ويكيبيديا

    "ليس فقط" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • sadece
        
    • yalnızca
        
    • kalmayıp
        
    • hem
        
    • Sırf
        
    • için değil
        
    • yetmezmiş
        
    • tek
        
    • kalmıyor
        
    • değildir
        
    Arılardan sadece belirli bir renge gitmeyi değil, ayrıca belirli bir renkteki çiçeğe sadece özel bir şablondaysa gitmeyi öğrenmelerini istedik. TED طلبنا من النحل تعلم ليس فقط الذهاب إلى لون معين، ولكن إلى زهرة بلون معين فقط عندما تكون في نمط معين.
    sadece, bir dizi farklı insanda bulunan karmaşıklıkları değil, her bir kişinin kendi içinde bulunan karmaşıklıkları da ortaya koyuyor. TED انها تمثل ليس فقط العقبات وجدت في استيعاب شخص مختلف عنا و لكن ايضا تعقيدات وجدت داخل كل شخص منفردا
    Bunun etkisi, tabi ki, sadece kehribar tahıl dalgaları değil, dağlar kadar tahıl. TED تأثير ذلك بالطبع، هو أنه ليس فقط موجات الكهرمان للحبوب، إنه جبال لأشياء.
    Dünya algısı içten dışa yönde işliyor, yalnızca dışarıdakini iç bünyede anlamlaştırmıyoruz. TED عالمنا المُختبر ينشأ من الداخل إلى الخارج، ليس فقط من الخارج للداخل.
    Karşılaştığım zorluklara bakıldığında, sadece önceden tahmin etmek değil, aynı zamanda beklenmedik durumlar için önlemler tasarlamak da çok önemli. TED الآن، بالنظر إلى نوعيّة التحدي الذي يواجهني، من الجوهري ليس فقط أن أتنبأ بل أيضاً ان أُصمم دفاعات لغير المتوقع.
    Bu sadece hastaların korktuğu manasına gelmesin: doktorlar da korkar. TED لكن ليس فقط المرضى هم من يخافون؛ الأطباء يخافون أيضًا.
    Neyse ki geri dönüşler harikaydı sadece medya değil tıp çevresinde de ki aynı zamanda çok da destekleyicilerdi. TED وحمداً لله أن الأراء كانت رائعة ليس فقط من جانب الإعلام ولكن من المجتمع الطبي الذي كان داعماً جداً
    diyebilir. Tam tersine insanlar, sadece gerçeği anlatmak için konuşmazlar. Aynı zamanda yeni gerçeklikler ve uydurma gerçeklikler yaratırlar. TED البشر في المقابل، يستخدمون لغاتهم ليس فقط من أجل وصف الواقع، بل من أجل ابتكار واقعٍ جديدٍ، واقعٍ خياليٍّ.
    Ancak buna ihtiyaç duyanlar sadece inşaat mühendisleri ve sigortacılar değil. TED لكن ليس فقط مهندسو الإنشاء وجماعة التأمين هم من يحتاجون هذا.
    Fayda kavramı sadece satın almaya değil, karar vermeye de uygulanabilir. TED المنفعة تطبق ليس فقط على شراء الأشياء ولكن على كل قراراتنا.
    Demek istediğim, sadece bir gen sürücü kullanma seçeneğini değil, kullanmama seçeneğini de. TED أعني، ليس فقط اختيار استخدام تقنيات التغيير الجيني، ولكن أيضاً اختيار عدم استخدامها.
    Doğrulama yanlılığı sadece yeni veri araştırmayı ihmal etmek değil, aynı zamanda veriye ulaşınca onu yanlış yorumlamakla ilgili. TED الإنحياز التأكيدي ليس فقط حول الفشل في البحث عن بيانات جديدة لكنه أيضاً حول سوء فهم البيانات عند استلامها
    Bu midenin sadece kirliliği yok etmek için değil, aynı zamanda, kirlilikten elektrik üretmek için nasıl kullanılabileceğini görebilirsiniz. TED يمكنكم أن تروا كيف يمكن استخدام هذه المعدة ليس فقط للتعامل مع التلوث لكن أيضا لتوليد كهرباء من التلوث.
    sadece makinenin nasıl çalıştığını değil, onlarla birlikte yaşamanın nasıl olduğunu da. TED ليس فقط عن كيفية عمل تلك الآلات، بل عن ماهية التعايش معهم.
    sadece İngiltere'de ve Amerika'da değil, Fransa ve Macaristan'da, Brezilya'da, Myanmar'da, Yeni Zelanda'da. TED ليس فقط في بريطانيا و أمريكا، بل في فرنسا وهنغاريا والبرازيل ومينمار ونيوزلندا.
    sadece hükümetler arasındaki ilişkiye dayanmayıp, paylaştığımız ortak değerler ve dile dayanır. Her gün sizleri izleyerek bunu anımsıyorum. TED مبنية ليس فقط على العلاقة بين الحكومات، لكن على اللغة المشتركة والقيم التي نتشاركها. وأنا متذكرة هذا برؤيتكم اليوم.
    Bu yalnızca insanlar için geçerli değil, primatların ilişkilerinde de aynı. TED وذلك ليس فقط للبشر ولكن أيضاً في علاقات الحيوانات الرئيسية،وعلاقاتنا أيضاً.
    Öldürücü bir darbe vurduğunu hissetti. yalnızca arkadaşına değil, kendisine de. Open Subtitles لقد شعر و كأنه قد ضرب ضربة مميتة ليس فقط لصديقه
    adını tamamen yanlış söylemekle kalmayıp bir de apayrı bir organizasyondan olduğunu açıklar. Open Subtitles ليس فقط انه اخطاءفي اسمك لكنه يقول إنك كنت من مؤسسة مختلفة تماما.
    hem cesedi bırakmış, hem de gözleri oymakla hiç uğraşmamış. Open Subtitles ليس فقط ترك الجسم، لكنّه لم يهتمّ لأن يزيل العيون.
    Sizi bu konuda rol almaya davet ediyorum çünkü bu konu çok önemli, Sırf bizler için değil, çocuklarımız için. TED وأنا أحثكم على المشاركة في هذه الثورة لأنها في غاية الأهمية ليس فقط لأجلنا، ولكن لأجل مستقبل أطفالنا.
    Şehri dağıttığınız yetmezmiş gibi bir de en önemli suçluyu elinizden mi kaçırdınız? Open Subtitles ليس فقط قد جعلتم المدينة في فوضى بل تركتم أهم مجرم أن يهرب؟
    Kakanın hayat kurtardığı tek yer dünyanın yoksul kesimleri değil. TED ليس فقط في الدول الفقيرة يمكن للغائط أن ينقذ الأرواح.
    sadece o süre zarında nerede olduğumu bilmemekle kalmıyor bunu kendime bile açıklayamıyorum. Open Subtitles ليس فقط لأنني لا املك إدعاء بالغيب أنا لا أستطيع أن أفسر لنفسي
    TV'de gördüğünüz gibi kötü adamlarla silahlı çatışma demek değildir. Open Subtitles ليس فقط بأطلاق النار على الاشرار كما نشاهد فى التلفاز

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد