Tekrar belirteyim, bunu dışarıda yapabilir ve açık havada kurumaya bırakabilirsiniz. | TED | ومرة أخرى، يمكن القيام بهذا خارجا وتتركها تنشف فقط في الهواء. |
Elimizde havada sekiz santim zıplayabilen 300 miligram ağırlığında bir robot var. | TED | لديك روبوت بوزن 300 مليغرام يقفز ما يقارب 8 سنتيمترات في الهواء. |
Şimdi, ayakta duruyorum açık bir havada sahilde bir palmiye ağacının altında, tam sahnenizin bir zamanlar olduğu yerde. | TED | أقف الان في الهواء الطلق، على الشاطئ تحت شجرة النخيل، في نفس الموقع الذي اعتاد المسرح أن يكون فيه. |
Savannah kadınlığa geçiş yaptı, Havadaki statik elektrik gibi bir şey bu. | Open Subtitles | سفانا قد بلغت وهذا يشعرني كما لو انه يوجد كهربائيه في الهواء |
Bunun için her sene 1,5 milyon ton plastik kullanılıyor, yani soluduğumuz havaya daha fazla zehirli gaz karışıyor. | Open Subtitles | يُستعمل 1.5 مليون طن من البلاستيك فيها كُل سنة ما يعني المزيد من الغازات السامة في الهواء الذي نتنفسَه |
Topu havaya kaldır Şef. yukarı kaldır. McMurphy... | Open Subtitles | ارفع الكرة في الهواء يا زعيم ارفعها عاليا |
Şimdi bu karaktere bir güç çarpacak, o Havadayken bunu fark edecek ve düştüğü yönde kollarını uzatmaya çalışacak ve bunu başararcak. | TED | هذا الشخص سيتم ضربه بقوة ، سيدرك عندما يكون في الهواء أنه أصيب وسوف يحاول ، أيضا ، تحريك ذراعيه في اتجاه مكان السقوط |
26 saat boyunca, kapalı bir timsah siperliğinde 5 metre havada fotoğraf çektim. | TED | صورت لمدة 26 ساعة مختفيا في مخبأ تمساح بارتفاع 18 قدماَ في الهواء. |
Demek, on dakika içinde havalanıp, yirmi dakika havada kalacağız. | Open Subtitles | إذا, سنقلع خلال عشر دقائق ونبقى في الهواء عشرون دقيقة، |
Telefona cevap vermem gerekiyor. Kapa çeneni ve onları havada tut! | Open Subtitles | يجب ان ارد على هذا الهاتف اخرس و ارفعهما في الهواء |
"bütün pistler dolu ve havada kalmış üç uçağımız var." | Open Subtitles | جميع المدرجات كاملة، ونحن لدينا 30 طائرة مكدسة في الهواء. |
Bu havada su yok! Ya sen? Gücün mü bitti. | Open Subtitles | لا يوجد ماء في الهواء هذا ماذا عنك، افقدت قوتك |
Kardeşimin eli beş çakmak için havada kalmışsa onu havada bırakmam. | Open Subtitles | عندما يكون أخي يمد خمسة معلقة في الهواء لن أتركها هناك |
havada asılı kalan güzel kokular benim genç arzularımı tetikliyor... | Open Subtitles | عطرك الذي يبقى في الهواء .. يغري رغباتي الشابة .. |
Havadaki akustik titreşimler, Havadaki minik enerji dalgaları kulak zarımızı gıdıklar. | TED | إنها اهتزازات صوتية في الهواء , موجات صغيرة من الطاقة في الهواء تدغدغ طبلة أذننا. |
Havadaki dünyayı kurtarma hissini veren iyimserlik kokusunu almamak mümkün değil. | TED | ويمكنك أن تشعر بهذا التحرك متفائلة لإنقاذ الأرض في الهواء. |
Sonra bu moleküller Havadaki oksijenle reaksiyona giriyor ve karbondioksit ve su yaratıyor. | TED | تتفاعل هذه الجزيئات بعد ذلك مع الأكسجين الموجود في الهواء لتصنع ثاني أكسيد الكربون والماء. |
Sadece güzel, mükemmel şeyler düşünüyorsun ve onlar da seni havaya kaldırıyorlar. | Open Subtitles | أنت يجب فقط أن تفكر فى أفكار رائعة وهم يرفعونك في الهواء |
Orada, bir kızın muhteşem bir parçası, havaya atılıp duruyordu. | Open Subtitles | كيف يحمل تلك القطعة الخاصة للبنت ويقذفها هكذا في الهواء |
Topu havaya kaldır Şef. yukarı kaldır. | Open Subtitles | ارفع الكرة في الهواء يا زعيم ارفعها عاليا |
Eller yukarı. Bu bir soygundur! | Open Subtitles | ارفعوا أيديكم في الهواء ,هذه عملية سطو مسلح |
Sinek 5 diyen kişi dur desin, kartlar Havadayken, tamam mı? | TED | الشخص الذي قال خمسة الاسباتي , هو من يقول ,توقف, عندما تكون الاوراق في الهواء, حسنا؟ |
Aslında burada gerçekleşen şey alevin alkol ve hava moleküllerinin karışımını yakarak cam kabın içinde baştan sona kadar ilerlemesiydi.. | TED | ما حدث هو أن الشعلة انتقلت عبر الوعاء الزجاجي من الأعلى إلى الأسفل، و حرقت خليط الجزيئات في الهواء والكحول. |
Bu su kaynaklı bir hastalıktır, Havadan kapılan bir şey değil. | TED | فهي من الأمراض المنقولة عن طريق المياه, وليست من المكروبات العالقة في الهواء. |