onlara genç bir Yahudi'nin ekonomi hakkında sapıkça konuştuğunu söyle. | Open Subtitles | نقول لهم أن يهودياً صغيراً يتحدث بشكل سيء ضد الاقتصاد. |
Mekanizmaların gelişmesi onlara titreşimleri anlama ve ışığı algılama yeteneği verdi. | Open Subtitles | تطورت الآليّات للسماح لهم أن يفكّوا شفرة اهتزازات و كشف الضوء. |
Onların bunun gibi küçük bir limana yanaşması oldukça şaşırtıcı. | Open Subtitles | إنه من المفاجئ لهم أن يأتوا إلى ميناء صغير كهذا. |
Ve sonra bu sinekleri alıp Onların seçim yapmalarını sağladık. | TED | وعندها نأخذ هذه الذبابات ونسمح لهم أن يصنعوا إختيارات . |
onlar için risk almak kolaydı tabii nasıl olsa sonuçlarından etkilenmeyeceklerdi! | Open Subtitles | لقد كان سهل لهم أن يجازفوا لأنهم لن يعانوا من النتائج |
Unutmayın onlar ingilizce çalışmıyorlar. | TED | تذكروا، لم يسبق لهم أن درسوا اللغة الإنجليزية. |
Ama onlara bir vergi avukatı olarak uzmanlık alanının, radarda gözükürken, sistemdeki gerekli açıkları oluşturmak olduğunu söyle. | Open Subtitles | ولكن قل لهم أن تخصصك كمحام للضرائب، هو خلق الثغرات أثناء ظهورها تحت الرادار. |
onlara, Empirical ile temasa geçip kitabı yayınlamamızı istemelerini söyleyeceğim. | Open Subtitles | سأقول لهم أن يتواصلوا مع الصحافة التجريبية ويطالبون بنشر الكتاب |
"Tamam. Küçük. Buzdaki ateş. onlara beni öldürmemelerini söyle. | TED | 'حسناً، صغير. نار على ثلج. قل لهم أن لا يقتلوني.' |
Çoğu insan da onlara soldakinin Hitler, sağdakinin Martin Luther King olduğunu söylediğimde kararlarını değiştiriyor. | TED | ومعظم الناس يغيّرون اختيارهم عندما أقول لهم أن الذي على اليسار هو لهتلر والذي على اليمين هو لمارتن لوثر كينغ. |
Al Jazeera, dinleri adına söylenen ve yapılan şeyleri getirip gösterdi onlara. Usame Bin Ladin'in ve El-Kaide'nin iki yüzlülüğünü gösterdi ve onlara gerekli bilgileri verdi ve kendi sonuçlarına ulaşmalarına imkan tanıdı. | TED | الجزيرة أحضرت المعلومة إليهم، أرتهم بأم أعينهم ما الذي يقال و يفعل باسم دينهم فضحت رياء أسامة بن لادن و القاعدة و سمحت لهم، أعطتهم المعلومة التي سمحت لهم أن يصنعوا استنتاجاتهم الخاصة |
Fakat onlara başarının, köyü terk edip simgesel Amerikan Rüyası sembolünü ve beyaz bahçe çitini takip etmek olduğu söylendi. | TED | ولكن قيل لهم أن النجاح يعني ترك القرية وراءهم وملاحقة الرمز الابداعي للحُلم الأمريكي. السياج الخشبي الأبيض. |
Bir binanın şeklinin, işlevlerini yansıtması gerektiğini onlara söyledim. | Open Subtitles | قلت لهم أن شكل المبنى لابد أن يتسق مع الغرض من بناءه |
- Bana çalışan bir İspanyol. Bir casus ve onun sayesinde Onların kararlarına etki edebiliyoruz. | Open Subtitles | إسباني، جاسوس لي، وسيقول لهم أن الأمر عما قريب |
Hayır, yapmamalısın. Ayrıca Onların senin üzerine yürümelerine de izin vermemelisin. | Open Subtitles | لا, لا يتوجب عليك ذلك لا يجب أن تسمح لهم أن يفعلوا بك ذلك |
Onların aleyhine olan kanıtı senin çaldığını söyledim. | Open Subtitles | قلت لهم أن كنت واحدة سرق من الأدلة ضدهم. |
En nihayetinde çocuklarım var. Onların babasız büyümelerini istemiyorum. | Open Subtitles | لدي أولاد ،لا أريد لهم أن يعيشو يتيمي الاب |
Onların hayatlarından endişe etmeden etrafta gezebilmelerini istiyorum. | Open Subtitles | و أود لهم أن يكون قادرين على التجول في الانحاء بدون خَوْف على حياتِهم. |
onlar için çalışmamı teklif ettiler... ama ilerlememi reddettiler, ben de cehenneme gidin dedim onlara. | Open Subtitles | .. سألونيإن كنتاريدالعمللهُم. لكنهم رفضوا إعطائي المال مُقدماً لذلك قلت لهم أن يذهبوا إلى الجحيم. |
onlar batılılaşmış, onlar için Hintli kızlarla evlenmek mi? | Open Subtitles | . لقد أصبحوا غربيون كيف لهم أن يتزوجوا من فتيات هنديات؟ |
Ama çünkü cadı whitelighter kuralı şey, onlar doğumda bana vazgeçmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | لكن بسبب قاعدة الساحرة و المرشد الأبيض كان لابد لهم أن يتركوني عند الولادة |
Sonra beyaz atına atla, nakdi olan bir alıcı olduğunu söyle. | Open Subtitles | حتى تركب على حصان أبيض بك ونقول لهم أن لديك مشتر مهتم نقدا |