Keşke daha önce tanışsaydık. Sizinle konuşmak çok hoşuma gitti. | Open Subtitles | ليتني قابلتك في وقت مبكر ، لقد استمتعت بالحديث معك |
Hayır. Her zamankinden daha erken saatte günlük felaket dozunu getiriyor. | Open Subtitles | كلا، إنها تسلّم جرعة الجحيم اليومية في وقت مبكر عن المعتاد |
Bu sabah erken saatlerde buranın çok yakınlarında hırsızın biri, saygıdeğer amcamın tapınağına girip bunları çalmaya kalkıştığı için. | Open Subtitles | لإنه في وقت مبكر هذا الصباح وليس ببعيد عن هنا اقتحم لص أكثر معابد عمي توقيراً وحاول سرقة هذه |
Selam, Cohen, Erkencisin. | Open Subtitles | مهلا ، كوهين ، وكنت في وقت مبكر. |
-Duydum ki önceden de bir olay olmuş. | Open Subtitles | سمعت أنه حدث حادث صغير في وقت مبكر اليوم |
Sabahın erken saatlerinde Kaptan James Wheeler'dan bir mesaj aldık. | Open Subtitles | في وقت مبكر هذا الصباح تلقينا رسالة الكابتن جيمس ويلر. |
Şey, unutmuşum. Ben daha önce çocuklarla yemiştim. | Open Subtitles | لقيت نسيت أنني تناولت الطعام في وقت مبكر مع الأطفال |
erkenden buluşuruz. daha önce uğrayacağımız bir yer var. | Open Subtitles | لنجعل هذا في وقت مبكر فعلي أولاّّ أن أقضي عملاّّ |
Eğer Önsuç daha önce kurulsaydı, senin kaybın önlenebilirdi. | Open Subtitles | لو أن قبل وقوع الجريمة طبقت في وقت مبكر لكانت الجريمة التي عانيت منها انت و لارا قد منعت |
daha erken başlamalıymışsın. Daha iyi form tutardın. | Open Subtitles | أنت كان يجب أن تبدأ في وقت مبكر ذلك كان يجب ان يساعد ضربتك |
Genellikle kahvaltı hazırlamak için daha erken gelirim, fakat bu sabah markete uğradım. | Open Subtitles | أنا عادة ما يصل في وقت مبكر لإعداد وجبة الإفطار، لكني توقفت في السوق هذا الصباح. |
Sonra düşükler daha erken olmaya başladı. | Open Subtitles | ثم بدأت الإجهاضات تحدث في وقت مبكر عن ذلك |
Öyle görünüyor ki, cinayetler bu akşam erken saatlerde işlenmiş. | Open Subtitles | يبدو أنّ جرائم القتل حصلت في وقت مبكر من هذا المساء |
Sadece akşam ve sabah erken saatlerde beslenirler. | Open Subtitles | تتغذى في وقت مبكر المساء والصباح الباكر. |
erken saatlerde, tamamen bağlantıyı kaybettiğiniz doğru mu? Evet. | Open Subtitles | هل صحيح أنكم قد فقدتم الاتصال بها بصورة كاملة في وقت مبكر الليلة ؟ |
Erkencisin. | Open Subtitles | انت في وقت مبكر. |
Sende Erkencisin. | Open Subtitles | وكنت في وقت مبكر جدا. |
Daha önceden küçük bir olay olduğunu duymuştum Miller çiftliğinden çıkan portakal renkli, kirli bir yarış arabasıyla ilgili. | Open Subtitles | سمعت أنه حدث حادث صغير في وقت مبكر اليوم على خردة من الحديد البرتقالي اللون،في مزرعةِ ميلير؟ |
Bu sabah erken saatte meydana gelmiş olmalı. | Open Subtitles | لابد أنّ الجريمة قد وقعت في وقت مبكر هذا الصباح. |
Kurban akşamın erken saatlerinde davetsiz bir misafiri ihbar etmek için 911'i aramış. | Open Subtitles | اتصلت الضحية بالطوارئ في وقت مبكر من هذا المساء للإبلاغ عن شخص دخيل |
Bu kadar erken gelmeni beklemiyordum. | Open Subtitles | لم أكن أتوقع انك ستأتي في وقت مبكر. ماذا حدث؟ |
Ayılar erken geldi ve en iyi avlanma noktaları konusunda endişeliler. | Open Subtitles | تحضر الدببة في وقت مبكر ، حريصة على افضل مواقع الصيد. |
Eve Erken geldin. | Open Subtitles | مهلا ، كنت المنزل في وقت مبكر. |
Bitiş çizgisine erken geldim ve üçünüzü arka kapıdan girerken gördüm. | Open Subtitles | وصلت الى نهاية الخط في وقت مبكر وبعد ذلك، رأيت ثلاثه منكن يذهبن إلى هذا الباب الخلفي |
Yani, bu beni erkenden matematik ve kimya alanlarına itti. | TED | لذلك، في وقت مبكر جدًا، دخلت مجال الرياضيات والكيمياء. |
çok erken yaşlarda, diğer insanlardan farklı şeyler yapmam gerektiğini öğrenmiştim. Aynı zamanda, eşit şeyler yapmam gerektiğini de öğrenmiştim. Sınıf gibi mesela. | TED | تعلمت في وقت مبكر أنني تعين علي أن أقوم بأمور مختلفة عن غالبية الناس، لكني تعلمت أيضا أن هناك أشياء كنت فيها على قدم المساواة معهم، وأحد هذه الأمور كان الفصل. |