bu Çin'in 20 milyonun üzerinde nüfusu olan bir çok şehrinin olacağı bir dönemde ortaya çıkan soruna yönelik çözüm. | TED | وهذا هو الحل لهذه المشكلة حيث ستطبق في الصين في العديد والعديد من المدن التي يتجاوز سكانها 20 مليون نسمة |
Google CEO'su Eric Schmidt bu felsefenin aktif bir uygulayıcısı. | TED | الرئيس التنفيذي لجوحل إريك شميت هو ممارس عملي لهذه الفلسفة. |
Daha önce söylediğimiz gibi, hareket bu türden canlı sistemler için çok önemli. | TED | كما سمعتم في البداية، فإن الحركة مهمة جداً لهذه الأنواع من الأنظمة الحية. |
o olaylar, hâlâ bitirilmesi gereken bir domino etkisi yarattı. | TED | لقد كان لهذه الأفعال أثر متعدي لم ينته مفعوله بعد. |
Eğer bu kurumun bizim için çalışmasını istiyorsak, bürokrasiyi çekici hale getirmek zorundayız. | TED | إن أردنا لهذه المؤسسة أن تعمل لأجلنا، علينا أن نعمل لجعل البيروقراطية جذابة. |
Doğal olarak merak ettim. bu harflerle başka ne yazılabilirdi? | TED | لذا فأنا أتساءل: ما الممكن لهذه الحروف أن تشكل أيضًا؟ |
Ancak bu yeteneği kullanışımız ile mutluluğumuz arasındakı ilişki hala net değil. | TED | وحتى الآن ليس من الواضح ما العلاقة بين استخدامنا لهذه القدرة وسعادتنا. |
bu toplantılar bu etkiyi 20 dakikadan az sürse de yarattılar. | TED | و كان لهذه الاجتماعات تأثير حين تدوم أقل من 20 دقيقة. |
bu materyal için bilinen iki kullanım iç tasarım ve multi-touch sistemlerdir. | TED | اثنين من التطبيقات المعروفة لهذه المادة تتضمن التصميم الداخلي وانظمة اللمس المتعدد |
Nasıl olabiliyor da, beynimdeki bu düşünce maddeleri hareket ettirebiliyor? | TED | كيف يمكن لهذه الفكرة في دماغي أن تحرك أشياء مادية؟ |
Tekrar birkaç sesle yaptığımız bu parçalardan birini dinleteceğim. ama bu sefer olayın herkes tarafından yansımasının oluşturduğu şairane hissi sezebiliyorsunuz. | TED | وسأقوم الآن بعرض مقتطف قصير لنموذج حقيقي قمنا به لهذه الأصوات، ولكن ستشعرون بذلك حقا برواية كل شخص خلال هذه الحادثة. |
o zaman bu gizemin anahtarı çoklu evrenin istatistiksel özelliklerinde yatıyor olabilir. | TED | اذا المفتاح لهذه المعضلة قد يكمن في الخصائص الاحصائية لهذه الاكوان المتعددة. |
Yarasaların sosyal karmaşıklığını anlamak açıklamak için sadece bu yetiyor. | TED | هذا كل ما في الأمر لتفسير التعقيد الاجتماعي لهذه الخفافيش. |
bu yüzden bunu söylüyorum. Söylüyorum çünkü, tekrarlayayım, iyi bir neden için değilse hiçbir şey var olamaz. Güzel rüyamızın, bu uygarlığın nedeni. | TED | لهذا السبب أنا أقول ذلك. أقول ذلك ، لأنه، وأكرر، لا شيء موجود إذا لم يكن لسبب وجيه، سبب حلمنا الجميل، لهذه الحضارة. |
bu konuşma için hazırlanırken, sizinle paylaşabileceğim bir kaç söz araştırdım. | TED | بينما كنت أُعدّ لهذه المُحاضرة بحثت عن قولين استطيع مشاركتهما معكم |
Bütün bu mumlar -- insanlar hürmet etmek için binlerce mum yakmışlar. | TED | كل هذه الشموع، عدة الاف من الشموع التي اوقدها الناس وقدمها لهذه. |
Fakat, tüm bunlarla ilgili anlayışımızı daha da geliştirecek olursak hâlâ yanıtlayamadığımız bir sorumuz daha var, ve bu; biz nereden geldik? | TED | ولكن إلى الحد الذي يصل إليه فهمنا لهذه الأشياء، هناك سؤال واحد لا زلنا لا نستطيع الإجابة عليه، وهو، من أين نأتي؟ |
Ancak bana öğrettiği şey: o farklılıkların sen tanımlamasına izin veremezsin. | TED | لكنها علمتني: لا يمكنك أن تسمحي لهذه الاختلافات بتحديد من أنت |
Ama Şu soruyu sormam gerekiyor: Ya bu riski almak zorunda olmasaydı? | TED | لكن علي أن اسأل: ماذا إذا كانت لم تضطر لهذه المخاطرة أساساً؟ |
buna minnettarım ama genç bir nişancının, düzenimi bozmasına izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | أنا ممتن لهذه اللفته ولكني لن أسمح لقاتل مراهق بتعكير حياتي |
böyle aşırı başarılı bir kişiliğin evlilik bitince para ödemesi ağrına gidiyordur. | Open Subtitles | بالنسبة لهذه الشخصيات الناجحة جدا دفع المال بعد انتهاء الزواج غالبا يهينه |
Oturun lütfen. Bir mikrofon alabilir miyim? Bunun için mikrofon değiştireceğim. | TED | تفضل بالجلوس هل يمكنني الحصول على الميكروفون؟ سأقوم بتغيير ميكروفون لهذه |
Ateşini söndürmene yardım edebilirim! Şuna bak... | Open Subtitles | رجلكي هنا ,يمكنني ان اشعل لكي النار انظر لهذه الفقاعات |
Bunlara bakmanın zor olduğunu biliyorum, ama farklı bir şey görüyor musunuz? | Open Subtitles | أعلم أنه من الصعب النظر لهذه ولكن هل ترى أي شيء مختلف؟ |