ويكيبيديا

    "كذلك أن" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • de
        
    • da
        
    • aynı
        
    • ayrıca
        
    Senin de olmak istediğin yer orası biliyorum, Mary'nin yanı. Open Subtitles أعلم بأن ذلك ما تريده كذلك أن تكون بجانب ماري
    Küçük bir ülkede yağmurlu bir seçim günüdür, bu ülke benim ülkem olabilir, ama sizin ülkeniz de olabilirdi. TED كان ذلك يوم انتخابات ماطر في بلد صغير -- يمكن أن يكون بلدي ولكنه يمكن كذلك أن يكون بلدك.
    Çünkü onlar da Commodus'un kendi onur ve itibarlarını çiğnediğini düşünüyorlardı. Open Subtitles الذين شعروا كذلك أن كومودوس بدأ ينتهك حرمة أبائهم و شرفهم
    Ve ayrıca bana trampetin kirişsiz olacağı da söyleniyor. TED ويتم إخباري كذلك أن الإيقاع بدون أوتار.
    Bunlar, aynı zamanda çeşitli hastalıkları incelemek için model olarak da kullanılabilirler. TED ليس هذا فقط، لكن يمكنها كذلك أن تستعمل في نماذج المرض.
    aynı yöntem ile, bir insanın etrafında dolaşmasını da sağlayabiliyoruz. TED بنفس الطريقة، يمكننا كذلك أن نجعله يدور على شخص.
    Fiziksel olarak aşırı hasarlı bulunan bir makine de aynını yapabilir mi? TED هل يمكن للآلة كذلك أن تقوم بالأداء مع الأضرار المادية الشديدة؟
    Fakat biz CRISPR teknolojisinin geliştirmeler için de kullanılabileceğini göz önünde bulundurmak zorundayız. TED ولكن علينا كذلك أن نأخذ بالحسبان أنه يمكن استخدام تقنية كريسبر في أمور تحسينية.
    ayrıca, Tanzanya hükûmetinin ve başkanının karşılaması için de teşekkürlerimi iletmek istiyorum. TED وأود كذلك أن أشكر جمهورية تنزانيا والرئيس على الترحيب.
    Ve Fransızların yememeleri için yiyecekleri de yakmalıyız. Çok zor olduğunu biliyorum ama... Open Subtitles يجب كذلك أن نقوم بحرق الطعام كي لا يحصل عليه الفرنسيون، فقط سوف نجد صعوبة في حرق الحساء.
    aynı zamanda destek denizaltılarının altından suların çekildiğini de biliyorlar. Open Subtitles ولكنّهم يعلمون كذلك أن عمليّة الجزر تسحب المياه من تحت خواصتهم.
    Ve ayrıca çok heyecan verici bulacağını düşündüğüm bir şey de göstereceğim. Open Subtitles وأريد كذلك أن أريك شيئاً أعتقد أنّك ستجده مثيراً.
    Fakat zaten sizin posttravmatik stres bozukluğunuzun benimkiyle benzer olduğunu düşünmüyorum; ya da benim endişemin veya üzüntümün sizinkine benzediğini. TED لكني أعتقد كذلك أن اضطرابي لا يشبه اضطرابك أو أن حزني وقلقي يشبه حزنك وقلقك.
    Sonsuz serinin toplamı yalnızca sonlu bir cevap vermekle kalmıyor, o sonlu cevap aynı zamanda sağduyumuzun bize doğru olduğunu söylediği cevap. TED ليس فقط أن المتتالية اللامتناهية لها مجموع مقدّر، لكن كذلك أن ذلك الجواب هو نفس ما تقول الفطرة السليمة أنه صحيح.
    aynı zamanda öğretmenleri Dreyfus'un çok iyi hafızası ile tanındığını söyledi, ki bu da şüpheliydi, değil mi? TED أكد أساتذته كذلك أن درايفوس كان يتمتع بذاكرة جيدة، ما كان مثيرًا للشبهة، أليس كذلك؟
    aynı zamanda müheahhit olmamız gerekiyordu. Çünkü bizimle riski paylaşmaya gönüllü birini bulmakta başarısız olduk. TED توجب علينا كذلك أن نصبح مقاولين لأنه كان من الصعب أن نجد من يريد أن يخاطر معنا بهذا المشروع.
    Araştırma ayrıca bunun kötü alışkanlıkları artırdığını da gösteriyor. TED وأظهر كذلك أن هذا يُرَبي العادات السيئة.
    ayrıca bana Mississippi Eyaleti idam cezasını muhafaza etmek isteseydi, o zaman hey, jüriler için danışmanlık sağlamak zorundaydı dedi. TED وأخبرني كذلك أنه إن كانت ولاية ميسيسبي تريد إبقاء حكم الإعدام، فعليهم كذلك أن يوفروا المساعدة النفسية للمحلفين

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد