Ama sen onun yerini anlamda mümkün olması gerektiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | لكنهم يعتقدون أنك يجب أن تكوني قادرة على الشعور به |
Ben bunu yapabildim; inkârımı kıran son sadistçe bir dayak sayesinde. | TED | كنت قادرة على الرحيل بسبب ضربة اخيرة سادية كسرت حالة انكاري. |
Gelecekte neler yapabileceğini ya da sağlayabileceğini ya da kurtarabilecekleri hayatları düşünün. | TED | فكرو في المستقبل ما قد تكون قادرة على القيام به او ما ستصنعه او حياة الأشخاص التي ستتمكن من انقاذها. |
Dönüşler ağırlık merkezi sabit kaldığında en etkilidir ve yetenekli bir dansçı bu süreçte dönme aksını dik tutabilir. | TED | تكون اللفات أكثر فاعلية إذا بقي مركز جاذبيتها ثابت والراقصة الماهرة ستكون قادرة على المحافظة على المحور الأفقي للفاتها |
Hatta onu sevdiğimi bile hatırlamayacağım, ve ben bunu hatırlamak istiyorum. | Open Subtitles | لن أكون قادرة علي أن أتذكر أنني أحببته, وأريد تذكر ذلك |
Ve bu beni, değişimle baş edebilir, hatta değişimi kucaklayabilir biri yaptı. Gerçi hâlâ çok inatçı olduğum da söyleniyor. | TED | وهذا جعلني قادرة على مواجهة التغيير، بل الترحيب في النهاية بالتغيير، ومع ذلك فقد أخبرت بأني ما زلت صعبة المراس. |
Herkes kağıdı ve mürekkebi yapabilir ama bu kadar karışık şekilde para yapabilecek sekiz tane usta matbaacı var. | Open Subtitles | أي شخص يصنع الورق والحبر ، ولكن هناك فقط 8 طابعات رئيسية قادرة على هذا النوع من العملة المعقدة. |
Oraya o kadar çok gittim ki, yönetmenliğe hazır hissediyorum. | Open Subtitles | ما إن أذهب إلى هناك، أشعر أني قادرة على الإخراج |
24 kişiyi elemeyi başardım. Nasıl yaptığım herhalde umurunda değildir. | Open Subtitles | من خلال 37 أسماً، كنت قادرة على إلغاء 24أسماً، أنا متأكدة أنكِ لست مهتمُ كيف هذا |
Bu durumda iki farklı türde süt üretebilir. Bir tanesi yeni doğmuş için diğeriyse daha büyük yavrusu için. | TED | عند حدوث ذلك، تكون قادرة على أن تدر نوعين مختلفين من الحليب، نوع لصغيرها حديث الولادة، وآخر لصغيرها الأكبر. |
Cazibesine kayşı koyman mümkün değil. Dünkü tatil günü iyi miydi? | Open Subtitles | لن تكون قادرة على مقاومة سحره . يوم راحة جيد بالأمس؟ |
Eğer bunu yapmak mümkün olsa bile, bana ne olur? | Open Subtitles | وحتى لو كنت قادرة على القيام بذلك، ماذا سيحدث لي؟ |
Ve bu makine ameliyatları mümkün kılıp hayat kurtarabiliyor çünkü kafamızdaki bu ortamda çalışmak için tasarlandı. | TED | وتلك الآلة قادرة على تمكين العملية الجراحية وإنقاذ الأرواح لأنها صممت بناء على هاته البيئة. |
bunu yapabileceğini sanman neden? | Open Subtitles | لم تعتقدين أنك قادرة على فعل ذلك و هو لا ؟ |
Dilin gizemleri: Robot, programlanabilen bir seri eylemi yerine getirmeye yetenekli bir makine. | TED | أسرار العامية: روبوت، آلة قادرة على القيام بسلسلة من الأفعال القابلة للبرمجة. |
Senin gerçekten onu tekrar çalmasına ikna etmem için bana yardım edebileceğini sanmıştım | Open Subtitles | لقد ظننت فعلاً أنكِ قادرة على مساعدتي لكي نجعله يعزف مرة أخرى انتظري |
Uyarlanabilir bir maddeden oluşuyor. Yani her türlü gücü olanı zapt edebilir. | Open Subtitles | إنها مصنوعة من مادة قادرة على التأقلم فيمكنها احتواء كافة أنواع القوى |
Geri dönemeden 100 yıl uzak kalacaksın, beni özlesen bile. | Open Subtitles | أنت ستختفي لـ100 عام بدون أن تكوني قادرة على الرجوع |
Ama yanımda olduğunu bildiğim halde onsuz yapabilir miyim bilmiyorum. | Open Subtitles | لكن لا اعلم ان كنت قادرة على عدم الالتصاق به عندما يكون بقربي |
Birleşmiş bir Tong rakiplerini ortadan kaldıracak kadar güçlü olacaktır. | Open Subtitles | فمجموعة متحدة ستكون قادرة على دفع باقي النقابات خارج العمل |
Süpermiş. İğnenin boşluğundan içindeki maddeyi alıp tahlil yapabilmeyi başardım. | Open Subtitles | كنت قادرة على إستخراج عينة لم تتلوث من داخل طرف الإبرة. |
Bu durumda, otobüs hattının yakınında bir yerde oturuyor olması lazım. | Open Subtitles | في تلك الحالة، سأكون قادرة على تعقب كيرا عبر هذه الحافلة |
Yemin ederim onu öldürürüm. İkimiz de neler yapabileceğimi biliyoruz. | Open Subtitles | ساقتله، أقسم بالرب، كلاكما تعلمان ما أنا قادرة على فعله |
bu AED'leri doğrulamamıza yardım edebilecek dünyanın her tarafındaki şirketler. | TED | أيضا الشركات في جميع أنحاء العالم من شأنها أن تكون قادرة على مساعدتنا على التحقق من صحة مواقع هذه الاجهزة. |