Mezuniyet törenine gidiyormuş gibi giyinmiştim ve beni hızlıca stüdyoya sokup dönen, tekerlekli bir sandalyeye oturttular. | TED | دخلت الأستوديو وكأنني ذاهبة إلى حفلة موسيقية، فأقحموني داخل الأستوديو وأجلسوني على كرسي دوار ذي عجلات. |
5 saat sonra kendimi dişçi koltuğunda buldum. | TED | وبعد خمس ساعات، كنت جالسًا على كرسي طبيب الأسنان. |
Senin yatak odandalardı. Bunun için bir sandalye getirip oturmam gerekiyor mu? | Open Subtitles | كانو في غرفة نومك هل علي الحصول على كرسي مقابل هذا ؟ |
Evet, bir Estonyalının sandalyesinde, Estonyalının evinde Abhazya toprakları üzerinde bulunuyorsun. | Open Subtitles | بلى, أنا على كرسي إستوني في منزلٍ إستوني على أرضٍ أبخازية |
Nehri geçerken, sallanan bir koltuğa oturmak istediğini söylemiştin. | Open Subtitles | حين عبرنا النهر تمنيتي ان تجلسي على كرسي هزاز |
Evet, çöktüğüm zaman hoş yumuşak bir koltukta olacağım. Yorgunum, bebeğim. | Open Subtitles | أجل، وسأكون على كرسي جميل عندما أنهار إنّي متعبة، يا عزيزي |
Sert bir sandalyede tüm gün senin parmak ucunda dönmeni izlemek eğlenceli sayılmazdı. | Open Subtitles | الجلوس على كرسي صلب طوال اليوم أراقبك تدورين لم تكن فكرتي من المرح |
Bu kadar güçlü olmasına rağmen neden hala vücudun tekerlekli sandalyeye bağlı, Kaal? | Open Subtitles | على الرغم من أنك قوي جداً، لماذا لا يزال جسدك على كرسي متحرك يا كال؟ |
sandalyeye mahkum bir kadına yalan söylemeyeceğim. eğer babam Darnell'i öğrenirse mirasından zırnık alamam. | Open Subtitles | أنا لن أكذب على إمراة تجلس على كرسي معوقين |
Tekerlekli sandalyede oturan birini gördüğümüzde, yürüyemediklerini varsayarız. | TED | وإذا رأينا شخص ما على كرسي العجلة، نفترض أنه لا يستطيع المشي. |
Neden,şu anda bile, bir sandalyeye oturuyorum... çayımı yudumluyorum ve el yazısı okuyorum. | Open Subtitles | حتى الآن .. أنا فقط جالس على كرسي احتسي بعض الشاي .. |
Sen onları sinirlendir, onlarda seni bir sandalyeye bağlasın ve havuzun dibine bıraksınlar. | Open Subtitles | أنت تغضبهم فيربطونك على كرسي ويتركونك في قعر مسبح |
Dur, 15 santimlik topuklularla buzlu bir sandalyeye çıkıp boynunu kıracaksın ve ben tozluk giymiş bir at ile tekerlekli sandalyede ağzındaki çubukla klavyeden "Üzgünüm, işe yarayacağını sanmıştım." yazan senle bir başıma kalacağım. | Open Subtitles | توقفي , انت ستسلقين على كرسي متجمد وانت مرتدية كعبا طوله 6 انشات وتكسرين عنقك وبعدها سأعلق مع حصان مرتدي بنطالا ضيقا |
Başkanın koltuğunda oturmayı hiç mi hayal etmedin ? | Open Subtitles | ألا تَتمنّى بأنّك كُنْتَ بالداخل على كرسي الرّئيسَ؟ |
Polisler arabadaki yangını söndürmek için itfaiyeyi aramış, ve şoför koltuğunda bir ceset bulmuşlar. | Open Subtitles | تم استدعاء فرق الولاية من دائرة الحريق ليخمدا النار في سيارة محترقة و عثروا على جثة على كرسي السائق |
Al, sana bir sandalye veya tabut falan çekeyim mi? | Open Subtitles | مهلا، القاعدة، يمكنني تحصل على كرسي أو تابوت أو شيء من هذا؟ |
Sanırsın ki öksürerek bir sandalye veya bir şey çıkaracak. | Open Subtitles | هل تعتقد انه بامكانه ان يدفع ليحصل على كرسي أو شيء ما |
Gerçekte bir mutfak sandalyesinde oturuyor. | Open Subtitles | فالحقيقة أنه يجلس على كرسي مطبخ بملابس رثّة كثيفة على جسمه |
Bir koltuğa oturuyorum saat 2:00 diyelim. | Open Subtitles | مثلاً , قد أكون جالساً على كرسي عند الساعة الثانية |
Holde, koltukta uyurum ben. | Open Subtitles | أين ستنام؟ سأدبر أمري في غرفة الجلوس على كرسي المسند |
Yazar bu sözcükleri, Birleşik Devletler'de bir yerde, rahat bir sandalyede oturmuş yazarken ben de bu tam aynı şeyi kilometrelerce ötede, iğrenç, pis bir barakada, Polonya'daki bir imha kampında öğrendim. | TED | وبينما صاغ المؤلف هذه الكلمات، كان جالسًا على كرسي مريح، في مكانٍ ما في الولايات المتحدة، تعلمت الدرس ذاته تمامًا على بعد أميال في ثُكنة قذرة ووسخة في معسكر إبادة في بولندا. |
sandalyeye bağlı şekilde bulunmaktan iyidir. | Open Subtitles | لايوجد اهانة أكثر من كونك مقيداً على كرسي على الارض |
Kaba ve kötüsün çünkü sandalyeye mahkum olduğun için kızgınsın | Open Subtitles | أنتِ لئيمة وأنتِ مروعة لأنك غاضبة لأنكِ على كرسي متحرك، أنا أتفهم. |
Abi, ezik olduğunu bilsem de ben de fasulye çuvalı bir sandalyede oturan bordrolu bir profesörüm. | Open Subtitles | يارجل ، حتى أنا أعلم أنك خبيث وأنا أستاذ جالس على كرسي ككيس قماش |
Ama Megan'ı tekerlekli sandalye ile Watusi dansı yaparken kesin görmeniz lazım. | Open Subtitles | لم تعش حتى رايت ميجان تفعل على كرسي متحرك |
Tekerlekli sandalyede bir sakat... gutun ve bir sürü hastalığın pençesinde tükenmiş bir adam. | Open Subtitles | هو كان مشلول، ومقعد على كرسي ومريض بالنقرس وعدد كبير من الأمراض |
Tam olarak hiçbir şey. bir sandalyede oturup öylece durdum. | Open Subtitles | لا شيء حرفياً, جلست على كرسي وحدّقت النظر |
Babam senin buzda oynayacağına salıncaklı sandalyede oturuyor olman gerektiğini söylemişti. | Open Subtitles | أَبّي قالَ بأنّك يَجِبُ أَنْ تُجْلَسَ على كرسي هزاز بدلاً مِنْ على الثلجِ |
Eğer şiltesi olan bir sandalyede oturuyorsan, daha açık olursun', demişti. | TED | إذا كنت جالساً على كرسي مريح، ستكون أكثر انفتاحاً. " |