Harvey, anlamak zorundasın sana buradan kendi başına gitme izni vermeye yetkim yok. | Open Subtitles | هارفي، يجب عليك أن تفهم ليس لدي الحق لتركك ترحل من هنا لوحدك |
anlamak zorundasın, vazgeçmek için zaman yok. | Open Subtitles | عليك أن تفهم أنه لم يعد هناك مجال للتوقف. |
anlamalısınız Yüzbaşı Brown, o inek benim için bir hayvan değil. | Open Subtitles | عليك أن تفهم كابتن براون تلك البقرة ليست حيوان بالنسبة لي |
Fakat şunu Anlamalısın, şunu Anlamalısın ki ilk komanın ardından... | Open Subtitles | لكن لِتفهم ذلك، عليك أن تفهم ذلك الأمر .بعد الغيبوبة الأولى |
Ama benim tam olarak nerede olduğumu anlaman gerek çünkü aslında hiç bir şey değişmedi. | Open Subtitles | لكن عليك أن تفهم موقفى لأن شيئا لم يتغير. |
anlaman lazım. Goeth muazzam baskı altında. | Open Subtitles | عليك أن تفهم أن القائد جوز عليه ضغط كبير |
Anlamak zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | ليس عليك أن تفهم |
(Styles) Bir şeyi anlamak zorundasın. Bu iş büyük bir cerrah olmaya benzer. | Open Subtitles | عليك أن تفهم شيئاً هذا العمل يشبه عمل الجراح |
anlamak zorundasın, ayrılmıştık çünkü ben o şeyi yapmak istiyordum. | Open Subtitles | انظر عليك أن تفهم أننا انفصلنا لأننى أردت أن نمارس الجنس |
Bir şeyi anlamak zorundasın O kıza bir daha elini sürersen seni öldürmek zorunda kalırım. | Open Subtitles | عليك أن تفهم شيئاً إذا قمت بلمس تلك الفتاة مجدداً |
Ama anlamak zorundasın ailemi öldürmekle tehdit ediyordu nerede yaşadıklarını biliyordu. | Open Subtitles | لكن عليك أن تفهم أنها كانت تهدد بقتل عائلتي، كانت تعرف مكان سكنهم |
MG: Şunu düşünüyorum; anlamalısınız ki, Hacker'lar arasında yaygın olduğu gibi, bunu yapmaktadırlar. | TED | ميشا جليني: أعتقد أنه إلى حد ما يجب عليك أن تفهم أنه من البديهي أن يفعلوا هذا. |
Yani ününüzün sizi aştığını anlamalısınız ve sanırım rızaya ve kadınlara yönelik genel tavrınızı anlarsam derslerinizde kendimi çok daha güvende hissedebilirim. | Open Subtitles | عليك أن تفهم أن سمعتك تسبقك وأظن أنني سأشعر بأمان أكبر بكثير في صفك إن فهمت موقفك حيال الموافقة والنساء عامة |
Fakat şunu anlamalısınız ki bu biraz zaman alacak. Başkan'la konuştuğunuzda... ..ona şunu hatırlatın; | Open Subtitles | لكن يجب عليك أن تفهم أن ذلك سيستغرق بعض الوقت |
Üretim konusunun buradaki subaylardan bazılarının... umurunda bile olmadığını Anlamalısın. | Open Subtitles | عليك أن تفهم أن بعض الضباط هنا يهتمون بالانتاج |
Üretimin aksaması falan, buradaki bazı subayların umurlarında bile değil. Bunu Anlamalısın. | Open Subtitles | عليك أن تفهم أن بعض الضباط هنا يهتمون بالانتاج |
James, lütfen, anlaman gerek, onu kurtarmak için bir yol olabileceğini düşünmedim. | Open Subtitles | جيمس, أرجوك جيمس, عليك أن تفهم أنني لم أظن أنه بإمكاني فعل شيء لإنقاذها |
Tamam, şimdi seni rahat bırakacağım çünkü yastasın ve sarhoşsun ama şunu anlaman gerek Porscha Williams, karını öldürmemiş olabilir. | Open Subtitles | حسناً، سأترك كلامك يمر لأنك حزين وثمل لكن عليك أن تفهم |
anlaman lazım, Jenna'nın beni sevmesini istiyorum sadece. | Open Subtitles | عليك أن تفهم أردت أن تعجب بي جينا فقط |
- Belki seninde anlaman lazım. - Kiera. | Open Subtitles | و ربما ينبغى عليك أن تفهم أيضًا - "كيرا" - |
Anlamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك أن تفهم |
Anlayışlı olun. Dışarıda kalamayız. | Open Subtitles | عليك أن تفهم إنه لا يمكننا المكوث هناك |
anlaman gereken şu ki, o süper akıllı bir kadın. | Open Subtitles | لكن عليك أن تفهم, إنها امرأة خارقة الذكاء |
Pekâlâ, bakın, anlamanız lazım, tüm bunlar kötü bir rüya gibiydi. | Open Subtitles | عليك أن تفهم أن كل شيء حدث كان بمثابة حلم سيء |