Yani, Ellen'in bu hafta babasını görmeye giderken kendisiyle götüreceği gizemli misafir sizdiniz. | Open Subtitles | إذن أنت الضيف المجهول الذي كانت ستحضره معها عندما تذهب لرؤيته هذا الأسبوع |
Yedi aydır, her perşembe onu görmeye gidiyorum. | Open Subtitles | لقد كنت أذهب لرؤيته كل يوم خميس لمدة سبعة أشهر. |
Bu nesneyi Tahran'da görmek için, İran'da yaşayan binlerce Yahudi Tahran'a geldi. | TED | لرؤية هذا الشيء في طهران، آلاف من اليهود الذي يعيشون في إيران جاؤوا إلى طهران لرؤيته. |
Ama bu makinanın çocuklarda sebep olduğu korkuyu görmek onu gerçekten üzdü. | TED | لكنه جُرح حقاَ لرؤيته الخوف الذي تسببه الآلة للأطفال. |
görecek çok şey var burada ama ortaya çıkarılmayı bekleyen çok daha fazlası gizli. | TED | هنالك الكثير لرؤيته هنا لكن هناك أكثر من ذلك مخفياً بانتظار أن يكتشف. |
Şimdi olmaz. Babam nihayet geldi, ona görmem gerek. | Open Subtitles | ليس الآن يا أخي، فوالدي قد وصل أخيراً، وسأذهب لرؤيته |
Onu o şekilde görmen gerekiyor mu? | Open Subtitles | أنا أقصد هل ستكونين مضطرة لرؤيته بتلك الطريقة؟ |
Yedi aydır, her perşembe onu görmeye gidiyorum. | Open Subtitles | لقد كنت أذهب لرؤيته كل يوم خميس لمدة سبعة أشهر |
Üç gün önce, Lydia onu görmeye geldiğinden bu yana hep yaptığı gibi. | Open Subtitles | كما كان يفعل منذ أن جاءت لرؤيته منذ ثلاثة أيّام. |
Bundan eminim. Onu görmeye gittiğini fark etmemişim. | Open Subtitles | بالتأكيد، أنا لم أدرك أنك كنت هناك لرؤيته |
Zengin insanlar bu Afgan'ı görmeye geldi. | Open Subtitles | جاء الناس الأغنياء لرؤيته لرؤية هذا الأفغاني |
Ama onu görmeye... evine gittim... köpeğim ve bir arkadaşımla. | Open Subtitles | لكنني ذهبت لرؤيته في نزله مع كلبتي وصديقتي |
İhtiyara görmeye gitsem diyorum? | Open Subtitles | أظن أني سأذهب لرؤيته الآن . هل كل شئ على ما يرام ؟ |
o gün çok uzun ameliyatlar yapmıştım ama yine de gidip bir görmek istedim. | TED | وكنت قد عملت ولفترة طويلة ذلك اليوم ولكنني ومع ذلك أردت الذهاب لرؤيته. |
Onu görmek için bütün dünya para öder. - Hiçbir zincir taşımaz onu. | Open Subtitles | قارب نرفقه به ليطفو العالم بأسره سيدفع لرؤيته |
Ona harika işlerinden bahsettim gelip görmek istiyor. | Open Subtitles | لقد أخبرتها كم ظننت أن عملك رائع. لذا، هي تود أن تأتي لرؤيته. |
Bunu görecek kadar yaşadığım ve böyle bir yeri görünce anladığım için! | Open Subtitles | وبأنني عشت لرؤيته ورأيته في مثل هذا المكان |
Birkaç dakikalığına izin verirseniz görmem gereken birisi var. - Elbette. | Open Subtitles | هلاّ عذرتني لعدة دقائق هناك شخص أحتاج لرؤيته |
Jerry, onu gidip görmen lazım. O çok harika. | Open Subtitles | جيري يجب عليك ان تاتي لرؤيته انه رائعٌ جدا |
Eğer görülecek bir şey yoksa birkaç mesaja bakmaktan ne zarar gelir? | Open Subtitles | ما الضرر من النظر للاخبار لو لم يكن هناك شىء لرؤيته ؟ |
Bu noktada, onu sağ görmeyi sizden bile daha çok istiyorum. | Open Subtitles | أعتقد، في هذه النقطة أريد لرؤيته حيّ لدرجة أكبر منك يعمل. |
Bir solunum fizyoloğu tarafından onu ziyaret etmekle görevlendirilmiştim. | TED | تم استدعائي للجناح لرؤيته. عن طريق طبيب الصدرية |
Otel odasında kafasında uçuk idealleriyle o aptal ve çevrede ölmesini izlemek için toplanmış koca bir şehir. | Open Subtitles | هذا المسكين الأحمق الذي بالفندق بأفكاره المثالية كل المدينة مجتمعة هنا لرؤيته يقتل |
10 yaşındaydım anne. Beni 10 yaşında "Yedinci Mühür"ü izlemeye götürdün. | Open Subtitles | كنت في العاشرة يا أمي عندما اصطحبتني لرؤيته |
Dürüst olmak gerekirse, onu gördüğüme şaşırdım. | Open Subtitles | لن أكذب عليك لو قلت أنني مندهش قليلاً لرؤيته |
Çocukken bile, onunla görüşmeye gitmek bir törendi. | Open Subtitles | حتى متى كنت طفلة، اذهب لرؤيته كان من الطقوس. |
Sonlara doğru, gidip görelim, dedim. | Open Subtitles | نحو النهاية، قُلت "يجدر بنا الذهاب لرؤيته" |
Hayatta kalmami saglayabilecek tek kisi var ve onu hemen görmeliyim. | Open Subtitles | هناك رجل واحد فقط بإمكانه حمايتي وأنا بحاجة لرؤيته الآن. |