"داخله" - Translation from Arabic to Turkish

    • içinde
        
    • içine
        
    • İçindeki
        
    • içi
        
    • içindeyken
        
    • - İçinde
        
    • içindekileri
        
    • dokunmayın
        
    • içe
        
    • içindeydi
        
    İki nokta arasında ya da üçgenin içinde dümdüz ve temiz kesikler yapabilirsin. TED بإمكانك القطع على هيئة خطوط مُستقيمة بين أي نقطتين في المثلث أو داخله.
    Ben hapishanenin içinde de dışında da bulundum, genelde içinde. Open Subtitles عشت في داخله و خارجه، لكن معظم حياتي في السجن
    - İçine bir göz at. - Büyük olasılıkla içinde yazı vardır. Open Subtitles القي نظرة في داخله أنا متأكدة أن هناك كتابة عن المناسبة فيه
    İçine bakmaya ikna edelim Ve onu ele geçirelim. 1-2-3. Open Subtitles نغريه للنَظْر داخله وبعد ذلك سَيكونُ عِنْدَنا واحد، إثنان، ثلاثة
    Basıncı kaybederseniz, suyu kaybedersiniz, çok geçmeden yakıtınız erir ve içindeki radyoaktif fizyon ürünlerini dişarı salar. TED إذا فقدنا الضغط، سنفقد الماء وخلال وقت قصير سينصهر الوقود ويطلق نواتج الإنشطار الإشعاعية داخله.
    Çok güzel de bir kurdu sonsuza kadar içinde bırakamazsınız. Open Subtitles هذا عظيم، لكن لا يمكنك ترك دودة داخله إلى الأبد.
    Rakiplerimden sıyrılmama yardım etti ben de karşılığında ona savaş ganimeti olarak dalıp içinde yüzebileceğiniz kadar çok altın getirdim. Open Subtitles ساعدني بالقضاء على منافسيني ومقابل ذلك, شكرتهُ بأن قدمتُ له الكثير من الذهب لدرجة أنه يستطيع الغوص به والسباحة داخله
    Hey, doktor, içinde bir hıyarın olduğu bir dış iskeleti şoklarsam ne olur? Open Subtitles يا دكتور، ماذا يحدث لو قمت بصعق هيكل معدني خارجي داخله بشري وغد؟
    En azından biri teşekkür edebiliyor. İçinde örümcek veya zehirli iğneler yok. Open Subtitles يبدو أنه أفضل ما لدي، لا يوجد داخله عناكب أو إبر مسمومة.
    İçinde böyle bir şey olduğunu bilmiyordum. İyi iş çıkarmış. Open Subtitles صبي هاديء، لم أعتقد أبدا بأنه يملك مثل ذلك داخله.
    Adam sen gelmeden önce virüsten iki saat içinde ölmüştü. Open Subtitles مات رجلٌ داخله قبل ساعتين من وصولك هنا .بسبب الفيروس
    İçinde kapalı kalan tüm duyguları bu işe kanalize ediyordu. Open Subtitles استجمع الشعور المكبوت في داخله واستعان به لتنفيذ هذه المهمة.
    Geçmiş, içinde her türden şeyi barındıran çok büyük bir yer. Open Subtitles الماضي هو مكان هائل، مع كلّ أنواع الأشياء اتتي في داخله
    beyne yakından bakabilmemizi ve içinde yatan karmaşıklığı gözlemleyebilmemizi sağladı. TED سمحت لنا بأن نغوص في اعماق الدماغ وان نرى تلك التفاصيل المعقدة التي تقع في داخله
    Sadece içinde duvarlara basınç uygulayacak sıvı bulunman duvara sahipseniz, o zaman da küçük bir ıslak beziniz oluyor. TED واذا كان لديك جدار فقط بدون سائل داخله ليجعل الجدار في توتر. يكون لديك خرقة مبللولة.
    İçine bakmaya ikna edelim Ve onu ele geçirelim. 1-2-3. Open Subtitles نغريه للنَظْر داخله وبعد ذلك سَيكونُ عِنْدَنا واحد، إثنان، ثلاثة
    Köpeğin içine elini sokarak... kurtları teker teker parmaklarıyla toplamaya başladı. Open Subtitles ادخل يده الى داخله وسحب اليرقات الى الخارج ,واحدة تلو الاخرى.
    Bütün kuşkularını ve korkularını içine koyup ejderhayla tekrar savaşmaya gitmiş. Open Subtitles داخله وضع كل شكوكه ومخاوفه وبعد ذلك خرج لمواجهة التنين ثانياً
    Soğuk hava dağın tepesinden aşağı doğru esiyor ve mağaranın içindeki herşeyi donduruyor. TED الهواء البارد من أعلى الجبل كان يهبّ إلى هذه الحفرة معصعصا خلال الكهف، مجمّدا كلّ ما يوجد داخله.
    İçi buzla kaplı bu yüzden büyük çivili krampon denen ayakkabılar giydik. bu sayede etrafta kaymadan yürüyebildik. TED داخله كان مغطّا بالجليد، لذا فقد كان علينا ارتداء مسامير بأقدامنا تسمّى خفّا مسماريّا حتّى نتمكن من المشي دون الوقوع.
    İçindeyken sanki labirentte gibi oluyorsunuz, hatta üstten bile göremezsiniz. TED وعندما تكون في داخله تكون كما في أحجية الفأر .. فأنت لا تستطيع أن ترى من فوق الجدران المحيطة بك
    - ... İçinde bir şey vardı, ve onun bedenini katladı ... ve sen bunu kanıtlamalısın. Open Subtitles شيئ ما,في داخله قام بفعل الإلتواء لجسده؟
    İçindekileri görebilmeleri gerçeği, içeride halen birşeyler kalmış olmasını gerektiriyordu. Open Subtitles الحقيقة أنهم يستطيعوا أن يروا داخله يعني أنه يجب ان يكون شيء ما بقي هناك.
    Doğru. İçten içe onu ihmal ettiği için suçluluk duyuyor. Open Subtitles ذلك حقيقي,في داخله كان يشعر بالذنب الشديد لإهماله
    Bu az önce onun içindeydi. Open Subtitles كانت مند قليل داخله

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more