| Ben Yeni Zelanda Hayvanat Bahçesi'nin sorumlusuyum ve bu maymun New Town'a gidiyor. | Open Subtitles | أنا موظف رسمي بحديقة حيوان نيوزيلاندا و هذا القرد سيذهب إلى مدينه جديده |
| Ama şimdilik, o Charlie... ve kafasındaki o kunduz postu çantayla eve gidiyor. | Open Subtitles | هو حاليا تشارلي وجلد الحيوان الذي على رأسه سيذهب إلى البيت في حقيبة |
| İşte kurtarıcınız gidiyor. Şimdi saman bulun. | Open Subtitles | ها هو سيذهب رسولكم إذهبوا الآن لتجدوا القش |
| Örneğin, bir bebek vaftiz edildikten sonra ölse Cennet'e gider. | Open Subtitles | على سبيل المثال لو مات الطفل بعد تعميده سيذهب للفِردوس |
| Sahilin 90 metre açığında bir şamandıra var. İşte orada olacak. | Open Subtitles | ستكون هناك عوامة على بعد 100 ياردة من الشاطئ حيث سيذهب |
| Kızının ölümünden sorumlu olan adamın hapse gireceği anlamına geliyor. | Open Subtitles | تعني أن الرجل المسؤول عن موت ابنتك سيذهب إلى السجن |
| Olayı öğrendiklerinde birisi gidip Moriarty'ye bunu nasıl yaptığını soracak. | Open Subtitles | حالما يكتشفون ذلك، شخص ما سيذهب ويسألها كيف فعلت هذا |
| İşte kurtarıcınız gidiyor. Şimdi saman bulun. | Open Subtitles | ها هو سيذهب رسولكم إذهبوا الآن لتجدوا القش |
| Ali, Arap arkadaşlara gidiyor. Belki kuskus yer. | Open Subtitles | علي سيذهب الى رفاقه العرب, ربما سيعدون له الكوسكوس. |
| Yani bu tren hiç durmadan Saraybosna'ya mı gidiyor? | Open Subtitles | أنت تقول أن هذا القطار سيذهب إلى سراييفو و لا يتوقف؟ |
| Belki rodeoya gidiyor, ama geri dönmeyebilir. | Open Subtitles | ربما سيذهب إلى المنافسة , ولكن هذا لا يعني أنه سيخرج |
| Boşver. gidiyor olduğu ilk yer bir laboratuvar. | Open Subtitles | إنسه ذلك المكان الأول الذي سيذهب اليه المختبر |
| Yarınki sınavını geçemezsen, bu gidiyor. | Open Subtitles | سيذهب هذا إن لم تؤدي جيداً في امتحان الغد |
| Velhasıl Yoon ne zaman gelir, ne zaman gider bilirim. | Open Subtitles | لذا أنا أعرف متى يأتي يون و متى سيذهب يون. |
| Eğer ölürsem, para bir yardım vakfına gider ve o da avucunu yalar. | Open Subtitles | إذا متُ، جميع المال سيذهب إلى الأمانات الخيرية وهو لا يحصل على شيء. |
| Evet. Sonuçlar çıkınca eve mi yoksa hapse mi gideceği belli olacak. | Open Subtitles | بلى، لكن بعد ظهور النتيجه سنقرر حينها ما إذا كان سيذهب للمنزل.. |
| o zaman ona bir gevrek ayırabilirsin ama o benimle geliyor. | Open Subtitles | حسناً, قم بالتأكد أنك أحتفظت ببعض البسكويت لأجله ولكنه سيذهب معي |
| Şimdi endişeleniyor ve gidip yakalıyor. | TED | الآن يشعر بالعصبية، وبالتالي سيذهب للامساك به. |
| Birgün gelecek ve senin de karşına bir çocuk çıkıp ... | Open Subtitles | فقط فكر بشأن هذا اليوم الذي سيذهب فيه هذا الطفل ويقول |
| Biri Florida'ya gitti diye bunun tören gibi mi olması gerekiyor? | Open Subtitles | لأني أفترض أن لدينا طابور طويل لأن شخصا ما سيذهب لفلوريدا |
| Söyleyeyim. Şu mağaraya girecek olan adamım. | Open Subtitles | سأخبرك من أكون أنا الشخص الذي سيذهب إلى داخل الكهف |
| Hayır. Voleybol oynayana kadar hiç kimse bir yere gitmiyor. | Open Subtitles | لا, لا أحد سيذهب إلى أي مكان حتىننتهيمن لعبكرة الطائرة. |
| Ben öldüğümde ana para sana kalacak. o zaman istediğini yapabilirsin. | Open Subtitles | حين أموت سيذهب رأس المال لكِ كما ترغبين، حتى ذاك الوقت.. |
| Acı tecrübelerle öğrendim ki ödenen beş pound sadece miktarıyla değil gittiği yeri düşünmemizle de ilgili. | TED | حقيقةً ان لدي تجربة مؤلمة عند دفع خمسة جنيهات هي ليست فقط متناسبة مع المبلغ ولكن عندما افكر في اين سيذهب المال |
| Karaciğeri, Durham'daki Cytonet adlı hücre-tedavi şirketi gidecekti. | TED | وكَبدُه سيذهب إلى شركة علاج خلايا في دورهام |
| Fark etmez. Bu tren durduğunda, ayrı yollara gideceğiz. | Open Subtitles | هذا لايهم , فعندما يتوقف القطار سيذهب كل منا لاتجاه مختلف |
| Bütün gün yastıkları koruyabilirsin ama bu tabure yürüyüşe çıkacak. | Open Subtitles | يمكنك حماية الوسائد طوال اليوم لكن هذا الكرسي سيذهب لتمشيه |