Eğer Bunun için şimdiye kadar özür dilemediyse, ben onun yerine dilerim. | Open Subtitles | حسنًا إن لم يكن قد اعتذر عن ذلك دعني أعتذر بدلًا منه |
Ve... Bunun için özür dileyemem çünkü kasten yaptığım birşey değildi bu | Open Subtitles | ولا يمكنني أن أعتذر عن ذلك لأنني لم أفعل ذلك عن قصد |
Sana O konuda bir şey sormam gerek. Kayıt dışı. | Open Subtitles | أحتاج أن أطلب منك شيئا عن ذلك بصفة غير رسمية |
Bu konuyu çok güvendikleri dışında kimse ile konuşmak istemiyorlar. | Open Subtitles | إنهم لا يحبون أن يتحدثوا عن ذلك إلا مع زملائهم |
- Bu ev kederle dolu. - Bir de bana sor. | Open Subtitles | ــ هذا المنزل مليئ بالحزن ــ أخبرني عن ذلك |
Ve bende yükünü azaltmaya çalışayım. Şimdi karları temizlemeye ne dersin? | Open Subtitles | وأنا سأحاول جعل الأشياء أكثر عدلا ولكن ماذا عن ذلك الممر؟ |
Ama Bunu daha önce konuşmuştuk. Hatta sana iki kere anlattım. | Open Subtitles | لقد تحدثنا بالفعل عن ذلك لقد قلت لكِ مرتين |
Bunun yerine, tekstil fabrikalarını kurmak için Türkiye ve Meksika'yı seçtiler. Çünkü eğitim seviyeleri %25 ile %30 arasındaydı. | TED | فلقد اختاروا المكسيك وتركيا عوضاً عن ذلك لنصب مصانع القماش لأن مستوى تعليمهم كان حوالي 25 إلى 30 بالمئة |
Sosyal bilimciler, insanın zamanını değerli görürler ve Bunun için ödeme yaparlar. | TED | لكن علماء الاجتماع يفهمون أن لوقت الناس قيمة، لذلك يدفعون لهم عن ذلك الوقت. |
Bunu sözcüklerle anlatamam, Bunun için bir senfoni gerekli. | Open Subtitles | لا أستطيع التعبير عن ذلك في الكلمات. فقط سيمفونية يمكن أن يقول ذلك. |
Bunun için üzgünüm. bugünün döviz oranlarını kontrol ettim. | Open Subtitles | أعتذر عن ذلك , تأكدت ماهي أسعار الصرف اليوم |
O konuda asla konuşmuyor, elbette, ama o kolu kanadı kırık bir adam. | Open Subtitles | أنه لا يتحدث عن ذلك أبداً بالطبع , أنه رجل محطم |
O konuda asla konuşmuyor, elbette, ama o kolu kanadı kırık bir adam. | Open Subtitles | أنه لا يتحدث عن ذلك أبداً بالطبع , أنه رجل محطم |
O günlerden bu yana, kimse Bu konuyu konuşmak istemez. | Open Subtitles | لهذا اليوم الناس لا يزالون يفضلون عدم التحدث عن ذلك |
Ama Bu konuyu açmadan önce teleskoplar üzerine konuşalım. | TED | لكن قبل أن أتحدث عن ذلك لنتحدث عن التلسكوبات |
Bir de canlıyken daha kolay yutuluyor, | Open Subtitles | عدا عن ذلك حين يكون حيا لن يكون بلعه صعبا |
- Bir de o küpeyi merak ediyordum. - Hangi küpe? | Open Subtitles | ـ انا ايضا اتسائل عن ذلك القرط ـ اي قرط؟ |
Şu ödül mü ne için rüşvet vermek zorunda kaldığın adama ne dersin? Hepimiz bir şeyler satıyoruz sanki. | Open Subtitles | ماذا عن ذلك الشخص الذي قمت برشوته من أجل الفوز في الجائزة الأمر أنه نحن نقوم ببيع شيء ما |
Ne dersin, sabah özgür bir adam olmaya itirazın var mı? | Open Subtitles | ماذا عن ذلك ؟ هل هناك اعتراض على اطلاق سراحى فى الصباح ؟ |
Hayır, sadece Bunu daha önce hiç duymamıştım. | Open Subtitles | كلا ، إنني فحسب أبداً لم أسمع عن ذلك من قبل |
Herkesin gerçek anlamda ünlü olabildiği bir dünyada, insanlara ünlü olmak yerine yetenekli olmaları adına ilham vermeyi umuyorum. | TED | في عالم، حرفياً يمكن فيه لأي شخص أن يصبح مشهوراً، عوضاً عن ذلك آمل أن ألهم الناس ليكونوا موهوبين. |
Size bu konuda bir fikir vermek için Amerika Birleşik Devletleri'nin fikir merkezi olan Louisville, Kentucky'ye bir yıldız koydum. | TED | فقط لإعطائكم فكرة بسيطة عن ذلك, قمت باعطائكم نجمة فى مركز الفكرة بالولايات المتحدة, الذى يقع فى لويس فيل, كنتاكى. |
Sırf bunun hakkında konuşmak istemem, sizin tarafınızdayım demek değil. | Open Subtitles | رغبتي في الحديث عن ذلك لا تعني أنني متحالفة معك |
bununla ilgili filmi başlatabiliriz biraz da zamanda geriye gideceğiz. | TED | ويمكننا بدأ فلم عن ذلك ويمكننا النظر قليلا إلى الماضي |
Ve bunu takvim resmi olarak yapmakta herzaman basarisizdim, ya da onun gibi bir sey, ve bundan kurtulamadim. | TED | وبقيت متعلقاً بهذا النوع من صور التقويم، او شيء ما من تلك الطبيعة، ولم اتمكن من الابتعاد عن ذلك. |