Şimdi Tommy ile yaşıyor ama ne zaman istersen onu ziyaret edebilirsin. | Open Subtitles | إنه يعيش مع تومي الأن لكن يمكننا زيارته في أي وقت تشائين |
Gece göğü, doğal bir kaynak gibi, oraya seyahat etmek zorunda kalmadan ziyaret edebileceğiniz bir park gibi. | TED | فسماؤنا الليلية تشبه موردًا طبيعيًا، كما لو أنها متنزه يمكنك زيارته بدون الانتقال إليه. |
ziyaret ettiği bir sonraki çiçekte aynı eklem onun polen kaplı vücudunu dişicik başına zorlayıp döllemesini sağlar. | TED | وفي زيارته للزهرة القادمة، يدفع هذا المفصل نفسه جسمه المغطى باللقاح فوق ميسم الزهرة ويلقحها. |
Daha fazla araştırmak istersen, göreceksin ki, bu para, hiç harcanmadan, son kuruşuna kadar, ziyareti sırasında Kralın harcamalarını karşılamak üzere ayrılmış. | Open Subtitles | ولو تمعنت أكثر ستلاحظ أن المال مفخخ وحتى آخر دولار منه تم تخصيصه لتغطية نفقات الملك خلال زيارته الملكية |
Polis, Dancik'in dün sabah annesini ziyarete hastaneye gittiğini doğruladı. | Open Subtitles | تحققت الشرطة مع الزّوجة من زيارته لوالدته بالمستشفى صباح أمس. |
ziyaretinden sonra anladım ki evi ihmal ediyordu. | Open Subtitles | فكّرتُ أنّ بعد زيارته أنّه كان يفتقد الوطن. |
Çiçek verme aşamasında, eminim yakında tekrar ziyaret edecektir. | Open Subtitles | ولقد وصلنا الأن لمرحلة إهداء الزهور وأتوقع زيارته قريباً |
İşte bu yüzden burayı ziyaret eder, boğa festivali izlemek için. | Open Subtitles | هذا هو سبب زيارته لهذا المكان, لحضور مهرجان الثيران |
Onu yatağında ziyaret edip edemeyeceğimi sordum ama acısının çok büyük olduğunu ve bu haliyle görünmek istemediğini belirtmiş. | Open Subtitles | سألت إن كان بإمكانى زيارته فى فراشه ولكن قال أن آلمه فظيع ولا يريد أن يراه أحداً فى تلك الحالة |
Güzel bir ahıra yerleştirdim bile. Babam istediği zaman ziyaret edecek. | Open Subtitles | وضعته في اسطبل، بوسع والدي زيارته متى شاء |
Ama yakınlarda olacağını sanmıştım. Böylece onu ziyaret edebilirdik. | Open Subtitles | ولكنني اعتقدت انه سيكون قريباً منا حتى يتسنى لنا زيارته |
Bence sen O'nu... ziyaret etmelisin... şeyde... evlilik... ziyaret... karavanında. | Open Subtitles | ... أعتقد بأنه يجب عليك ... زيارته ... في حميميه |
Bence sen O'nu... ziyaret etmelisin... şeyde... evlilik... ziyaret... karavanında. | Open Subtitles | ... أعتقد بأنه يجب عليك ... زيارته ... في حميميه |
Belki de sadece kralın maiyetinde. Ama onu özel olarak ziyaret edebilirsiniz. | Open Subtitles | ربما فى البلاط لكن بالتأكيد يمكنك زيارته سراً |
Ona küçük bir ziyaret gerçekleştirmek istedim. Seri cinayetleri sineye çekemedim. | Open Subtitles | لقد تعمدت زيارته لا استطيع ان اكف عن التقليد |
ziyaret etmeyi sevdiği, evim diyebildiği herhangi bir yer? | Open Subtitles | اي مكان احب زيارته اي مكان يحس انه الموطن؟ |
ziyareti sırasında kraliçeyle gizli bir buluşma ayarladığı gerçeğini ortaya çıkaralım. | Open Subtitles | خلال زيارته سندعي أنه كان يرتب للقاء سري مع الملكه |
Bu yüzden olağan ziyareti için bize geldiğinde arzuladığından fazlasını aldı ama ödemede biraz zorlandı. | Open Subtitles | لذلك عندما جاء ألينا في زيارته المتعادة كنت ممتلئ الرغبة وفارغ النقود |
Sadece ziyarete geleceğiniz bir yer değil, çocuklarınızla gelebileceğiniz bir yer. | TED | مكان لا ترغب في زيارته في الواقع فحسب، بل في إحضار أطفالك أيضاً. |
John Bates Bayan Bates'i son ziyaretinden sonra Londra'dan döndüğünde görünüşünde bir şey fark ettiniz mi? | Open Subtitles | عندما عاد جون بايتز من لندن بعد زيارته الأخيرة للسيدة بايتز هل لاحظتِ شيئًا مختلفًا في مظهره؟ |
Hapishanede Ziyaretine gitmektense sakinleştirici vermeyi tercih ederim. | Open Subtitles | أفضل بقائه مخدراً بدل زيارته في قسم الإعدام |
Ben de hastanın daha ilk ziyaretinde sözünü hiç kesmeden sadece şikayetlerini dinleme yöntemini kullanmaya başladım. | TED | وبذلك اتخذت هذا الأسلوب حيث طلبت من المريض أن يروي لي قصة زيارته الأولى كاملة وحاولت أن لا أقاطعه. |
Ancak, ziyaretinin bir bölümüne ait fotoğraflar kayıtlardan çıkartıldı. | Open Subtitles | جزء من مُخطّط رحلته حُذف من صورة سجل زيارته |
Muhtemelen ziyaretini doğal ya da beklenen bir şey olarak gösterme girişimi mi? | Open Subtitles | اليس ممكنا انها محاولة منه لكى يجعل زيارته تظهر طبيعية ومتوقعة ؟ |