"عينه" - ترجمة من عربي إلى تركي

• aynı
• gözünü
• gözü
• gözünün
• gözüne
• göz
• gözlerini
• gözleri
• gözünden
• gözlerine
• örnek
• örneği
• aynısını
• numune
• gözlerinin

Ve bu da aynı çocuk amliyattan iki hafta sonra sağ gözü açık.
وها هو نفس الطفل بعد العملية ب 3 أسابيع, و عينه اليمنى مفتوحة.

Görünen o ki aynı şeyi hesaplama evreninde de yapabiliriz.
حسن، تبين أنه، بإمكانا القيام بالشىء عينه في عالم الحوسبة.

"Ama bu da zaten yaratığın gelip gözünü almasını beklediğim için oldu."
لكن كان هذا لأنني كنت أنتظر الكائن الفضائي ليأخذ عينه ويغير حياتي

Biri, Paine'nin eşkaline benzemesi için gözünün altına bant yapıştırsın.
ضع شريط لاصق تحت عينه اليسرى ليبدو مثل اوصاف بيين

20 tane kayıp şey yüzünden çıkan tartışmada o küçücük çocuk daha ilk defa saçlarını kestirmeden gözüne mermi yedi.
كانا يتجادلان حيال 20 كبسولة مفقودة بدلاً من أن يحظى ذلك الفتى الصغير بأول قصة شعر أصيب برصاصة في عينه

Herhalde o kalemi göz bebeğinden başka yerlerine de sokuyordur.
لا لأنه يضع هذا القلم فى مكان أخر غير عينه

Nasıl da gözlerini kısıp yan yan bakıyor... sert erkekmiş gibi konuşuyor.
انتم , انتم كلكم , شوفوا طريقته انه دائما ينظر بطرف عينه يحاول دائما التحدث بطريقه خشنه

Ama hepimizin aynı şeyi istediğini fark ettiklerinde bana güvendiler.
لكنّهما غيّرا رأييهما لمّا أدركا أنّنا جميعاً نريد الأمر عينه

Senin çalışmak için karlı bir tıp dalından vazgeçmeyen adamla aynı şekilde mi?
الأمر عينه مع رجلٍ لا يتنازل عن عيادةٍ طبيّةٍ مجزيةٍ ليأتي للعمل معكَ؟

Bitkilerin hücreleri ve özlerindeki suya da aynı şey oluyor.
في جوف النباتات، الشيء عينه حاصلٌ للماء في خلاياهم ونسغهم

İyimser olmak istiyorum ama bir kadın olarak aynı zamanda cinsel anlamda aktif görülmek ve yetkili bir profesyonel olmak zor.
إنّني أحبّ أن أبقى متفائلة ولكن كوني إمرأة فمن الصعب أن أعتبر كشخص مولع بالجنس ومنافس في مهنته في الوقت عينه

Yanına gidiyor, omzuna dokunuyor ve herifin gözünü çıkarıyor herkesin önünde hem de.
إنها دخلت مباشرةً إلى هناك، وطعنته في الكتف، ورمق عينه هناك أمام الجميع.

Horus'un dostlarından hangisinin gözünü çalacak kadar akıllı olduğunuda bul.
وأعرف مَن حليفه الذي كان ذكياً بما يكفي ليسرق عينه.

Ya da gözü bir tehdidi görsel olarak veya skoplarından birinde algılar algılamaz pilotun düşünce itkileri, tehdide füze yolluyor.
أو سرعان ما تدرك عينه خطراً إما بصرياً, وإما على إحدى شاشات الرادار إندفاعات أفكاره توجه الصواريخ على ذلك الخطر

Robota bağlanan bir adam vardı ve gözü 90 derece sola dönüktü.
هذا في الحقيقة شخص دخل إلى نظام الروبوت وكرة عينه كانت مدارة 90 درجة لليسار.

Tamam... 30 yaşında, gözünün üstünde yara var şehirde çalışıyor. Tamamdır.
حسنٌ، يناهز الثلاثين ولديه ندبة فوق عينه ويعمل في المدينة، عُلم.

Onu rahatsız eden bu. Tıpkı gözüne kaçan bir toz gibi.
وهذا ما يسبب له التوتر, انها مثل الشوكة فى عينه

İşte bu Henry'nin bir fotografı, yüzünün sol tarafından --elmacık kemiğinden, üst çenesinden, göz çukurundan kötü huylu bir kanserin çıkarılmasından haftalar sonra.
لذا هذه صورة لـ هنري بعد اسبوعين من إزالة سرطان خبيث من الجزء الأيسر من وجهه -- عظام خده فكه العلوي ،محجر عينه.

Sizlere de gözlerini dikmeden geri çekilseniz iyi olur.
من الأفضل لكما الابتعاد عنه قبل أن يضع عينه عليكما

"Uzun uzun yüksek sesle güldü... bu arada gözleri fır dönüyordu.
ضحك بصوت عال وطويلاً وطول الوقت عينه تنظر إليها

Eğer Hernandez bombalamada gözünden yaralanmış olsaydı buna karşı acil önlem alması gerekirdi.
إذا كان هيرنانديز صحيح جرح عينه في القصف، لذا فقد حصل علي علاج سريع

gözlerine bakıp kim olduğunu anlayamıyorlar mı?
ألا يستطيعون فقط النظر إلى عينه ويرون من هو؟

Biz burada, bu binanın fosil kaydı gibi birşey bulmaya çalıştık ve yaptık ta, tozdan örnek aldık.
كنا سنريد ان نأخذ شيء مثل سجل أحفوري لهذا المبنى، و لنفعل ذلك،نأخذ عينه من الغبار.

Sloane DNA örneği almak için hemen ekip gönderdi.
سلون أرسل فريق لأحضار عينه من الـ دى ان ايه

Ama şu an burada olsaydı sana benim söyleyeceklerimin aynısını söylerdi.
لن يُحييها، لكنّها لو كانت معنا لأخبرتك ما سأقوله لك عينه.

Ama bir numune daha almak istiyorum... kendim için. Tadı birazcık anemik gibi. - Hemen onu laboratuvara indir, ahbap.
لكن ارغب باختبار عينه اخر لأجلي فقط اتعلمين؟

Kendim büyütmediğim, kafasını çekiçle ezerken gözlerinin içine bakmak zorunda olmadığım bir biftek yedim.
تناولت لحم بقر لم تكن عليّ تربيته وتسميته والنظر في عينه وأنا أسحق رأسه بمطرقة قاتلة