Yanlış tarafa bakıyorsun. Her zaman hayatı zor hale getirir. | Open Subtitles | أنت تنظر في الإتجاه الخاطئ دائماً ما يجعل الحياة صعبة |
İşte damgalanma bu, çünkü ne yazık ki yaşadığımız dünyada eğer kolunuzu kırarsanız herkes alçınızın üstüne adını yazmak üzere yanınıza koşar ama insanlara depresyonda olduğunuzu söylerseniz, diğer tarafa koşarlar. | TED | تلك هي وصمة العار، لأنّنا لسوء الحظ، نعيش في عالم حيث إذا قمت بقطع ذراعك، فإنّ الجميع يركض لرؤية حالتك، ولكن إذا قلت للناس أنّك مكتئب، يركض الجميع في الإتجاه المعاكس. |
Problem. Diğer yola saptılar. | Open Subtitles | من هنا .مشكلة. لقد ذهبوا في الإتجاه الآخر |
Karşı yönden gelen aracın lastiği patlamış, banketten geçip Bascom'ın arabasına çarpmış. | Open Subtitles | سيارة تسير في الإتجاه المعاكس فُجرت بها إطار، تخطت مفرق الطريق وصدمته في رأسه |
Medya bizim karşımıza geçtiğinde, herşey tersine gitmeye başlamıştı. | Open Subtitles | عندما أجهزة الإعلام إنقلبت علينا وبدأت الريح تنفخ في الإتجاه الآخر |
Tabii bizler de kalkıp onları gitmek istemedikleri bir yöne çevirdiğimizdeyse doğal olarak çalışmıyorlar. | Open Subtitles | والآن ، أجهزتنا لن تعمل إذا حاولنا توجيهها في الإتجاه الخاطئ |
Kaçınmacı odak için en iyi durum senaryosu tek kelimeyle statükoyu korumaktır. Bu sırf suyun üzerinde kalabilmek için ayak çırpmaya benzerken yönelimci odak ise doğru yöne doğru yüzmemizi sağlamaktadır. | TED | وبما أن السيناريو الأفضل في التركيز على الوقاية هو ببساطة الحفاظ على الوضع الحالي، مما يجعلنا نسبح ورأسنا في الهواء فقط لنطفو، بينما التركيز على التنمية يجعلنا نسير في الإتجاه الصحيح. |
Bence... yaşanan bu aksiliklere rağmen... proje hala doğru yönde yol alıyor. | Open Subtitles | لا، بالرغم من هذه النكسات الواضحة، هذه النموذج يتجه في الإتجاه الصحيح. |
Seni doğru tarafa yönlendirmeye çalışabilirim. Ama hepsi bu. | Open Subtitles | سأبقيك في الإتجاه الصحيح إذا استطعت و لكن هذا هو كل شيء |
İlk kurşun Başkan'ın başına isabet ediyor ama bazıları tam ters tarafa bakıyor. | Open Subtitles | الرصاصة الأولي أصابت الرئيس من المقدمة ولكن بعض الأشخاص .. ينظرون في الإتجاه العكسي |
Onlara başka bir tarafa bakmalarını söylemeye ne dersin? | Open Subtitles | ما رأيك أن تُخبرهم بأن ينظروا في الإتجاه الآخر؟ |
Ama sen diğer tarafa gittiğin için korkarım korkmaya başlayacaksın. | Open Subtitles | و لكن بما أنك ستذهبين في الإتجاه الآخر أخشى أنك ستبدأين في الخوف |
Diğer tarafa bakacağım ve ne olursa olsun, olsun. | Open Subtitles | أنا سـ أنظر في الإتجاه الآخر ولـ يحدث ما يحدث |
Aynı zamanda, yola adım atarken yanlış yöne baktığı için. | Open Subtitles | بل بسبب أنّه نظر في الإتجاه الخطأ حينما أراد عبور الشارع |
En inanılmaz numarayı o yaptı. Bir yönde uçarken diğer yönden çıkıyordu. | Open Subtitles | لقد قام بأكثر الحيّل روعة على الإطلاق لقد كان يطير في إتجاه، ويظهر في الإتجاه الآخر. |
İyi olacağız. Güneye gitmeye devam edeceğiz. | Open Subtitles | سنكون على ما يرام سنستمر في الإتجاه جنوباً |
Aramızın iyi bir yöne doğru gittiğini düşünüyordum. | Open Subtitles | ظننتُ اننا كنا نتجه في الإتجاه الصحيح |
sifonu çektiğinde su ters yöne doğru dönüyor. İlk kez gördüğünde seni gerçekten korkutuyor. | Open Subtitles | حتى ماء المرحاض, عندما يتدفق فإنه يدور في الإتجاه الآخر |
Dalgalar geçtikçe, uzayı ve içindeki her şeyi bir yönde genişletiyor ve diğer yönde sıkıştırıyor. | TED | بمجرد مرور الموجة تمد المكان و كل شيء فيها في اتجاه واحد و تضغظها في الإتجاه الأخر |
Kıyıdaki dalgalara veya kuru kuma değdiği anda duruyor ve ters yöne yürümeye başlıyor. | TED | وبمجرد دخولها في الماء أو الرمال الجافة، يتوقف ويمشي في الإتجاه المعاكس |
İlk defa, doğru yolda olduğumu hissediyorum. | Open Subtitles | هذه المرة الأولى التي أشعر بأن هذا الصواب وأني ذاهبة في الإتجاه الصحيح |