Sanırım kurban son dakikada çekilmiş, bu yüzden de gücün büyük bir kısmı kaybolmuş sadece önemsiz bir etki bırakmış. | Open Subtitles | أعتقد بأنه تم سحب الضحية بعيداً في اللحظة الأخيرة لذا فإن معظم القوة كانت قد ضاعت تاركة التأثير الأكثر ضعفاً |
Sen istedin diye her şeyi son dakikada iptal edecek değilim. | Open Subtitles | لا أستطيع إلغاء كلّ شيء في اللحظة الأخيرة لأنّك أردتِ ذلك |
Bir son dakika evliliği, şüpheli bir intihar yeminli ifadelerin aniden değişmesi. | Open Subtitles | زواج في اللحظة الأخيرة، انتحار مزعوم، تراجع مفاجيء عن شهادات تحت القسم. |
Hayatımızda gerçekleşenleri anında gözden geçirmeliyiz, 10 dakika sonra değil, 1 hafta sonra değil, o anda. | TED | نحتاج ان نعالج ما يحدث في لحظة حدوثه و ليس بعد 10 دقائق, ليس بعد اسبوع, بل في اللحظة. |
Fakat yeni bir fikir ortaya koyduğunuz anda her yeni fikre iki kelimeyle başlayan garip bir yanıt verme modası var. | TED | ولكن في اللحظة التي تقدمون فيها فكرة جديدة، هناك ذلك الميل الغريب العجيب للرد على كل فكرة جديدة. بدءًا بكلمتين اثنتين. |
Yeni bir şey ortaya atayım. Son dakikada dahil olduğumun farkındayım. | Open Subtitles | دعني فقط أخبرك شيئاً وأفهم تماماً أنني جئتُ في اللحظة الأخيرة، |
Onu son dakikada ayarladım, sadece kapıda durması için 1,000 dolar teklif ettim. | Open Subtitles | لقد احضرته في اللحظة الاخيرة وعرضت عليه 1,000 دولار فقط ليقف بجانب الباب |
İzin verin, son dakikada, bunun küçük bir demosunu daha yapalım, duymayanlarınız için. | TED | واسمحوا لي أن أقدم لكم في اللحظة الأخيرة عرضا سريع لهذا الشخص لأولئك الذين لم يتمكنوا من سماعه |
Son dakikada programı değiştirip Sibelius'tan başka bir şey çalmamışlar. | Open Subtitles | قاموا بتغيير البرنامج في اللحظة الأخيرة "ولم يعزفوا سوى "سيبيليوس |
Ancak son dakikada General Tanz'ın şoförlüğü görevi verildi. | Open Subtitles | لا ، اٍنه قد كلف في اللحظة الأخيرة بمهمة أن يكون سائق الجنرال تانز |
Son dakikada, avukatı infazın iptal edilmesi için bir girişimde daha bulundu. | Open Subtitles | في اللحظة الأخيرة، محاميه حاول ايقاف تنفيذ حكم الإعدام. |
Ve bir dakika içinde hava akımının görüntüsünü alacağız. | TED | و في اللحظة التالية سنرى منظر لتيار الهواء. |
Sana söylerdim ama yoktun. Bir son dakika kararı vermek zorundaydım. | Open Subtitles | كنت سأخبرك لكنك كنت بعيدا، كان عليّ اتخاذ القرار في اللحظة الأخيرة. |
Miranda, kendi olarak, son dakika randevusu buldu. | Open Subtitles | ميراندا، يعود إلى كونها نفسها، العثور على تاريخ في اللحظة الأخيرة. |
Fakat tahmin edin ne oldu. Kahvesiz Roma seçeneğini eklediğiniz anda | TED | لكن خمنوا ماذا حدث. في اللحظة التي تضيفون روما بدون قهوة، |
Tam o anda ise... tek başına doyuma ulaşmayı istersin. | Open Subtitles | في اللحظة التي يريد الرجل أن يخرج من هناك، وحده |
Ama ne yazık ki şu anda içki içmem gerek. | Open Subtitles | ولكن، في اللحظة الراهنة، يوجد ورائي بعض الشراب لأقوم به. |
Parti minik kuşun üzerine ip cambazı düştüğü an bitti zaten. | Open Subtitles | مات الحفل في اللحظة التي سقطت فيها البهلوانية على العصفورة الكبيرة. |
Ancak inanıyorum ki, ölçme devrimi için hazır olduğumuz bir zamanda yaşıyoruz. | TED | لكنني أؤمن اننا نعيش في اللحظة عندما نكون مستعدين لثورة قياس. |
Tam da profesörün yakıtı tükenmek üzereyken, Orokana'nın uçağını görür. | TED | في اللحظة التي يكون فيها وقود البروفيسور علي وشك النفاذ، يري طائرة أوروكانا. |
- Son dakikaya kadar farketmedi bile. | Open Subtitles | ـ إنه لم يلحظ هذا إلا في اللحظة الأخيرة ـ ميلي |
Karşıya adımınızı atar atmaz, son saniyede ipleri kesiyor ve köprüyü yıkıyorsunuz. | TED | بينما تخطو على الجانب البعيد من الممر تقطع الحبال وتُسقِطُ الجسر ورائك في اللحظة المناسبة تمامًا |
Atmosfere girdiğiniz andan itibaren "Serenity"nin sinyal vericisine kilitlendik. | Open Subtitles | لن تهرب من هنا لأنه في اللحظة التي تتحرك فيها |
İlk fitil tamamen bittiği anda, ikinci fitilde 30 saniyelik yanma süresi kalacaktır. | TED | في اللحظة التي تحترق فيها الفتيلة الأولى بالكامل، سيتبقى أمامك 30 ثانية لحرق الفتيلة الثانية. |
hadi bakalım. Bunun için müziğe ihtiyacım yok. Bir anın içinde zamandan bahsetmek. | TED | لا احتاج موسيقى لفعلها. الحديث عن الوقت في اللحظة |