Komutan, etrafındakilere gücünü göstermeyi severdi özellikle de yeni hemşirelere ve sıhhiye erlerine. | Open Subtitles | أحب القائد أن يفرض سلطته هنا خصوصاً مع الممرضات الجديدات و عاملي المشفى |
Her gün atla gezintiye çıkıyorum. gücünü nasıl kullandığını gördüm. | Open Subtitles | انا اتجول في الريف كل يوم رأيت استخدامات سلطته |
Kral Erik Jevardsson en güçlü düşmanı Sverker'lara karşı gücünü artırmak istemektedir. | Open Subtitles | أراد الملك إريك جيفردسون تعزيز سلطته ضد العدو الأكثر خطوره: |
Bu olduğunda alfanın tekrar otoritesini sağlaması gerekecek, saldırının hedefi de Stephanie Wilson olacak. | Open Subtitles | سيشكون في قائدهم وعندما سيحدث هذا , القائد عليه أن يفرض سلطته |
Bu doğum gücü onun büyümesiyle daha da güçIü olacak. | Open Subtitles | مع سلطته الطبيعية المولد في, سوف تزدهر مستقبله. |
Rumkowski, kendisine karşı olanlara, gerektiğinde elindeki kamplara gönderme yetkisini koz olarak kullanıyor ve yetkisini farklı şekillerde de suistimal ediyordu. | Open Subtitles | أحيانا إستخدم "رومكوفسكى" النفىّ لإزالة أولئك الذين عارضوه وإنتهك سلطته بطرق أخرى |
özellikle askıya alınmanın eşiğinde olan birine ve yetki alanının dışındaki birine gerek yok. | Open Subtitles | خاصة ، من هو خارج حدود سلطته القضائية وعلى وشك الإيقاف |
An itibariyle yaşamın tüm katmanlarında, ordu ve siviller üzerinde otoritesi vardı. | Open Subtitles | حتى الآن إمتدّت سلطته إلى كلّ سمات الحياة ، العسكريّة والمدنية |
Fakat gücünü daha çok seviyordun ve onu ele geçirip, elinde tutabilmek için her şeyi yaparsın. | Open Subtitles | ولكنك أحببت سلطته أكثر. وكنت لتفعل أي شئ للحصول عليها والتمسك بها. |
Gerçi gücünü korumak için her şeyi yaptı. Goodwin! | Open Subtitles | بالرغم من أنه قام بكل شئ للحفاظ على سلطته |
Tüm güç onda sanıyor. Alsın gücünü kıçına soksun. | Open Subtitles | يعتقد انه يملك السلطة فليذهب الى الجحيم مع سلطته |
Bir kahraman, gücünü kötüye kullanan ve masum insanları inciten biri değildir. | Open Subtitles | خانوا قسم الشرف الذي أقسموا جميعا على الحفاظ عليه البطل ليس شخصا يسيء إستخدام سلطته و يؤذي الناس البريئين |
- gücünü yıldırımdan alıyor seni iğrenç kokulu yaşlı adam. | Open Subtitles | انه يوجه سلطته ... من البرق الرجل العجوز رائحته كريهة |
Kriz bittiğinde tüm gücünü bıraktı ve köy hayatına geri döndü. | Open Subtitles | وعند انتهاء الأزمة الرومانية. استغنى عن سلطته. وعاد الى المزارع. |
Bir kuzeylinin gelip otoritesini en iyi arkadaşlarımdan birinin üstünde kullanması hoşuma gitmez. | Open Subtitles | لا يثيرني أن شخص من اليانكيز جاء هنا يفرض سلطته على أحد أصدقائي المفضلين. |
Kont, otoritesini kim hafife alırsa, ölüm fermanını imzalamış olacağını söylemişti. | Open Subtitles | يقول الكونت أن من يخالف سلطته سيواجه عقوبة الإعدام. |
Şimdi, bu adam kameraları ve gücü seviyor. | Open Subtitles | الآن، هذا الرجل يُحبّ الكاميرات، ويُحبّ سلطته. |
Onun öğretmeniydi ve yetkisini böyle kötüye kullandığını öğrenirsem hayal kırıklığına uğrayacağım. | Open Subtitles | أنه أساء استعمال سلطته على هذا النحو... سيخيب أملي حقاً |
O şeyin öğrenme isteği dünya genelinden sürekli olarak yetki ve bilgi toplamasını sağlayacak. | Open Subtitles | هذا الشيء سيدفعه لمواصلة جمع المعلومات وتعزيز سلطته في العالم فضول |
Nedense, onun otoritesi sayesinde, çalışanlar daha iyi hissetmemişti. | Open Subtitles | و مع هذا شكراً لتعدي سلطته الموظفين لم يشعروا بحال أفضل |
Kaybolduğundan beri yetkisi azalıyor. | Open Subtitles | و سلطته ضعيفة ما دام أنه في عداد المفقودين |
Fakat yakın bir zaman içinde, hükümdarlığına ondan çok daha üstün bir güç tarafından meydan okunacaktır. | Open Subtitles | ولكنه سلطته هذه سيتم تحديها عن طريق سلطة اخرى تفوقه قوة بكثير |
Amir'in emriyle buradayım. Onun yetkisiyle hareket ediyorum. | Open Subtitles | أنا هنا بأوامر المدير وأتصرف وفق سلطته |
Bu yüzüklerin içinde ki acı ve ızdırap bu yılın yakarışını başarılı kılıp derinlerden O'nun gelip en başından, saltanatını kurması için bizlere güç verecek! | Open Subtitles | جميع الكرب والألم والمعاناة، مخبأة في هذه الحلقات سوف تعطينا ما يكفي من القوة، هذه المرة دعوتنا للوصول الى هدفك ومن الأعماق إلى أن رفع سلطته أنحاء العالم |
Üstün gücüne rağmen, kendisinin de gıda ihtiyacının olduğunu fark etti, arzusu dipsiz ve dayanılmazdı. | TED | وبالرغم من سلطته العليا، أدرك هو الآخر أنه غير مستثنى في الحاجة إلى قُوت، وأحس بندم عظيم لا يطاق. |