ve benzeri." 10 farklı dile tercüme edilen bu zaman kapsülü internet ortamına yaklaşık 1 ay bulundu, ve bu da onun nasıl göründüğü. | TED | كبسولة الزمن كانت متاحة على الإنترنت لمدة شهر، تمت ترجمتها لعشرة لغات، وهكذا كانت تبدو. |
Kulenin en üstünde, aşağıdaki aynalardan yukarı yansıtılan ışık demetleri ile ısıtılan erimiş tuz kapsülü bulunuyor. | TED | في قمة البرج، هناك كبسولة من الملح المذاب التي تُسخن بواسطة أشعة من الضوء المنعكسة لأعلى بفعل المرايات في الأسفل. |
İşte bu! Tek yapmamız gereken zaman kapsülünü kazıp çıkarmak. | Open Subtitles | هذا هو، كلّ ما علينا فعله هو استخراج كبسولة الزمن |
Bu kemoterapi ilacı içeren küçük bir kapsül. | TED | هي كبسولة متناهية الصغر والدقة تحتوي على عقار العلاج الكيماوي. |
Belki de ırk konspetlerimizi bir zaman kapsülüne koyup onları gömüp bin sene sonra geri çıkardıktan sonra, geleceğe ait olan, daha aydınlanmış, kendimizin ırksız haliyle bakmamız gerekiyordur. | TED | ربما يجدر بنا أن نضع أفكارنا حول العِرق داخل كبسولة للوقت، وأن ندفنها، ثم نعيد استخراجها بعد ألف سنة، ونحدّق إليها بذواتنا المستقبلية التي ستكون أكثر تنوّرًا، ولامبالاةً بالعِرق. |
Yüz yıl önce gömülen, bir zaman kapsülünün içinde bulmuştum. | Open Subtitles | وجدته في كبسولة زمن دفنت قبل أكثر من مائة سنة |
Adeta zaman kapsülü gibi. Geçmişe kültürün ışığında bakıyordum. | TED | كأنها كبسولة زمنية، كنت أنظر من خلال نافذة ثقافية إلى الماضي. |
Lifleri çevreleyen kuru pamuğun tohum kapsülü veya tohum kabuğu çatlar ve yumuşak bir yığında artan binlerce lif hücresi ortaya çıkarır. | TED | تُفتح كبسولة البذور الجافة، أو القشرة، التي تحيط بالألياف، كاشفةً عن عدة آلاف من خلايا الألياف بشكل كتلة زغبية. |
Niyeyse... onun zaman ka... kapsülü olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لماذا.. أفكر أنّ تلك لم تكن كبسولة الزمن؟ |
Kargo'dan fırlatma ekibine. Nakil kapsülü dok 6'da hazır. | Open Subtitles | إنتباه لطاقم الإطلاق، هناك كبسولة إنتقال جاهزة الآن عند المخرج السادس |
Ne, ilk önce yaşlı adam, şimdi ise zaman kapsülü? Ne? | Open Subtitles | أولا الرجل العجوز الآن كبسولة الزمن لماذا؟ |
Her derin uyku kapsülü bir aklı tutmak için bir matris hafıza modülüne ihtiyaç duyar. | Open Subtitles | كُلّ كبسولة عالية التّبريد تَحتوي على وحدة ذاكرةِ مصفوفةِ لتَحَمُّل عقلِ واحد |
Ama birkaç saniye sonra bu siyanür kapsülünü ısıracağım. | Open Subtitles | لكن في غضون لحظات سأعض على كبسولة السيانيد |
10 Aralık 1998'de, zaman kapsülünü gömdükleri gün, kiralık bir araba sürüyordun, değil mi? | Open Subtitles | ـ اوه ؟ في 10 ديسمبر 1998 اليوم الذي دفنوا فيه كبسولة الوقت |
Zaman kapsülünü çıkarmak için izninizi istiyoruz. | Open Subtitles | . نحن نريد موافقتك للحفر واخراج كبسولة الزمن |
Bir ucu kırmızı bir ucu sarı bir kapsül beyaz bir kapsülden daha iyi. | TED | كبسولة ملوّنه, صفراء من الطرف الأول وحمراء من الطرف الآخر أفضل من الكبسولة البيضاء. |
İkisi de çubuk şeklinde, ikisi de asite dayanıklı... ikisinin de ince bir gölgesi var tıpkı kapalı bir kapsül gibi. | Open Subtitles | كلتاهما على شكل عصويّ، مقاومات للأحماض .. كما أنّهما تملكان ظلّاً طفيفاً، تبدوان محفوظتان في كبسولة. |
Yani zaman kapsülüne, yıllığı koyan iki çocuğu ve bir cesedi mi arıyoruz? | Open Subtitles | حسناً، نحن نبحث عن شخصين وضعا الكتاب السنوي والجثّة في كبسولة الزمن |
Bu 10 tema ışık saçıyor ve zaman kapsülünün yörüngesinde dönüyor. | TED | المواضيع العشرة تشع وتدور في فلك كبسولة الزمن. |
Soyuz kapsülünde uzay istasyonundan dönerken Dünya'ya saatte 27 bin km'yle dalmıştık... | Open Subtitles | عندما كنت في كبسولة سويوز عودته من الفضاء محطة، تراجع نحو الأرض |
Çünkü şans eseri bulduğun bilgi mührü, özel biri hakkında bir kitaptı. | Open Subtitles | لان كبسولة المعلومات التي مسكتها بيدك كانت كتاب عن رجل معين |
Açık bir kapsülün önünde duran biri anında ölür. | TED | إذا وقف إنسان أمام كبسولة دون وقاية, قد يموت على الفور. |
İşte bu yaşam mekiği diğer tarafta. | Open Subtitles | هذا هو كبسولة المأوى في الجهة الأخرى |
Biliyorum ve büyük olasılıkla bir kaçış podunda tamamen savunmasız olacağım. | Open Subtitles | أعلم, وسأكون محتاج للحماية بشدة فى كبسولة الهروب هذه |
Bir kapsüle konup uzaya yollanacak oradaki dünya dışı varlıkları araştıracak? | Open Subtitles | و الذي تم وضعه في كبسولة و اطلاقه للكون بحثاً عن الحياة الخارجية |
Tek başına tamir ettiğin bir kapsülle geldin. | Open Subtitles | أتيتِ إلى هنا في كبسولة أعدتِ بنائها بنفسكِ |
"Kendisine merhamet edilmeyeceğini bilen azılı suçlu..." "...siyanür kapsülüyle intihar etti." | Open Subtitles | المجرم الكبير الذي لايُمكن أن يتوقّع أي رحمة كان عنده في فمّه كبسولة والتي مضغها |
Zaman kapsülündeki bir diskte bulduk. | Open Subtitles | وجدناه بداخل قرص في كبسولة الزمن |
Karnındaki sindirilmemiş mavi hap bin mikrogram folik asit içeriyordu. | Open Subtitles | كبسولة عسر الهضم فى معدتها يحتوى على 1,000 ميكروغرام من حمض الفوليك |