Kendinde değildi. Öyle olmasa asla böyle bir şey söylemezdi. | Open Subtitles | لم يكن بطبيعته أو بمعنى أخر لم يكُن ليقول هذا. |
Hiç eğlenceli değildi. Daha yeni başlamıştım ki hemen ötüverdi. | Open Subtitles | ذلك لم يكُن ممتعًا قطّ، فما كدتُ أعذّبه إلّا وسلمنيها. |
Şimdiye kadar aldığım tepkiler Hiç pozitif değildi. | TED | لذا، فان رد الفعل الذي واجهتهُ لم يكُن إيجابياً بالكامل. |
Ama ben bu olamaz dedim, çünkü senin zaten Hiç taşağın yoktu. | Open Subtitles | لكني قُلت هذا لا يُمكن لأنكَ لم يكُن لديكَ خِصيتان من قَبل |
Bu adamlar, her kimlerse, sana bunu yapmaya hakları yoktu. | Open Subtitles | أولئكَ الرجال، مهما كانوا لم يكُن لهُم الحق في اغتصابِك |
İnan bana, senin gibi bir goril olunca ufak bir ayartma bile olmadı. | Open Subtitles | صدقني ، مع غوريلا مثلك لم يكُن هُناك على الأقل قليلاً من الإغراء |
Yalnızca rüya değildi. Uyuduğun üç yıl boyunca ben yanındaydım. | Open Subtitles | إنهُ لم يكُن حُـلم فحسب ،للثلاث سنوات التي حلمتي بي فيها |
Hayır, çok hoş değildi, ama gölet görünüyordu. | Open Subtitles | لا، لم يكُن جميلا جداً، لكن كان بإمكانك رؤية البِركة |
Çok iyi değildi, ama sonunda herkes için daha iyi oldu böyle. | Open Subtitles | لم يكُن الأمر رائعًا، لكنه كانت الأفضل للجميع في النهاية. |
Ama bir kaza değildi. Bu olması gerekendi. | Open Subtitles | لكن لم يكُن ذلكَ حادثاً لقد كانَ ما يجبُ أن يكون |
Kalabalık bir kadroymuş. Yine de o kadar komik değildi. | Open Subtitles | هذا طاقم موظفيين كبير ومع ذلك لم يكُن مضحكاً |
Bitirmiştik, zaten normal bir randevu değildi ki. | Open Subtitles | لقد راجعنا ذلك من قبل لم يكُن كمعاد غرامى مرتّب مُسبقاً |
Ama şunu söyleyebilirim ki, dava dosyasından bana gösterdiğiniz adamlardan biri değildi. | Open Subtitles | لكن، يُمكِنُنى أن أُخبركُم، بأنّهُ لم يكُن أىّ من هؤُلاء الناس الذين أريتيهم لى من المحاكمة الحكوميّة |
Bu yetimhanede bu isimde kardeşler yoktu. | Open Subtitles | لم يكُن هناك أُختَـان بهذا الإسم في الملجأ |
Şey. Yapacak işim yoktu. Ben de gelip seni görreyim istedim. | Open Subtitles | لم يكُن لدى شىء اخر افعلة لذلك فكرت وجئت لآراك |
-Bu imkansız. Kimya bölümünde pek de fazla kız öğrenci yoktu. | Open Subtitles | لم يكُن ثمة الكثير الطالبات الإناث في قسم الكيمياء. |
Daha sonra, sandallardaki 700 kişinin... beklemekten başka yapacak şeyi yoktu. | Open Subtitles | بعدذاك الـ 700 فرد مُستقلّي القوارب لم يكُن لديهم من بُدٍ سوى الانتظار. |
Kaçamayacağı tek bir an bile olmadı. | Open Subtitles | لم يكُن هناك وقتاً ابداً عندما لم يتمكن من الهرب |
Benim için o kadar da önemli değilmiş demek ki. | Open Subtitles | أخمن أن الأمر لم يكُن بتلك الأهمية بعد كل ذلك |
Su hayaleti değilse ne olabilir? | Open Subtitles | إذا لم يكُن شبح ماء، ماذا يُمكن أن يكون؟ |
Onunla bir kavga çıkartamazdım yoksa benim başım belaya girerdi. | Open Subtitles | لم يكُن باستطاعَتي بدءَ عِراكٍ معَه، أو سأقعُ في مشكلة |
Taksilerin, otobüslerin ya da ona zarar verecek insanların olmadığı bir yerde. | Open Subtitles | حيث لم يكُن هُناك سيارات أُجرة أو حافلات أو غرباء قد يأذونها. |
hiçbir zaman. Olsa bile, geri döner kendi hatası olmadığını söyler dururdu. | Open Subtitles | لم يحدُث، و لو حدث فإنَّه يُجادل ليخبرك بأنَّه لم يكُن خطؤه |
Bu istenmeyen bir gebelik değil. başka bir seçenek daha olmalı. | Open Subtitles | هذا الحمل لم يكُن عرضيّاً لا بُد من وجود خَيَارٍ آخر |
Hizmetlileri tarafından olmazsa kralın kendisi tarafından. | Open Subtitles | أن لم يكُن على يد أتباعِه فعندها هو سيكون على يد الملك بِنفسِه |
Hayır, sen değildin! Eşlerimizin ne kadar cesur olduklarını tartıştığımızı hatırlamıyor musun? | Open Subtitles | لا إنه لم يكُن أنتَ , أتتذكر عندما تحدثنا عن مدى شجاعة زوجتنا ؟ |
Eğer kamp tehlikede olmasaydı... bunu senin üzerinde ziyan etmezdim. | Open Subtitles | ولو لم يكُن المعسكر في خطر، فما كنت لأهدرها عليك. |