeden yakıtınız erir ve içindeki radyoaktif fizyon ürünlerini dişarı salar. | TED | إذا فقدنا الضغط، سنفقد الماء وخلال وقت قصير سينصهر الوقود ويطلق نواتج الإنشطار الإشعاعية داخله. |
Çok güzel de bir kurdu sonsuza kadar içinde bırakamazsınız. | Open Subtitles | هذا عظيم، لكن لا يمكنك ترك دودة داخله إلى الأبد. |
Rakiplerimden sıyrılmama yardım etti ben de karşılığında ona savaş ganimeti olarak dalıp içinde yüzebileceğiniz kadar çok altın getirdim. | Open Subtitles | ساعدني بالقضاء على منافسيني ومقابل ذلك, شكرتهُ بأن قدمتُ له الكثير من الذهب لدرجة أنه يستطيع الغوص به والسباحة داخله |
Hey, doktor, içinde bir hıyarın olduğu bir dış iskeleti şoklarsam ne olur? | Open Subtitles | يا دكتور، ماذا يحدث لو قمت بصعق هيكل معدني خارجي داخله بشري وغد؟ |
En azından biri teşekkür edebiliyor. İçinde örümcek veya zehirli iğneler yok. | Open Subtitles | يبدو أنه أفضل ما لدي، لا يوجد داخله عناكب أو إبر مسمومة. |
İçinde böyle bir şey olduğunu bilmiyordum. İyi iş çıkarmış. | Open Subtitles | صبي هاديء، لم أعتقد أبدا بأنه يملك مثل ذلك داخله. |
Adam sen gelmeden önce virüsten iki saat içinde ölmüştü. | Open Subtitles | مات رجلٌ داخله قبل ساعتين من وصولك هنا .بسبب الفيروس |
İçinde kapalı kalan tüm duyguları bu işe kanalize ediyordu. | Open Subtitles | استجمع الشعور المكبوت في داخله واستعان به لتنفيذ هذه المهمة. |
Geçmiş, içinde her türden şeyi barındıran çok büyük bir yer. | Open Subtitles | الماضي هو مكان هائل، مع كلّ أنواع الأشياء اتتي في داخله |
beyne yakından bakabilmemizi ve içinde yatan karmaşıklığı gözlemleyebilmemizi sağladı. | TED | سمحت لنا بأن نغوص في اعماق الدماغ وان نرى تلك التفاصيل المعقدة التي تقع في داخله |
Sadece içinde duvarlara basınç uygulayacak sıvı bulunman duvara sahipseniz, o zaman da küçük bir ıslak beziniz oluyor. | TED | واذا كان لديك جدار فقط بدون سائل داخله ليجعل الجدار في توتر. يكون لديك خرقة مبللولة. |
İçine bakmaya ikna edelim Ve onu ele geçirelim. 1-2-3. | Open Subtitles | نغريه للنَظْر داخله وبعد ذلك سَيكونُ عِنْدَنا واحد، إثنان، ثلاثة |
Köpeğin içine elini sokarak... kurtları teker teker parmaklarıyla toplamaya başladı. | Open Subtitles | ادخل يده الى داخله وسحب اليرقات الى الخارج ,واحدة تلو الاخرى. |
Bütün kuşkularını ve korkularını içine koyup ejderhayla tekrar savaşmaya gitmiş. | Open Subtitles | داخله وضع كل شكوكه ومخاوفه وبعد ذلك خرج لمواجهة التنين ثانياً |
Soğuk hava dağın tepesinden aşağı doğru esiyor ve mağaranın içindeki herşeyi donduruyor. | TED | الهواء البارد من أعلى الجبل كان يهبّ إلى هذه الحفرة معصعصا خلال الكهف، مجمّدا كلّ ما يوجد داخله. |
İçi buzla kaplı bu yüzden büyük çivili krampon denen ayakkabılar giydik. bu sayede etrafta kaymadan yürüyebildik. | TED | داخله كان مغطّا بالجليد، لذا فقد كان علينا ارتداء مسامير بأقدامنا تسمّى خفّا مسماريّا حتّى نتمكن من المشي دون الوقوع. |
İçindeyken sanki labirentte gibi oluyorsunuz, hatta üstten bile göremezsiniz. | TED | وعندما تكون في داخله تكون كما في أحجية الفأر .. فأنت لا تستطيع أن ترى من فوق الجدران المحيطة بك |
- ... İçinde bir şey vardı, ve onun bedenini katladı ... ve sen bunu kanıtlamalısın. | Open Subtitles | شيئ ما,في داخله قام بفعل الإلتواء لجسده؟ |
İçindekileri görebilmeleri gerçeği, içeride halen birşeyler kalmış olmasını gerektiriyordu. | Open Subtitles | الحقيقة أنهم يستطيعوا أن يروا داخله يعني أنه يجب ان يكون شيء ما بقي هناك. |
Doğru. İçten içe onu ihmal ettiği için suçluluk duyuyor. | Open Subtitles | ذلك حقيقي,في داخله كان يشعر بالذنب الشديد لإهماله |
Bu az önce onun içindeydi. | Open Subtitles | كانت مند قليل داخله |