Bt mısır, mısır bitini öldürecek böcek zehrini kendisi yaratır. | TED | الذرة المعدلة عبارة عن ذرة تنتج مبيدا داخليا لمكافحة الحشرات. |
Hiç bir mısır tarlasında çıplakken geri geri koştun mu? | Open Subtitles | هل خلعت ملابسك من قبل وجريت بالعكس خلال حقل ذرة |
O halde ona mantar ya da patlamış mısır verelim. | Open Subtitles | حسنا , ماذا يجب ان نطعمها فطر, أو حب ذرة |
Bu her atom aynı anda iki farklı yerde demektir, buda şu anlama gelir, küçük metal parçasının hepsi iki farklı yerde bulunur. | TED | وهذا يعني ان كل ذرة موجودة في مكانين مختلفين في وقت واحد وهذا يعني ان الجسيم المعدني موجود في مكانين في وقت واحد |
Günümüzde sahip olduğumuz mikroskoplar, aslında tek tek atomları görebilmekte. Bunlar bu tek atomlara ait bir kaç resim. Her çıkıntı tek bir atomu ifade ediyor. | TED | والمجاهر التي نتوفر عليها اليوم، تستطيع أن ترى ذرات منفردة. وهذه بعض الصور لذرات منفردة. كل نتوءة هنا هي عبارة عن ذرة. |
Çok ciddiyim, mısır ve sosis haşlamaktan çok daha fazlasını yapabilirim. | Open Subtitles | اعني بحق بأمكاني ان اطبخ اكثر من ذرة الكوب و نقانق |
Bu kanların mısır şurubu olup olmadığını merak etmişimdir hep. | Open Subtitles | أتساءل عما إذا كان كل هذا الدم هو شراب ذرة |
Hepsi hâlâ üretiliyor. Mesela mısır soyucular. | TED | جميعها يتم إنتاجه. لذا فأنت تحصل على ذرة مقشرة. |
Afrika'daki mısır ekininde iki haftalık yağmursuzluk ve ölüler. | TED | محصول ذرة في أفريقيا، بعد أسبوعين بلا مطر وهاهي قد ماتت. |
mısır tarlası ektiğinde, yaşayan ve ölenleri siz seçiyorsunuz. | TED | فعندما تقوم بزراعة حقل ذرة فأنت تقوم هنا بتحديد النباتات التي تنمو و التي تذبل |
Burası 9 ay önce mısır tarlası olarak kullanılıyordu ve Ruanda hükumeti ile birlikte orayı düzledik ve birkaç hafta içerisinde bu merkezi inşa ettik. | TED | هذا في الواقع كان حقل ذرة قبل تسعة أشهر وبمساعدة الحكومة الرواندية قمنا بتسوية المركز وبنائه في غضون بضعة أسابيع |
mısır, bir çalılık olmaktan dünyadaki endüstrilerin ana elementi hâline geldi. | TED | تحولت الذرة من ذرة من مجرد عشب كثيف لعنصر أساسي في صناعات العالم. |
mısır çorbası, patates salatası, salam ve sucuk. | Open Subtitles | ذرة مخفوق للحساء,و سلطة بطاطس,و سُلامى ,و كبد |
Bu evin, tüm mısır koçanlarının, her ağacın, son samana kadar. | Open Subtitles | هذا المنزل ، كل عود ذرة كل شجرة ، حتى أخر قشة |
- Aklı bu yere gitti. İşte bu sonsuz bolluk var, bir mısır tohumu gibi. | Open Subtitles | عقله ذهب إلى مكان ما، حيث توجد هذه الوفرة اللامحدودة، كقشرة ذرة. |
Doğal sistem, elementleri atom atom bir araya getirerek üretim yapar. | TED | ينتج النظام الطبيعي عن طريق جمع العناصر بعضها ببعض، ذرة بذرة. |
Arabanın üzerinde bir çizik olabilir ama atomu çizemezsin. | TED | يمكن أن يكون على السيارة خدش، ولا يمكن خدش ذرة. |
Bayanlar tuvaletine daha fazla klozet koymadıkları sürece medeniyet zerre kadar ilerlemeyecek. | Open Subtitles | الحضارة لن تتقدم مقدار ذرة حتى يضعوا مراحيض أكثر في حمام السيدات |
Bir parça merhameti hak etmezler. O insanın hayatını yaşamamışsındır. | Open Subtitles | انهم لا يستحقون ذرة رحمة انتم لا تعيشون حياة الناس |
Deneyler gösterdi ki her bir atomun çekirdekten de ufak olan ve elektron bulutu tarafından çevrilmiş küçücük ve yoğun çekirdeği var. | TED | وجدت التجارب أن لكل ذرة نواة صغيرة جدًا وكثيفة، محاطة بسحابة إلكترونات تفوقها في الصغر. |
Burada bir mısır koçanında ortalama 800 mısır tanesi olduğunu bilen bir adamla oturuyoruz- -16 ayrı dizide sıralanmıştır. | Open Subtitles | نحن نجلس مع رجل يعرف ان هناك 800 حبة ذرة في كوز الذرة العادي |
Bu odada hava var, ve sizler her bir atomun farkında değilsiniz. | TED | إذا أخذنا الهواء في هذه الغرفة، فأنت لا تلاحظ كل ذرة مستقلة. |
Ama şimdi atomların fiziğine ilişkin bir soruyu araştıralım, örneğin bir hidrojen atomunun çekirdeğinin çevresinde bulunan elektronun hareketi nasıldır? | TED | ولكن لنفترض استكشاف سؤال حول فيزياء الذرة، مثلاً، كيف تبدو حركة الإلكترون حول نواة ذرة الهيدروجين؟ |
Özel olarak yaptığım karamelli patlamış mısırı da kaçırdın. | Open Subtitles | وقد فاتتك ذرة الكراميل التي أعددتها خصيصاً |
Küçük bir nokta gibi hissederim, bir toz zerresi, yıldız tozu, kainatın ortasında yüzen, hiçliğin ortasında, uzayın sınırsızlığında. | TED | أشعر بأنني نقطة صغيرة جداً. ذرة غُبار، غُبار نجم يسبح وسط الكوكب، وسط العدم، وسط العظمة. |
Almanlarda azıcık kafa olsa, İngilizlere karşı bize hemen silah gönderirlerdi. | Open Subtitles | اذا كان لدى الالمان ذرة من الاحساس كانوا ارسلوا لنا بنادق نستعملها ضد البريطانيين |
Ek yapılar, mısırlı ekmekler ve AM radyo kanalları. | Open Subtitles | مراحيض خارجية ، و خبز ذرة و أيضًا المذياع المحمول اللعين |
Yani, güçlüsün ve bu gücünün her zerresini insanlara yardım etmek için kullanıyorsun. | Open Subtitles | أعني بأنكِ قويةٌ جداً, وكُل ذرة من هذه القوة تسخرينها في سبيل خدمة الناس. |
Bir oduncu vardı. Baltasını alıp odun kesmeye gidecekti. Tüm galaksi, baltasındaki bir atomdu. | TED | كانت هناك حطاب على وشك تناول فأسه ليحطب قطعة من الخشب، وكانت المجرة كلها في ذرة واحدة من تلك الفأس. |