Nesin sen, motelciyi çok iyi tanıyan bir tür fahişe sevdalısı mı? | Open Subtitles | يالك من داعيه لمثل هذه العاهره الاسم الأول الاساسي مع الرجل موتيل؟ |
Dedektifliğe başladığım ilk zamanlarda bu tür ülkelerde birçok şüpheli kaybettim. | Open Subtitles | في أيامي الأولي كمحقق فقدت عدة مشتبه بهم لمثل هذه الدول |
Sadece soğukkanlı ve mantıklı bir adam Böyle bir macerayı tasarlayabilirdi. | Open Subtitles | رجل هادىء منطقى فقط هو من قد يخطط لمثل هذا الأمر |
Böyle bir kız benim yeğenimin baldızı olacak öyle mi? | Open Subtitles | هل لمثل هذه الفتاة بان تكون اخت زوجة ابن اخي؟ |
Tabi ki 1957'den bir ana bilgisayar bu tarz işler için pek kullanılmadı. | TED | وبالطبع لم يستخدم الحاسوب الكبير في عام 1957 لمثل هذا العمل |
Bu tip işe pompalı tüfek lazım. | Open Subtitles | كان من المفترض ان يكون معنا بندقية لمثل هذا الموقف |
Böylesine saf, narin, meleklere özgü bir ruh için yaratabileceğim işkenceleri düşün. | Open Subtitles | أفكّر في العذاب الذي يمكنني جعله لمثل هذه الروح النقيّة و الحسّاسة |
Ve bu tür şeyleri yeterince yaparsak, bu şeylerde nüfuz edecek olan farkındalık farklı olacak. | TED | و إن قمنا بما فيه الكفاية لمثل هذه الأمور، الوعي يتّجه نحو فهم أنّ الأمور ستكون مختلفة. |
Şimdi, dilin ve kültür alışverişinin karmaşıklıkları göz önüne alındığında, bu tür şeyler nasıl her zaman olmuyor? | TED | والآن، نظراً لتعقيدات اللغة والتبادل الثقافي، كيف يمكن لمثل هذه الحادثة أن لا تتكرر كل يوم؟ |
Deneyimlerime göre, bu tür etkinliklere katılanların neredeyse tamamını kadınlar oluşturuyor. | TED | ومن واقع تجربتي، الحضور لمثل هذه الفعاليات هم النساء على نحو حصري تقريبًا. |
YNH: Pekâlâ, bu tür çeşitli kimlikler sorunu aynı zamanda milliyetçiliğin de sorunudur. | TED | يوفال: حسناً، المشكلة لمثل إنقسام الهويات هذا هي مشكلةٌ من الوطنية أيضاً. |
Bu tür görüntülerin bir daha yaşanmasını istemiyorum. | TED | لا أريد لمثل تلك الصور بملاحقتي بعد الآن |
Böyle bir yolculuk için çok ufak Hem Mısır kedilerin ülkesidir | Open Subtitles | هو صغير جدا لمثل هذا السفر الكبير ومصر أرض مليئة بالقطط |
Böyle şeyler için Tanrı vergisine mi sahipsiniz Bayan Marple? | Open Subtitles | هل تملك موهبة لمثل هذه الأمور يا انسة ماربل ؟ |
Mutluyum,öyle mi, hanımefendi, kızım Böyle bir mutsuzluğun içine girdi diye? | Open Subtitles | سعيد, سيدتي, بأنها يجب أن تعيش في استعباد لمثل هذا الشنيع؟ |
Bu tarz teknoloji erken teşhis olanağını kaçıran insan sayısını önemli ölçüde azaltacaktır. | TED | يمكنُ لمثل هذه التقنية التقليل وعلى نحو كبير من عدد الناس الذين تملصوا من التشخيص في مرحلة مبكرة للسرطان. |
Benim gibi uzun süre bu işle uğraşmış olduğunda bu tarz şeylerin kokusunu almaya başlıyorsun. | Open Subtitles | فعندما تمضي سنوات طويلة في مثل هذة الأمور تقوم بتطوير حاسة شم لمثل هذة الأشياء |
Hayır, o tarz şeyler için zamanım olmadı. | Open Subtitles | كلا . لم يكن هناك من وقتٍ لمثل هذه الأشياء |
Bu tip durumlar içi yanmaz battaniye getirmiştim yanımda. | Open Subtitles | أحضرت سرير قابل للنفخ فقط لمثل هذه الحالات |
Ama, bu tip şeyler yaşayan insanlar için... kafa karışıklığı yaygın değil midir? | Open Subtitles | لكن،أليس ذلك عادياً بالنسبة ... للناس الذين يتعرضون لمثل هذا أن يكون مشوشين... |
Bu eller Böylesine hassas kimselere sürülemeyecek kadar kana ve günaha bulandılar. | Open Subtitles | تلك اليدين قتلت الكثير و فعلت خطايا لكي تنضم لمثل هؤلاء الحنونين |
Benim gibi hassas mizaçlı biri Böyle bir şeye uygun değildir. | Open Subtitles | رجل مرتاب وحساس،ليس مناسب لمثل هذا النوع |